10.Bölüm

25.1K 886 143
                                    

📍 Nefes alarak okuyun aşklarım...

"Nereye gittiğini sanıyorsun seni ahmak?!" diyerek bir kez daha söylediğinde bana doğru yaklaşmaya başladı, Martina karısı.

"Biricik demek... Adımı nereden biliyorsun sen?" Martina sinir bozucu şekilde gülümsemeye devam ederken başını sağa çevirdi. Adama baş işareti yaptığında adam seri adımlarla yanıma geldi. Kolumu sertçe kavradığında bakışlarımı kısarak Martina'ya döndüm. "Cidden... Biricik. Buradan edebiyen kurtulabileceğini mi zannediyordun?!"

Dişlerimi sıkarak kolumu adamdan bir hışım kurtardım ve bacak arasına tekme atarak iki büklüm olmasını sağladım. "Evet Martina, senin gibi birinin asalağı olarak yaşamaktansa kurtulmayı yeğlerim." 

"Enrico seni sağ bırakırsa gerçekten kurtuldun demektir." Martina'nın bu fazla özgüveni içime kurt düşürürken birden arkadan beni yakalayan adamın kollarında debelendim, hamle yapmak için geç kalmıştım çünkü çoktan burnuma eterli bezi bastırmıştı. Bilincim hiçliğe yuvarlanırken Martina'nın sesi kulaklarıma ulaştı. "Sana bedelini ödeteceğimi söylemiştim."

&

Yazardan.

Brad gergin vaziyette elindeki zippoyu avucunun içinde döndürürken tezgah arkasındaydı, yavaşça içkileri hazırlayan mesai arkadaşına baktı. İşine odaklanmış vaziyetteydi. Dudaklarını yaladı. Gözleri tezgah önünde oturan iki kişinin arasına kaydı. Marco. 

Her zamanki yerinde değildi.

tahmin ettiğinden de erken ayrılmıştı. Zamanda dakikti. Sandra'ya dediği gibi dakikalar içinde bu işi halletmiş olacaktı. "Umarım doğru zamanda kaçarsın Sandra aksi seni de yakar beni de." diyerek kendi kendine konuştuğunda zippoyu önlüğün cebine attı. arkadaşının yanına giderek, omzuna dokundu. "Sam, bir lavaboya gidip geliyorum."

Sam tereddütle bakışlar attı. "Dostum, iyi misin? Az önce de lavaboya gidiyorum dedin?"

"İyiyim iyiyim, midemi bozmuşum sadece," Kulağına yaklaştı. "Hatta da erken çıkabilirim, beni idare edersin değil mi?"

"Ederim de patrona haber ver. Sonra yeme fırçayı."

"Söylerim merak etme."

Nihayet arka tarafa geçerek kalabalıktan ve müziğin gürültülü sesinden uzaklaştığında dolaba yaklaştı, önlüğü çıkarıp asarken sağa sola bakarak sessizce zippoyu cebinden aldı ve kot pantolonun  cebine sıkıştırdı. Neden bu zippo bir anlayabilsem dese de fazla üzerinde durmadı. Zamanı yoktu.

Hızlı adımlarla odadan çıkıp koridora indiğinde arka yöne doğru ilerlemeye başladı. Elektrik kontağının bulunduğu oda sondaydı ve kolundaki saatine bakarak temkinli hızlı adımlarıyla yürüdü. Yürürken ara sıra omzunun üzerinden arkaya bakıyor biri geliyor mu diye kontrol ediyordu. son kez arkasına bakıp sağ tarafa sapacaktı ki kendisine doğru uzatılan namlu ile durmak zorunda kaldı. Gözleri irileşti, Korkuyla olduğu yerde kalakalırken adama baktı.

Marco Espereza.

Gitmemişti.

Brad o an küfürler etti.

Marco gerçekten de dedikleri kadar vardı, gözleri keskindi ve hiç bir ayrıntıyı kaçırmazdı. Adamın kalın baskın aksanı olan İtalyancasını duydu. "Dov'è la ragazza?" Kız nerede?

"Non lo so." Bilmiyorum dedi sesi titreyerek.

Marco, namlunun ucunu Brad'in alnına bastırdı. "Non mentire, figliolo." Yalan söyleme, evlat. "Se non mi dici subito dov'è, non potranno trovare il tuo corpo puzzolente." Onun nerede olduğunu söylemezsen senin o kokuşmuş vücudunu bile bulamayacaklar.

CassaliniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin