"Sana hala veda edemedim ben."
8 YIL ÖNCE
"Şimdi seni yememem için tek bir sebep söyle bana." Kuzunun bembeyaz yumuşak tüylerini okşarken bir diğer kuzu yanaşıp parmaklarımı yalamaya başladığında genişçe gülümsedim. "Tamam, kıskanma. Çok tatlısın sen de."
"Öyle miyim gerçekten?"
Duyduğum sesle irkilip ağılın kapısına baktım. Yoongi gülümseyen yüzüyle kapı pervazına yaslanmış kollarını göğsünde birleştirmişti. "Yoongi," dedim şaşkınca. "Ne arıyorsun burada?"
"Buralarda bir yerlerde dünyanın en tatlı ve sorumsuz omegası yaşıyormuş, sorumsuzmuş çünkü alfasının yanına gitmek yerine kendini kuzularına adıyor, alfasını unutuveriyormuş. Tıpkı benim omegam gibi yani." Bunları söylerken yavaşça yanıma doğru yürüdü ve benim gibi eğilerek yüzüme baktı. Bakışları önce gözlerime daha sonra dudaklarıma indi. "Onu gördün mü?"
Ben de hızlıca gözlerimi kaçırıp kuzulara odaklanmaya çalıştım. "Geveze misin?" Hayır, demek istediğim tam olarak şuydu aslında: Sahip olduğum her şey yanında solda sıfır.
Yoongi'nin dudakları üzülmüş gibi büzüldü ama bunun onu üzmediğini biliyordum eğer üzseydi hiç onca zamandır benimle ilgilenir miydi? "Hm. Öyleyim galiba birazcık."
Diğerlerinden daha minik olan kuzu iki ayağını dizlerime koyduğunda üzerimin pislenmesine aldırış etmeden saman balyalarından birinin üzerine oturdum ve onu kucağıma aldım. "Bebeğim, ilgi mi istiyorsun sen?" Başının üzerini öperken içim huzur doldu. Nedeni Yoongi miydi yoksa kuzu mu kestiremedim.
"İnsanın kuzu olası geliyor," dedi aksi bir tonda alfam. "Benimle hiç böyle ilgilenmezsin."
"Uf, Yoongi," dedim. "Şuncacık kuzuyu mu kıskanıyorsun?"
"Ne diyorsun? Ben bazen kendimi bile kıskanıyorum senden. O kadar güzelsin ki."
Yanaklarım birdenbire gelen iltifat yağmuruyla alev topuna dönünce böyle zamanlarda yaptığımı yaparak hemen yanımdaki bedenini yavaşça ittim. "Neyse ne."