Bölüm-17

350 72 55
                                    

Merhaba;

İyi okumalar

Geçmiş dediğimiz şey bir olaylar zincirinin üzerimizde bıraktığı izlerden ibaret aslında. Benim geçmişimi şekillendiren olaylar dizisi geleceğimi oluşturacak olanları hazırlamak için güç verdi. Babamdan bana miras kalan bir felsefe var. Dalını kıranın ağacını sök. Benim dalımı kıran kişi abimdi ama yalnız değildi. Onun sırtını sıvazlayan bir annesi vardı. Bir annemiz vardı.

Gülderen Artuk, Cemal abiyle çıkıp giden oğlunun ertesi gün eve dönmemesini hiç garipsemedi. Hayatına devam etti. Arkadaşlarıyla görüştü, dernek toplantılarına gitti, alışveriş yaptı. Ama akşam olup ısrarla aradığı oğlunun telefonu açılmadığında bir gariplik olduğunu hissetti bence. Çünkü babam yoktu. Üstelik ona gidip sen ne biçim bir oğul yetiştirdin diye çıkışmamıştı bile. Ertesi sabah ona abimin telefonundan bir mesaj attım.

"Merak etme İsviçre'deyim"

Sema abla iyi bir anneydi ama ben onun çocuklarıyla kurduğu ilişkiye hiç özenmedim. Keşke benim annem olsun da demedim. Öyle yumuşak kalpli bir anneyi hak etmiyordum. Ama Gülderen ve Tugrul arasındaki çok özel bağlılığa sahip olmak istedim. Ben kendime bir anne seçebilecek olsam, gördüğü ilk zorlukta pes eden kendi annem yerine Tugrul'un annesini tercih ederdim. Çünkü o, Tugrul'u babasından bile koruyacak kadar güçlüydü. Bir aşiret reisinin kızıydı. Babası onu, babamla akraba olabilmek için evlendirmişti. Ama bence Gülderen Artuk babamı seviyordu. Tabi babam kendisi dışında pek bir şeyi sevmediğinden annem bir türlü mutlu olamadı.

Tek oğluna verdi bütün sevgisini. Tugrul onun yalnızca oğlu değildi. Babamın tek ve resmi karısı olduğunun kanıtı, sevdiği erkeğin hediyesi, arkadaşı, kardeşi ve sevgilisiydi. Tugrul'un her ziyaretinden sonra onu kapımın önünde bekliyordu. Bazen göz ucuyla ne kadar hasar gördüğüme bakıyordu. Eger Tugrul beni çok hırpalamışsa, dayak yediğim anlaşılıyorsa, üzerimdeki izler belirginse dudağı keyifle kıvrılırdı. Ama eger Tugrul bana işgence etmediyse, mesela üzerimde sigara söndürmediyse, sadece tecavüz ettiyse o zaman öfkelenirdi. Tugrul'u çekiştirerek odasına götürürdü.

"Bir an önce al abdestini kurtul şunun pisliğinden"

Oğlu beni değil, ben oğlunu kirletiyordum. Bir defa bile oğluna sen şunu yapamadın, beceriksizsin, şöylesin, böylesin demedi. Koşulsuz destek denilen şeyin mucidi Gülderen Artuk'du. Ama onu sadece oğluna veriyordu. Elinden tutup yükseltmeye çalıştığı oğlunun onu kraliçe gibi yanına çekeceğini, hayatının sonuna kadar bir valide sultan olarak yaşayacağını düşünüyordu. Yani Tugrul onun her şeyiydi. Hayatının anlamıydı.

Ona Tugrul'un hain olduğunu söyleyemezdik. Benim kanıtlarımın hiçbirine inanmazdı. Daha önemlisi bir tanecik oğlunun ölmesine izin vermez, muhtemelen kendi kardeşlerinin yanına sürgüne gönderirdi. Ama ben ikisini de istemiyordum. Gülderen Artuk güçlü bir kadındı; oğlu öldüğü için kocasını yakacak kadar güçlü bir kadındı. En azından kendini öyle sanıyordu. Ben babamı, onu ve Tugrul'u tamamen ortadan kaldıracak bir yangın başlatmak istiyordum.

Annem aldığı mesajdan sonra daha çok şüphelendi. Tugrul'la her gün mutlaka telefonda görüşüyorlardı. Defalarca aradı ama açmadı Tugrul. Aslında ben açmadım. Sonra Tugrul annesine sesli mesajlar attı. Eski konuşma parçalarından oluşturduğumuz sesli mesajlar. Kısacık şeyler. Gülderen Artuk oğluyla canlı görüşemedikçe daha çok meraklandı. Onu bulmayı daha çok istedi ama bir türlü ulaşamadı. Arafta yaşamak hoşuna gitti diyemem.

Yener biz kavga ettikten sonra Bostancı'da kalmaya başladı. Onu aramadım. O da beni aramadı. Yaptıklarından haberim olduğunu biliyordu. Ama annem sevgili oğlu için beni her gün arıyordu. Galiba kavgamızdan bir hafta sonraydı. Beni eve çağırdı Gülderen Artuk.

Benim Savaşım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin