Bölüm-23

810 80 63
                                    

Sonunda final;

Bu akşamdan itibaren yıllık izinde olacağım ve bilgisayarımı pek açmayacağım. O yüzden bölümlerin tamamını yayınlıyorum. Herkese iyi okumalar.


Bu sabah kulağıma dolan çocuk sesleriyle uyandım. Olduğum yerde çocuk olmadığını biliyordum bu yüzden şaşkınlıkla açtım gözlerimi. Timur tam karşımda bana gülümseyerek bakıyordu. Öldüğünü bildiğim sevgili Timur bana yanı başımdan gülümsüyordu.

"Sen uyu biraz daha ben çocuklara bakayım."

Kapattım gözlerimi. Sesler sustu. Sokaktan geçen bir arabanın kornasını duydum. Rüzgarın açık camdan girişini hissettim. Gözlerimi açtım. Timur yoktu. Timur'u hep vicdanımı sızlatan bir şey yaptığımda görüyorum.

Onu ilk gördüğümde babamın öldüğünü öğrenmiştim. Benim ona Uğur aracılığıyla gönderdiğim mektup yüzünden öldü. En azından ben öyle umuyorum. Uğur ona vermek için hazırladığım ufacık çantayı babamın toplantısından bir kaç saat önce aldı. Çantanın içinde iki flash bellek ve bir paket uzun malboro vardı. Sigarayı babama götürmesini istedim. Bana içinde ne olduğunu sordu. Bir uzun malbora paketine doğru katlayarak bir a4 kagıt sıgdırabiliyorsun. Ben öyle yapmıştım. Benim babamdan aldığım tek intikam onu polislere ihbar etmek değildi.

Polis çiftliğe baskın yapıp onu ve ortaklarını tutukladığında babam şaşırmış ama panik yapmamış. Benim yıllar önce hazırlanan kilerden kaçtığımı düşünüyordu. Öyle yaptım ama onun beklentisinin aksine ben sadece kendim için tek kişilik kaçış planımı devreye soktum. Beni bekledi mi, onu kurtarmamı istedi mi bilmiyorum. Babam tutuklandıktan 24 saat sonra kalp krizi geçirip ölmüş. Üzülmedim onun ölümüne ama ölmesi gerekiyor muydu onu bilmiyorum.

Babama mektubumda Tuğrul'un hain olmadığını yazdım. Hain olmadığını, ona karşı işlediği suçun uyuşturucu kullanmak olduğunu yazdım. Ama bana tecavüz etmişti diye eklemeyi unutmadım. Beni kaç defa, o neredeyken, nasıl dövdüğünü, annemin nasıl Tuğrul'un yaptıklarından zevk aldığını yazdım. Neden onun için çalıştığımı ve yaptığım işten ne kadar nefret ettiğimi anlattım. Benim babama asıl cezam buydu. Ona ihanete uğradığını ama bunun cezasını veremediğini ve oğlunu, kendi elleriyle, bir hiç uğruna öldürdüğünü söylemek. Babamın suçu nerede başlıyordu, nerede bitiyordu bilmiyordum. Hak etti mi emin değildim. O mektubu verdikten sonra gördüm Timur'u. Bir kaç gün sonra gitti. Unuttum galiba ya da bir kaç gün sonra hak ettiğini bulduğuma karar verdim.

İkinci defa gelişi Yener'den hemen sonra oldu. Yener beni bulup kaçmama fırsat bırakmadan yakama yapışmıştı. Gözlerimin içine baktı.

"Beni neden sevmedin onu söyle. Başka bir şey istemiyorum."

O günden sonra kalemi elime alana kadar yine gördüm Timur'u. Birinde kahve içiyordum. Hiçbir şey yoktu. Masanın üzerinde duran kitabıma uzandım.

"Ne okuyorsun? Kırmızı zaman mı o? Çok güzel kitap değil mi? Masal gibi bende çok sevmiştim. Kitaptaki küçük kız bana seni hatırlatıyordu. Sen de onun gibi meraklısın."

Ben o kitabı zamanında bana önerdiği için almıştım zaten. Küçük kızı bana benzettiği için okumak istemiştim. İçim titredi. Cevap vermedim. Bana cevap vermeyeceğinden korktum. Ama o devam etti. Sanki öldüğünün farkında değil gibiydi.

"Kahveyi yine çok içiyorsun. Azalt biraz mahvedeceksin mideni. Mis gibi meyve sebze dururken kendini kaveye verme allah aşkına. Hem bana sağlıklı bir hayat sözün var."

Ağlayacaktım. Gözlerimi yumdum. Hiç açmak istemedim. İçimden bine kadar saydım gözlerim kapalı. Bana gözlerimi aç demesini bekledim. Ama hiç kimse konuşmadı. Yener'le hesaplaştıktan sonra yine Timur'u görmeye başladım.

Benim Savaşım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin