Bölüm-10

427 69 37
                                    

Merhaba;

Herkese iyi okumalar diliyorum. Her zaman olduğu gibi yorumlarınıza talibim efendim.

Birde Tema Vakfına gönülü olmak sadece 30 TL. Ağlamaktan ve vah vah etmekten daha iyi bir eylem olabilir.

Görüşmek üzere

 Bugün dört yıldır ilgilenmediğim eski bir dostumla buluştum. Adı Combat. Evlenmeden önce aldığım son silah. Sarsılmaz Combat Master 9mm öyle çok şeyin sembolüydü ki her şeyi geride bırakırken bile onu geride bırakmak istemdim. Hep benimle birlikteydi. Bir defa bile ateşlemesem de, artık onu her gece yastığımın altına koymasam da yanımdaydı. Onu, yakalattığım ve güzergahları değiştirmek zorunda kaldığımız ilk sevkiyattan sonra aldım kendime. Domino taşlarının ilkine çok doğru bir açıyla vurduğumun bir sonraki taşa giden uzun aksamın çalışmaya başladığının bir kanıtıydı benim için.

Polislere Kazvin adıyla yaptığım ihbarların konusu babamın mallarıydı ama Tugrul tarafından organize edilen işlerdi. Babam ilk parti malda sadece tedbir almakla yetindi. Yeni taşıma rotaları belirledik o kadar. Ama ikinci defa malları yani yakalansın diye gönderdiğimiz malları kimse yakalamadı. Kazvin ihbarını yaparken polislere bunları yakalamayın, muhbir kim ortaya çıkmasın ama yeni güzergah var size onu vereceğim demişti.

Aynı tarihlerde ben balayındaydım. Babam beni Yener'in ısrarıyla hiç olmazsa otelde yemege gitmeye karar verdiğimiz gün aradı. Önce telefonunu duymadığım için fırça attı bana, sonra malların yakalandığını, polisin neden tırımızı durdurmasına rağmen malları almadığını öğrenmemi istedi.

"Bulacaksın Olcay yoksa önce senin canını yakarım."

Babam telefonun diger tarafında esip gürlerken ben içten içe çok keyifliydim. 30 dakika sonra Yener'le akşam yemeği yememiz gerekiyordu. Kapımı çaldı.

"Hazırsan inelim mi? Ben biraz acıktım."

Ondan sadece 30 dakika istedim. O süre bana babamı bir şeyleri aradığıma inandırmak için gerekiyordu. Yener 31. Dakikada gideceğini söyleyip televizyonunu açtı. Bende bilgisayarımı açıp babamın çalışma odasını izlemeye başladım. Kendimi mutlu hissediyordum. Çünkü artık bir sonraki adımı atıp babamın içine kuşku tohumlarını ekebilirdim.

Önce kameraları izlediğim programı açtım. Babam elinde sigarasıyla odasını arşınlarken ben ona göndereceğim bilgileri, görüntüleri hazırladım. Kafese kapatılmış bir aslan gibi görünüyordu bana. Ne yana saldıracağının hesaplarını yapıyordu. 15. Dakikada gönder butonuna bastım. Sonra babamı aradım. Telefonu zaten elindeydi tek seferde açtı. Attığım o adımı geri almayı bir an bile düşünmedim. Sesime mümkün olduğu kadar sıkıntılı bir hava verdim. Sanki kocam duymasın diye kısık sesle konuşuyormuş gibiydim. Gerçi Yener'in konuştuklarımı duyup panikle babasına polisle ilgili konuşmasından çekiniyordum ama o anda sadece rol yapıyordum.

O gün yakalanmasını istediğimiz bir tır dolusu elektronik alet sınırı geçtikten hemen sonra durduruldu. Babam bilgisayarının ekranından tırı simgeleyen kırmızı noktanın hareket etmesini bekledi tam bir buçuk saat ama o nokta hiç hareket etmedi. Bir buçuk saatin sonunda tır tekrar yola çıktığında babam şöförün ya da operasyondaki diğer kişilerin onu aramasını bekledi ama yine kimse aramadı. İşte babamı kızdırıp, panige sürükleyen şey buydu. Bu bilgiyle bize saldırmayan kişi her kimse muhtemelen daha fazlasını bildiği için polisi bekletiyordu. Haklıydı. Babam akıllı bir adamdı. Ona gönderdiğim bilgileri, polisin kayda geçirdiği ihbarı okuyup telefonuna sarıldı. Tuğrul'u araması gerektiğini düşündü. Sonra onun evde olduğunu hatırlamış olsa gerek telefonunu yeniden cebine koyup masasından kalktı. Bir kaçak vardı ve o kaçak mutlaka Tugrul'un tarafında olmalıydı. Ben tek kişilik bir orduydum. Babam dışında kimseyle bağlantım yoktu.

Benim Savaşım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin