Bölüm-14

347 71 27
                                    

Merhaba;

Olaylar tırmanmaya devam ediyor. Düğümlerimiz tek tek çözülmeye devam ediyor. Oylarınıza, yorum ve eleştirilerinize talibim.

Birde bir sorum var. Karakterlerden en sevdikleriniz hangisi? 

İyi okumalar

Allahım var mısın? Allahım neredesin? Yaşanan her şeye üstelik onları sen yaratırken nasıl dayanıyorsun?

Allahım annemin nasıl öldüğünü gördün. O senin her yerde olduğunu söylerdi. Allahım her yerdeysen ve her şeyi görüyorsan annemi neden kurtarmadın. Allahım beni neden kurtarmadın? Allahım neden beni ben yaptın?

Gözlerimi açtığımda kanepedeydim. Evlendiğimizden beri ilk defa odamdan başka bir yerde uyumuştum. Timur bana doğru çektiği koltukta bacaklarını öne uzatmış başı yanına düşmüş uyuyordu. Kaşları çatık kolları gögüsünün altında birbirine dolanmış huzursuz bir uyku uyuyordu. Benim uykuyla aram iyi değildir. Hiç olmadı. Sabaha kadar hem de hiçbir şey duymadan uyumuştum o gece. Demek ki doktor bana kendince küçük bir iyilik yapıp uyku ilacı vermişti ya da bir sakinleştirici içirmişti bana. Yener aklıma bile gelmedi. Ben Timur'u izliyordum çünkü. Daha önce uyurken hiç görmemiştim onu. Nasıl uyuduğunu hiç düşünmemiştim. Böyle şeyleri düşünmek istemezdim. Sadece benden daha huzurlu uykular uyuduğunu tahmin edebiliyordum. Belki sadece umut etmekti benimki. Onun kabussuz, tasasız uykular uyuduğunu düşünmek istiyordum.

Dünya, güzel insanların hatrına dönüyor derler ya. Timur o güzel insanlardan biriydi. Kaşıyla, gözüyle değil kalbiyle güzeldi. Çok güzel, yumuşak bir kalbe sahipti. O bana sadece bir adım uzakta uyurken Yener etrafta yoktu. Nerede olabileceğini bir an geçirdim aklımdan ama hoşuma gitmedi. Belki Timur'la kavga etmişlerdi ve beni ona bırakıp gitmişti. Üzülmedim. Sevinmedim. İçimde sadece Timur'u uyurken izlemenin mutluluğu vardı. Yener yanımızda olsa muhtemelen o benim karım derdi. Timur'u göndermeye çalışır ve başarırdı da. Başaramamıştı demek ki ya da başına aldığı işin yani benim ya da yaşadıklarımın onun düşündüğünden daha büyük olduğunu anlayıp kaçmayı seçmişti.

Sehbanın üzerinde duran telefonum ben bunları düşünürken çaldı. Saat henüz çok erkendi. Tugrul'un bana vurduğu darbelerin acısını telefona uzanmak isterken hissettim. Karnım acıyordu, kolum acıyordu, saç diplerim sızlıyordu. Beni babam arıyordu. Timur'la göz göze geldik.

Ben bir gece uyuyup hiçbir şeyi kontrol etmediğim için babamın neden aradığını bilmiyordum. Ben uyurken olanları kontrol edecek zamanım olmamıştı. Ama babam ısrarla bana fırsat tanımadan arıyordu. Telefonum çalarken ilk defa Yener'in nerede olduğundan endişe ettim. Telefonu açtığımda babam benim alo dememi bile beklemeden konuşmaya başladı. Konuşması hiç sorun değildi ben alışkındım o tavrına ama sesinin tonu. İşte o başkaydı. Sesinin tonu genelde Tugrul'u uyarmak için kullandığı bir renge bürünmüştü.

"Olcay biz ne zamandır aile içi meselerimize elalemi karıştırır olduk? Ne zamandır sen bu eve fedai yollar oldun? Abinle kavga etmişsiniz. Kocan sabahın köründe kapımda bitiyor, abini odasına girip dövüyor. Senin kocan kim ki bizim evimize gelip senin hesabını soruyor?"

Kocam. İlk defa bir kocam olmasının pekte iyi bir fikir olmadığını düşünmüştüm o an. Kocam kocalık görevlerini yerine getirmesine izin verilmediğinden kendisini benim koruyuculuğuma atamıştı. Oysa korunmaya ihtiyacım yoktu. Belki geçmişte, çok önceden olsa mutlu olurdum ama şimdi yaptıkları benim oyunumu bozmaktan başka bir işe yaramıyordu. Ben sessiz kalınca babam devam etti.

"Kardeşlerim benden yedikleri iki tokat için kocalarını kapıma dökseydi bu günlere gelemezdik. Abi demek ne demek biliyor musun? Benden sonra senin büyügün o. Biz seninle daha dün konuştuk Olcay. Koynuna girdiğini ailene tercih edersen yalnız kalırsın."

Benim Savaşım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin