-Bölüm 26-

218 74 89
                                    

Multimedia: Blue Foundation - Eyes On Fire

Herkese yeniden merhaba. Bu sıralar yoğun olduğumdan bölümler biraz geç geliyor fakat arayı kapatacağım, merak etmeyin.. Oy ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar canlarım..<3

Duyduklarım tüm zihnimi ele geçirdiğinde olduğum yerde şokla sarsıldım, böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi? Duyduklarımın gerçekliğini sorgularken titreşen göz bebeklerimi Atalay'dan çekerek Barın'a çevirdim.

Yüzündeki şok olmuş ifadeyi silerek yerine korkutucu bir ifade takındı. Barın'ın yüz ifadelerini artık ezberlediğimden anlık bir sevinç de yakalayabilmiştim yüzünde. Ahu'nun yaşıyor olabilme ihtimali onu sevindirmişti ama yine de emin olmak istiyor olmalıydı. İçi boş bir umut, çok fazla acı verebilirdi. Bir anlığına kafamda 'Yarım Kalmış Aşklar: Ahu ve Barın' figürü oluştuğunda garip bir acıyla yutkundum. Sonra da kendi bencilliğimi fark ettiğimde sinirlendim. Şu an pek çok farklı duyguyu aynı anda yaşıyordum ve hangisinin doğru olduğuna karar veremiyordum.

"Emin misin? Nasıl olabilir böyle bir şey?" Barın, bağırarak ellerini saçlarının arasından gergince geçirdiğinde Atalay, avucunun içinde sıkmaktan buruş buruş olmuş kağıtları Barın'a doğru uzattı. Atalay'ın elinden kağıtları hırsla çekip aldığında bakışlarını elindeki kağıtlara indirerek gözlerini, bizi bir ateşin içine atan yazılarda gezdirdi ve haykırarak öfkeyle kağıtları yere fırlattı.

"Kim yapar lan böyle bir şeyi?" Barın'ın öfkesi dalga dalga yayıldığında bedenim biraz daha kasıldı.

"Bilmiyorum ama canım pahasına da olsa kardeşimi bulacağım." Atalay, kendinden son derece emin bir şekilde konuştuğunda Barın sessiz kalmayı tercih ederek başını sallayarak onu onayladı.

"Nereden başlayacağız?" Asya, herkesin merak ettiği o soruyu sorduğunda ortama bir anlığına sessizlik çökmüştü. İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi bu. 

"Çok dikkatli olmamız lazım, nerede ve ne halde olduğunu bilmiyorum onu tehlikeye sokacak herhangi bir şey yapmayı göze alamam." Atalay'ın kendini sakin tutmaya çalışarak söyledikleri içimde bir yere dokunmuştu, kendinden önce kız kardeşini düşünüyordu ki daha hiçbir şey bilmiyorduk. Ahu, böyle bir abisi olduğu için çok şanslı bir kızdı.

"Haklısın, şimdilik kimseye bir şey söylemeyelim." Barın, Atalay'ı onayladıktan sonra yüzünü tamamen bana döndüğünde bakışlarımı ondan kaçırarak önüme dönmüştüm. Allak bullak olmuş durumdaydım. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Ahu'nun yaşıyor olabilme ihtimaline elbette sevinmiştim fakat Asya'nın bahsettikleri, Barın'ın Ahu'ya aşık olması, tüm bunları düşündüğümde içten içe Barın ile olma ihtimalleri içimdeki Barın'a aşık kız çocuğunun çığlıklar atmasına sebep oluyor, sanki damarlarımda kan yerinde zehir akıyormuş gibi hissettiriyordu.

"Hadi biz içeri geçelim, Atalay." Asya, kapıya yönelmeden bana baktığında Barın ile konuşmamız gerektiğini düşündüğünü anlamıştım. 

"O güzel aklından neler geçiyor?" Barın, aramızdaki mesafeyi kapatarak bana iyice yaklaştığında bir adım geriye atarak aramızdaki mesafeyi açtım. Bu hareketim karşısında kaşları çatılmış, gözleri kısılmıştı. Ben de ne yaptığımı bilmiyordum.

"Bir şey geçtiği yok aklımdan, onu da nereden çıkardın?" Barın hariç her yere bakıyordum.

"Yanağının içini ısırıyorsun ve gözlerin durmaksızın etrafta geziniyor. Seni, senin sandığından daha fazla tanıyorum." Söylediklerini kanıtlarcasına farkında olmadan ısırdığım yanağımın içini serbest bırakarak omuzlarımı silktim. O da benim yaptığım gibi ifadelerimi ezberlemişti.

SAYENDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin