Merhaba;
Finale doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Hadi bakalım.
İyi okumalar
Dogrusunu söylemek gerekirse Yener'in ne düşündüğünden hiçbir zaman tam olarak emin olamadım. Yanlış anlaşılmasını istemem.Kafasından geçenleri tahmin etmek zor değildi. Onun benimle ilgili ne düşündüğünden hiçbir zaman emin olamadım. Çünkü kendisi de kesin bir yargıya varamadı. Ellerindekilerle beyninin ona söyledikleri, duygularının ve egosunun ona söylediklerinden farklıydı.
Denemeye karar vermiş olduğumuz için mutluydu mesela. Belki bu konuyu kafasında fazla evirip çevirmemiştir. Belki sadece bir yorgunluk anında Timur'un omzuna başımı yasladım diye kızmıştır. Sadece öylesine yanaşmıştır. Ama bana deneyelim dedikten sonra ve ondan biraz önce kendisi için çok zor olsa da tek eşli yaşamaya gayret etti. Onu umursamadım. Daha önemli bir işim vardı. Aldığım hasarın rüzgarıyla abimi ortadan kaldırmam gerekiyordu.
Beni ertesi hafta babamın ofisine Yener götürdü. Daha doğrusu sabah erkenden kalkıp Sema ablayla beni tanımak üzerine sohbet ederken boyoz yemeyi çok sevdiğimi öğrendi. Sonra elinde boyoz, domates ve peynirle arabama bindi. Kahvaltı etmediğim için arabamı o kullandı ben yemek yedim. Yener'in oyuncu bir tarafı vardı. Mesela boyozdan ona da vermemi istiyordu. Elleri dolu olduğu için ben uzatmalıydım ona. Bana ellerim dolu derken öyle masumca bakıyordu ki gözlerinin içinde haylaz parıltılar olmasa inanabilirdim tek amacının boyoz yemek olduğuna. Ama o aslında aramızda ufak tefek yakınlıklar olsun istiyordu.
"Anlat bakalım Yener ağa nereden çıktı bu boyoz?"
Bakışlarını yoldan ayırmadı.
"Seni tanımaya çalışıyorum."
Sanki bir insan sevdiği yemeklerden tanınabilirmiş gibi neyi sevip neyi sevmediğimi soruyordu. Güldüm. Bir an bana baktı.
"Yani işte temel konular. Seni tanımaya çalışıyorum. Sema abla senin çocuklugunu biliyor ona sordum. Boyoz seviyormuşsun."
"Boyozla mı tanıyacaksın beni?"
Sıkıntılı bir nefes verdi. Eli saçlarının arasından geçti.
"Dedim ya bunlar temel şeyler. Sevdiğin şeyler, sevmedigin şeyler, ayakkabı numaran filan. Burcun. Bunlar öğrenilir önce. Gerçi bugüne kadar kimsenin burcunu öğrenmeye çalışmadım ama..."
Kendimi tutamadan güldüm. Öyle saçmalıyordu ki gülmemi engelleyemiyordum. Ama o gülmedi. Galiba onu yaptıgına pişman etmiştim
"Ben sana bir şey söyliyim mi? Mesela sık sık gittigin restoran senin neyi nasıl sevdiğini çok iyi bilir. Sürekli alışveriş yaptıgın online alışveriş sitesi de öyle. Hatta gittiğin yerleri işaretlediğin uygulama senin eglence zevkinin haritasını çıkartır. Alışveriş yaptıgın market en çok tükettiğin ürünlerden senin profilini oluşturur. Sence market seni tanıyor mu? Tanımıyor. Birinin tırnak içinde söylüyorum ayakkabı numarsını bilmek onu tanımak demek değil ki. Boyozu seviyorum. Yani. Boyozu sevdiğimi bilsen ne olur bilmesen ne olur? Adam niye tutup hayatt en zor olan bir insanı tanımak demiş?"
Aslında bu gerçek bir soru değildi ama Yener omuz silkti. Yüzü asılmıştı. Nasıl oldugunu anlamadığı bir şekile süper romantik eylemi resmen elinde patlamıştı.
"Bilmiyorum Olcay. Benim bildiğim yolda insanlar yakınlaşmak istedikleri insanların zevklerini bilirler, doğum günlerini öğrenirler, onun zevkine uygun bir şeyler yapıp etkilemeye çalışırlar. Bende öyle yapıyorum ama sen pek etkilenmedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Savaşım (TAMAMLANDI)
Romance"Niye bakıyorsun öyle? Güzel buldun galiba. Aldanma sakın. Benim dışım içimdeki çirkefi kapatmak için böyle." Alaycı bir gülüşü yerleşti yüzüne. "Yaa öylemi diyorsun?" Ben ona daha gerçekçi bir gülümseme gönderdim. Başımı salladım hevesle. Vücut d...