26.bölüm

2K 148 48
                                    

      Herkes düzelme aşamasındaydı ama çağan da hiç düzelme yoktu. Tam 4 gün geçti çağan her gün usanmadan yetimhaneye gidiyordu. Cesurla saatlerce sohbet ediyordu. Dün cesuru ziyarete gittiğimde Çağanın ısrarı üzerine ona sürekli tanışmamızı anlatıyormuş. Çağan cesurdan sürekli tanışmamızı anlatmasını istiyormuş.

      Yetimhane müdürü de yaşadığımı biliyordu ama kimseye bişey söylemiyordu.  Okulda öldüğüm yayılmıştı. Kimsenin umrumda olmamıştı. Mavi ay da toparlanıyorlardı. Dün Ülkü'nün Doğum gününü kutlamışlardı ama çokta mutlu değillerdi. Benim  dolabımdaki süsleri kullanmışlardı. Öğleden sonra Çağanın yine yetimhaneye gideceğini bildiğim için hazırlanıp evden çıktım.

 
     Siyah kapşonlü hırkamın kapşonunu örttüm koşarak yetimhaneye geldim. Yetimhaneye girdiğimde müdürün odasına gittim.  Çağanın geldiğini cesurun odasında olduklarını söyleyince odadan çıkıp cesurun odasına doğru gitmeye başladım. Kapı aralıktı içeriye doğru baktım. Çağan ve cesur yatakta uzanmış birbirlerine dönmüşlerdi. Çağanın sırtı bana dönüktü beni görmüyordu.

     Konuşuyorlardı dinlemeye başladım
" ne zaman sana tuana ablayla tanışmamızı anlatsan çok üzüldüğünü görüyorum neden anlattırıyorsun çok mu seviyordun onu?" Dedi cesur, ben cevabı biliyorum sevmiyor.
" özlüyorum." Dedi kısık sesle.  " aklımdan çıkmıyor. Bizim yüzümüzden oldu. Koruyamadık."
Cesur elini Çağanın yanağına koydu.
" ölenler gökyüzünden bizi görürmüş öyle duymuştum. Tuana abla annemle babamın yanına gitti. Eğer ailem rüyama gelirse onu koruyup kollamalarını söylerim." Dediğinde gülümsedim cesur cidden çok akıllı bi çocuktu.

      Çağan Zar zor nefes aldı.
" annenle babana çağan abi çok pişmanmış, bunu tuana ablaya söyleyin de olur mu?" Dedi. Cesur gözleriyle onayladı.
" tuana abla bence seni yukardan duyuyordur. Tuana ablanın öldüğünü ilk öğrendiğim gün Müdire de ağladı   tuana ablanın çok zeki ve merhametli biri olduğunu söyledi. Hatta dediki tuana ablan her şeyi duyar her şeyi görür. O yüzden sen üzülürsen o da üzülürmüş, bence sende üzülme ki onu da üzme."

     Cesur yaşadığımı bildiği halde o kadar mantıklı konuşuyordu ki şaşırdım. Neden saklandığını anlamıyordu ama bana güvendiği için saklıyordu.
" tuana ablan sana rastladığı için çok şanslıymış.  Bende ona rastladığım için çok şanslıydım ama kıymet bilmedim" dedi uykulu sesiyle.
" keşke burda olsaydı. Çok güzel olurdu."
Yavaş yavaş sesi alçaldı uykuya daldığını anladığımda içeri girdim. Cesur bu tarafa bakınca beni gördü. Ona susması için işaret yaptım.

     Hızla yanım geldi. Yere çömeldim. Fısıldamaya başladım.
"  cesurcum, sen şimdi bahçeye in ve burda olduğumu kimseye söyleme. Ben gelicem tamam mı?" Dediğimde bana sarıldı. Yanağımdan öptü.
" tuana abla kimseye söylemedim ama çağan abi çok üzülüyor." Dediğinde gözüm çağana kaydı
" biliyorum ama böyle olmak zorunda en azından bir süre tamam mı?" Dedim kafa sallayıp dışarı çıktı.

   

                            (Şarkıyı açabilirsiniz )

     Çağanın yattığı yatağın yanındaki yatağa oturdum.
Ellerini  başının altına koymuş uyuyordu. İnsanlar neden dünyanın en kötü insanı olsa bile uyurken melek gibi görünüyorlardı. Yüzünün her yerini inceledim. Gözleri şişmişti. Keşke bu durumda olmasaydık diye düşündüm. Uyuyan insan gerçek çağan değildi biliyorum, uyandığında bambaşka bir İnsan oluyordu. Seri katiller bile uyurken masum görünüyordu. Bende uyurken masum görünüyormuşum,  bence bu hikayede  masum taraf yok, herkes hatalı herkes kötü kalpli...

    Oturduğum yerden  yavaşça kalktım. Çağanın hizasında  yere  çömeldim
" bitiricem biliyorsun değil mi?" Dedim fısıltıyla. Yüzünün her yerine baktım
" bitiricem ne sen ne de ben bi daha üzülmeyeceğiz. Hiç olmamışım gibi olucak söz veriyorum. İkimizde kötüyüz ama her şeyi başlatan benim ve ben bitiricem söz veriyorum."
Tereddütte kaldım derin bi nefes aldım
" son kez..." dedim kendi kendime
"Son kez."  Yüzüne baktım, ezberlemek istiyordum sanki.  Yavaşça yaklaşıp dudağını hafifçe öptüm. Hemen geri çekilip ayağa kalktım odadan çıktım.

       Bende yoruldum artık, benim yaşımdaki insanların derdi sınavlar falanken benim  derdim ne zaman ölücem? Kim zarar görecek diye düşünmek...
Bu işi daha fazla uzatmak istemiyordum. Adamlardan birini arayıp herkesi depoya toplamasını sonradan ortadan kaybolmalarını istedim.
20 dakika sonunda depoya girdiğimde mavi ay yine elleri ağızları gözleri bağlı oturuyordu. Köşeden izlerken adamlara işaret verdim gözlerini ve ağızlarını açtılar ama beni görmüyolardı Salih hocaya sadece karşılarına çıkacağımı söylemiştim.
Çağan sinirle" yine ne oluyor lan? Yetmedi mi yaptıklarınız?"diye bağırdığında gülümsedim.

      Adamlardan biri bana bakınca çıkmaları için  işaret verdim. Mavi ay olduğum tarafa baktılar ama ordan görünmüyordum. Adamlar depodan çıkınca etrafı dinledim komple uzaklaşmışlardı. Derin bi nefes aldım. Yavaşça yürüyüp önlerine geçtiğimde direk yüzlerine baktım. Hepsi donup bana bakakaldılar.
" yok ben hayal görüyorum." Dediğinde yağıza baktım.
"Bende hayal görüyorum sanırım." Dedi Mete.
" hepimizin aynı hayali görmesi saçma." Dedi Leya sinirle.


Karşılarında yere oturdum. Nasıl başlayacağımı bilmiyordum
" benim oyunumdu." Dedim direk
" ben planladım. Sizin planınızı da öğrendim. Hepsi yalanmış, ben gerçekten ilk defa Ceren'den sonra dostlarım oldu sanmıştım. "Diyip buruk bi gülümsemeyle onlara baktım. Kafam eğik olduğun için gözümün önüne gelen saçımı kuşağımın arkadaşına koydum.
" her şeyi biliyordum ben, oyun oynadığınızı yağız sarhoş olduğu gün söyledi. Sahte sevgili sahte kız kardeşler ve sahte erkek kardeşler, hatta bi de sahteden hoşlanma." Diyip güldüm . Onlara bakmıyordum kafan eğikti yerde bağdaş kurmuştum

" neden peki?" Diyip yüzlerine baktım
" gerçekten bu kadar mı nefret uyandırıyorum sizde." Dedim ağlıyordum derin bi nefes aldım. Ellerimle yüzümü sıvazladım. Hemen ayağa fırladım.
" ben çözeyim sizi." Diyip hepsini çözdüm.
Konuşmuyorlardı. Belimden silahı çıkardım. Korkuyla baktıklarını anlayabiliyordum.
" hadi gidin siz, Salih hoca bekliyor sizi." Dediğimde kıpırdamadılar.
" sen gelmiyor Musun?" Diyen Ülkü'ye baktım
" hayır benim işlerim var." Dedim.

Silahın şarjörünü kontrol ederken " napıyosun tuana silah." Dedi esat gülümsedim.
" gerçekten arkadaşımsınız sanmıştım. Aramızda hiç bir sorun yok sanmıştım. Ne kadar aptalmışım." Dedim elimdeki silaha bakarken...
" dünyayı bir aptaldan kurtaracağım sizi."
Tetiği çekip silahı kalbime dayadığımda mavi ay hareketlendi.
" sakın!!" Dediğimde durdular
" tuana indir o silahı!" Diyen çağana baktım

     Gözlerimi hemen üstünden çektim.
" yayan hadi yapma." Dedi esat ama ona da bakmadım. Silahı daha sıkı kavradım.
" boğularak ölmekten korkuyorum, donarak ölmekten de artık korkuyorum. En iyisi bu..." Dedim gözyaşlarım arasından.. kesik kesik nefesler aldım.
Elimde tuttuğum silaha korkusuzca bakıyordum umrumda değildi. Yapabilirdim biliyorum , yapacaktım da...
Ölüm neydi? Ölüm nefesinin durması değildi.  Gerçek Ölüm  benim bu tetiği çekmem için beni zorlayan şeylerdi.


     " tetiğe basacaksın ve biticek." Dedim fısıltıyla.
Sanki buz gibi elleri boğazımda hissettim o an,  ya o beni boğacaktı yada ben tetiği çekecekti. Ben zaten tetiği Çekecektim . Mavi aya baktım. Herkes korkuyla bakıyordu.
" gerçek olmasa  da sizi tanımak güzeldi." Dedim
" her şey bitecek."
Onların vicdanıydı şuanda beni engellemeye çalışan , kendi kimlikleri  bu değildi.  Vicdanları içlerindeki kötülüğü örtmüştü. Düşündüm bi an için, benim için olan anlamlarını hepsi teker teker arkadaşım sanmıştım. Silaha baktım. Sonra  yaptıkları aklıma geldi bitmesi gerekiyordu ve ben o tetiğe bastım

Kuzgun ve Tozkoparan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin