Bölüm-21

326 63 11
                                    

Son üç bölüm

Benim planım iyi bir plandı. Çok aşamalı, çok çaba gerektiren, yıllar boyunca odaklanmanıza sebep olan bir plan. Ben ona sadık kaldım. Planın son aşamasında Uğur'un karşısına çıkıp onunla pazarlık yapmam ve peşimi bırakmasını sağlamam gerekecekti. Bunu yapabilmem için babam yetmezdi. Onun kucağına daha büyük bir şey bırakmam gerekiyordu. Yıllardır istediği bir şey.

O yüzden Cemal abilerin evden taşınıp Balıkesir'e gidecekleri gün önce babamı görmek için eve geçtim. Babam odasında oturuyordu. Etrafı yine sigara dumanıyla sarılıydı. Camdan bahçeyi izliyor ve son zamanlarda edindiği alışkanlıkla viskisini içiyordu. Kendi koyduğu sarhoş olmama kuralına sadık gibi görünüyordu.

Babam gibi adamların dünyasında emeklilik, işten ayrılma, Ege'de bir sahil kasabasına yerleşme gibi hayat klişeleri söz konusu bile değildir. Ama ben babamı ve ona ait her şeyi yıkarken Cemal abi'yi kurtarmak istiyordum. Babama hastayım diye yalan söyleyeceklerdi. Oysa ikisi de babama yalan söylemekten öyle korkuyorlardı ki yalan söyleme işini ben üzerime aldım. Timur'un istemeye istemeye yardım etmesiyle Cemal abiyi kanser hastası olarak gösterdik. Ona birinci aşama olduğunu şanslı olduğunu, kesin tedavi olacağını söylerken babama üçüncü evre kanser ve en fazla bir yıl ömrü kaldığından bahsettim. İşte Cemal abi benim bu ufak oyunumla emekli oldu.

Babam camdan bahçede devam eden taşınma telaşesini izlerken üzgün görünüyordu. Cemal abi en uzun zamandır onun yanında olan ve sadakatine %100 güvendiği biriydi.

"Cemal de gidiyor gördün mü? Senle ben kaldık Olcay. Anan bitki gibi yatıyor, Tuğrul öldü. Kardeşlerim öldü."

Bana dönüp gözlerini gözlerime dikti. Nemli bir parlaklık vardı gözlerinde, kilo vermiş, duruşu değişmişti babamın. Masasının üzerinde duran ansiklopedinin sayfalarını karıştırıp içinden bir resim çıkardı. Resmi bana uzattı. Annem, babam ve kucaklarında ben. Öz annem bana yabancı bir kadındı artık. Yüzünü unutmuştum. Benim hatırlayamadığım bir zaman diliminden gelen fotoğrafı inceledim. Annem mutluydu, babamın kolu omzuna dolanmıştı. Ben babamın kucağındaydım. Üzerimde beyaz bir elbise, ayaklarımda kırmızı ayakkabılar vardı. Ne resmi, ne o günü hatırlıyordum.

"Dilan da yok artık..."

Dilan sanki dün yok olmuş gibi konuşuyordu. Dilan hiç var olmamıştı ki. Doğmuş, büyümüştü, arada bir yerlerde beni doğurmuştu ama var olmamıştı. Var olmak bizim anladığımız gibi bir şey değildi. Bu dünyada bende varım demek istediği ilk anda tokatı yemişti ve başkalarının aksine o vazgeçmeyi seçmişti. Ben vazgeçemedim. Annemi takip etsem, kendimi bir yerden atsam, daha az acı çekerdim. Sadece kendime zarar verirdim.

Fotografı ansiklopedinin üzerine koydum. Fotoğrafın bende hiçbir değeri yoktu. Yaşanmamış bir çocukluğun, yaşanmamış bir hayatın hayaletiydi sadece. Babamın boşalan kadehini önünden çekip mutfaktan sade kahve istedim. Babam tekrar gözlerime baktı. Sonra gülümsedi.

"Bana yeter mi diyorsun?"

"Karşımda aç kalmamak için hayatını ortaya koyan, ihanet eden kardeşini öldürmeyi göze almış babamı görmek istiyorum. Çünkü ona bir şey olursa bana bin şey olur. Sen olmazsan beni kimse koruyamaz baba."

Babam oturduğun yerde dikleşti. Ansiklopediyi alıp olması gereken yere koydum. Babam kendine yeni bir sigara yakıp derin bir nefes aldı. Biraz daha sakin görünüyordu. Daha önce onda hiç eğreti durmayan, karakterinin parçası haline gelmiş güçlü duruşun bir taklidi yerleşti üzerine. Kahvesini içene kadar bekleyecektim. Kendine gelmesini istiyordum. Ama o benden önce davrandı.

"Ne yapmak istiyorsun Olcay? Ne var seni korkutan?"

Çalışma masasının karşısındaki koltuklardan birine oturdum. Dudağımı ısırdım. Yüzüme endişeli bir ifade yerleştirmeye çalıştım. Başarılı olup olmadığımı ancak babam benim isteğime cevap verince anlayacaktım.

Benim Savaşım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin