-Bölüm 28-

184 66 93
                                        

Multimedia: SYML - Clean Eyes

Herkese merhaba canlarım. Lütfen bol bol yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın. Hepinize iyi okumalaaar..

Sonunda ağaçlık bir yolun kenarında durduğumuzda Barın'ın arabadan inmesiyle ben de kapıyı açarak arabadan çıktım. Yaklaşık 3 saattir yoldaydık ve oturmaktan malum yerlerim uyuşmuştu. Yolun iki tarafı da uzun çam ağaçlarıyla çevriliydi ve kuş cıvıltılarından başka bir şey duyulmuyordu, hayatımda daha önce bu denli huzurlu bir yer görmemiştim belki de. Tam hayallerimdeki gibi bir yerdi, her zaman böyle bir yerde evimin olmasını istiyordum. Şehrin gürültüsünden ve kalabalığından uzakta, doğanın içinde ve sevdiğim adamla.

"Hadi, gel." Barın'ın tutmam için uzattığı eline gülümseyerek bakarak elimi, avucunun içine bıraktım ardından patika yolda yürümeye başladığımızda ayaklarımın altında ezilen kurumuş yaprakların çıtırtısı kulaklarımı okşuyordu. Bir anlığına dünya üzerinde sadece ikimizin olmasını dilemiştim. Aklımın içinde dönüp duran bu bilinmezlikler dikenli teller gibi etrafımı sarmış durmadan ruhumda yeni yaralar açarken yalnızca Barın'ın yanında kendimi huzurlu hissedebiliyordum. O, benim sığınacağım bir liman gibiydi. Ruhumu iyileştiriyor, kırıldığım yerlerden filizler açtırıyordu.

Elim, Barın'ın avucundayken göz kapaklarımı kapatarak burnuma dolan çam ağaçlarının ve ıslak toprağın kokusunu iyice içime çektim. Bir süre daha ikimizde sessizce yürümeye devam ettik, sonunda dışı tamamen ahşap olan bir dağ evinin önüne çıktığımızda şaşkınlıkla Barın'a döndüm.

"Burası kimin?" Barın, yüzünü tamamen bana döndüğünde elimi saran parmaklarını bırakarak iki elini birden kaldırıp incitmekten korkarmış gibi yavaşça yanaklarıma yasladı. Baş parmağı hafifçe yüzümü okşamaya başladığında dudaklarım istemsiz iki yana kıvrılmıştı.

"Bizim." Gülüşüm yüzümde donduğunda kaşlarım şaşkınlıktan havalanmış, Barın bu halime gülümseyerek burnumun ucuna minik bir öpücük kondurmuştu. Ne söyleyeceğimi bilemeyip güçlükle kelimeleri toparlayarak konuştum.

"Ne demek bizim? Nasıl yani?" Şaşkınlığım sesime de yansımıştı.

"Basbayağı bizim, ikimize ait yani." Ellerini yüzümden indirerek yeniden elimi kavradığında eve doğru yönelmesiyle şaşkınlık içerisinde adımlarını takip etmeye başladım. Girişinde durduğum evin Barın'la ikimize ait olduğu düşüncesi bile kalbimin sevinç taklaları atmasına sebep oluyordu. Barın kapıyı açarak önden benim girmem için yana kaydığında gülümseyerek evin içerisine doğru heyecanla bir adım attım. Evin girişinde bizi genişçe bir salon karşılıyor, arka kısmında ise salona bağlı olan mutfak kalıyordu. İki pencere arasında kalan şömine ve önündeki genişçe koltuklar eski ile yenin birleşimi gibiydi. Hem modern hem de nostaljik bir görüntü veriyor, en az dışarısı kadar içerisi de insanı cezbediyordu. Evi baştan sona süzdüğümde zihnimde birleşen parçalarla bir şok dalgası beni ele geçirdiğinde hızla Barın'a döndüm.

"Bu ev, benim çizimini yaptığım eve çok benziyor." Hiç duraksamadan ilerleyerek mutfağın yan tarafındaki üst kata çıkan merdivenlerin başına geldiğimde konuşmaya devam ettim. "Merdivenlerin yerine kadar aynı."

Yüzünde munzur bir gülümseme oluştuğunda aramızdaki mesafeyi kapatıp kollarını belime dolayarak bedenlerimizin birbirine kavuşmasını sağladı. "Bu ev, senin çizimini yaptığın eve benzemiyor çünkü bu ev zaten senin çizimini yaptığın ev."

Dudaklarım şaşkınlığın etkisiyle aralandığında bakışları birkaç saniyeliğine dudaklarımda dolaşmış ardından tekrar gözlerimde sabitlenmişti. Barın gün geçtikte beni daha da fazla şaşırtıyor ve kendine aşık etmeyi başarıyordu. Aniden gelen yoğun duygu ile burnumun ucu sızlayıp gözlerim dolduğunda başımı öne eğerek konuştum.

SAYENDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin