'Nasıl bir aşksa bu, hala benimle'
7 yıl önce- sonbahar
"Jimin! Dudağına ne oldu!" Jungkook'un sesini duymamla ondan kaçarcasına uzaklaşmam bir oldu ve sanki onu duymamış gibi davranmaya başladım.
Jungkook elindeki mandalina sepetini tezgaha bıraktı ve önüme geçti. "Sana diyorum." Parmağını çeneme koydu ve alt dudağımdaki minik şişliği inceledi, gözlerimi kaçırdım. "Ne bu?"
Elinden uzaklaştım. "Değil bir şey Jungkook, oyalama beni. İşim var."
"Kim yaptı bunu!"
Ben de bağırdım. "Hiç kimse!"
"Kendiliğinden mi oldu yani!"
Oysa faili babamdı elbette. Dün bahçedeki işlerimi erkenden bitirip Yoongi ile buluşmak için zaman yaratmış ve koşarak eve girmiştim. Üzerimdeki eski püskü kıyafetleri çıkarıp yerine düzgün kıyafetler geçirdikten sonra aşağı inmiştim ve orada sarhoş babam karşılamıştı beni. Son zamanlarda sürekli sarhoş olup gelirdi eve ve bu da önüne gelene çatması anlamına gelirdi. Yutkunup merdivenlerin başında durakladım. "Nereye?"
"Bahçeye," dedim gözlerine bakmadan.
"Kıyafetlerin öyle söylemiyor." Giydiğimde bir şey olsaydı, sadece eski püskü değillerdi o kadar.
"Bırak geçeyim," dedim kapıyı kapatan bedenine dokunurken.
"Söyle."
"Neyi!"
"Alfamla kırıştırmaya gidiyorum, bu yüzden böyle giyindim sana yalan söylüyorum, de."
Daha bir alfam olduğunu bilmiyordu bile ama sanırım seziyordu.
Çenemi sıktım, patlamak üzere olan bir bomba gibiydim. "Böyle dersem beni rahat bırakacak mısın?"
Başını aşağı yukarı salladı. Kollarımı göğsümde birleştirip, "evet, alfamla kırıştırmaya gidiyorum-" diye başladım ama o anda da çeneme sert bir yumruk indi. Darbenin etkisiyle iki adım gerileyip duvara tutundum. Tanrım! Bu da neydi şimdi? Tokattan yumruğa geçişi hızlı olmuştu. Babama baktığımda ateş çıkan gözleriyle üzerime yürüyordu ve kendinde değil gibiydi, hoş olsa ne olurdu ki. Dudağım kanıyordu, elimin tersiyle kanı silip, "söylememi isteyen sendin"diye bağırdım.