Multimedia: MaNga-Parti
Herkese yeniden merhaba. Bölüme geçmeden önce size bir şeyler söylemek istiyorum. Yazmak uzun zamandır istediğim bir şeydi hep bir şeyler karalıyordum ama bunu paylaşmak daha farklıydı. Kendimi açmak gibi bir şeydi hala garip hissettiriyor. Sizin yorumlarınız, mesajlarınız beni o kadar mutlu ediyor ki yazmak için daha fazla motive oluyorum. Henüz küçük bir aileyiz belki ilerde daha da büyürüz, kim bilir? Bölüme geçmeden okuyan ve destek veren herkese teşekkür etmek istedim. Sizlere çok teşekkür ediyorum, canımsınız. Evet, şimdi bölüme geçebilirsiniz çok tuttum sizi. İyi okumalar..;)
Yola çıkalı yaklaşık bir saat geçmesine rağmen aşırı derecede sıkılmaya başlamıştım oturduğum yerde kıpırdanıp duruyordum. İlker, yolun başından beri hiç kıpırdamadan uyumaya devam ediyordu nasıl bu kadar rahat uyuyordu onu da anlamıyordum. Barın ise yola odaklanmış bir kere bile bana dönüp bakmamış hatta konuşma girişiminde pardon laf sokma girişiminde bile bulunmamıştı. Arabanın içi iyice sıcak olduğunda elimi yüzüme doğru sallayarak bir süre serinlemeye çalıştım fakat başarılı olamayınca montumu üzerimden çıkarmak için kemerimi çıkartıp ellerimi omuzlarıma doğru götürmüştüm ki araba ani bir frenle öne doğru fırladı.
Bedenimin öne doğru fırlamasıyla birlikte karnımın üzerinde bir baskı hissetmiştim. Barın hızla bir kolunu üzerime doğru uzatmış beni yeniden koltuğa doğru bastırmıştı. Bu hareketine karşılık bir an afallasam da arkadan gelen İlker'in sesi ile Barın'la gözlerimiz birbirini bulmuş aynı anda arkaya dönmüştük. İki koltuğun arasına düşmüş İlker'i gördüğümde az daha kaza yapacak olmamızı göz ardı etmiş neredeyse kahkaha atacaktım. Sonunda uyanabilmişti demek ki.
"Ne oldu, deprem mi oluyor?" İlker'e gözlerimi devirerek önüme döndüğümde yanlış yoldan çıkarak neredeyse kaza yapmamıza sebep olacak olan adamı gördüm. Suçlu olmasına rağmen pişkin bir şekilde arabasından inmiş dik dik bize bakıyordu.
Barın ağzının içinden bir şeyler mırıldandığında -muhtemelen küfür etmişti- arabanın kapısını sertçe açarak aşağıya indi. Ben de elimi kapının koluna uzatmıştım ki kafasını eğerek sinirlerine hakim olmaya çalışan bir tavırla konuştu.
"Saye, lütfen arabada kal." Ses tonunu ne kadar sakin tutmaya çalışsa da sinirli olduğunu görebiliyordum. O bana 'lütfen' mi dedi? Başka bir yerde olsak duygulanıp ağlayabilirdim fakat tabi ki de arabada kalmayacaktım. Barın, çok sinirlenmişti ve adam da pek kibar birine benzemiyordu. Kesinlikle sorun çıkacaktı. Hiçbir şey demeyerek ters ters ona baktım ve arabanın kapısını açarak ben de aşağıya indim.
"Laf dinlesen şaşardım." Kendi kendine söylendiğinde bakışlarını bana çevirmeden karşımızdaki adama gözlerini dikmişti. Kaşları çatılmış, dudakları düz bir çizgi halini almıştı. Herhangi bir şey söylemeden adama bakmaya devam ettiğinde ilk önce onun konuşmasını istediğini anlamıştım. Kendince adama bir şans veriyordu sanırım, bilmiyordum.
Muhtemelen otuzlarının sonlarında olan adam garip bakışlarını üzerime diktiğinde adamın pek kendinde olmadığını anlamam uzun sürmedi, geceden kalmaydı muhtemelen. Yüzümü buruşturdum. Üstü başı dağılmış ayakta durmakta güçlük çekiyor gibiydi ayrıca da bu mesafeye rağmen kokusunu alabiliyordum. Burnumun direği kırılmıştı sanırım.
"Siz, ne iş?" Adamın sırıtarak sorduğu soruyla kaşlarım çatıldığında Barın, sabır dilercesine kafasını yukarıya kaldırıp bana döndü. Bakışlarımı adamın suratından çekerek Barın'a döndüğümde kafasıyla arabaya geçmem için işaret yaptığını gördüğümde olumsuzca kafamı salladım. Derin bir nefes alarak tekrardan adama döndüğünde İlker'de arabadan inmiş ve yanımıza gelmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYENDE
Novela Juvenil''Filmin sonu nasıl bitiyor, söyler misin? Yani iyi mi kötü mü?'' O güzel öpülesi dudaklarıyla minik bir tebessüm armağan etti kalbime. Kalbim bu armağanı kabul edercesine hızlandı. ''Neden soruyorsun?'' ''Çünkü eğer kötü biterse izlemeyeceğim. Köt...