Jimin
Upuzun bir günün ardından göl evimize yerleşmeyi neredeyse tamamlamıştık. Yoongi'nin ailesi ve Hoseok da dahil olmak üzere bu süreçte bize oldukça yardım etmişlerdi ve gece yarısını iki saat geçerken bizden bir haftasonu yemek sözü almışlardı. "Kalsaydın biraz daha" diye mırıldanırken Taehyung ısrarla itiraz ediyordu. "Jungkook dinlensin, çok yoruldu." Bana hızlıca sarıldı. Geri çekildikten sonra gözlerime uzun uzun baktı.
O sırada Yoongi de ailesini kapıdan geçirmekle meşguldü.
Taehyung'un bakışlarına karşılık verirken alt dudağım kıvrıldı, "nerede olduğumuza bir bak," dedim fısıltıyla. O ve benim aramızda kelimelerin lafı olmazdı, biz uzaktan birbirimize bakarak da anlaşırdık ama şimdi sanki biraz büyümüştük. İkimiz için de değişen bir şeyler olduğu kesindi çünkü ona hislerimi dökmek için bu kadar istekli olmamıştım hiç. Onun da dinlemek için daha önce hiç istekli olmadığı gibi.
"Seni ilk defa bu kadar mutlu görüyorum."
Başımı salladım, elbette Yoongi'nin hayatıma tekrar girmesiyle her şey daha aydınlık olmuştu benim için ancak şimdi bize ait bir çatı altında, bize ait olan bu aşkı büyüteceğimi bilmek mutluluğuma mutluluk katmıştı. "Öyleyim, çok ama çok mutluyum."
Taehyung güldü ve yanaklarımı tutarak dostça ve biraz da sulu bir öpücük bıraktı alnımın ortasına. "Ya Taehyung," diyerek ondan uzaklaşırken omzuna vurdum bir tane. "Alışkın değilim ben böyle şeylere, yapmasana."
"Neden? Jungkook seni hep öpüyor."
"Ama o Jungkook," alnımı kazağımın koluyla silerken gülmemi durduramıyordum, Taehyung ile ilişkimizde yeni bir dönemin başladığını bildiğimden mutluydum. O hararetli laf sokmalar ve birbirimizi kırdığımız zamanlar son bulmuş, aramızda ebedi bir barış imzalanmıştı.
"Ben de Jungkook'un ruh eşi ve çocuklarının babasıyım." Kaşları kalkınca dediği şeye o bile inanamış gibiydi. "Benim eşim ve çocuklarım var, Jimin, beni tutma!" Hızlıca eğilip ayakkabılarını giyerken kahkaha atıyordum. "Sen tam bir manyaksın."
"Bir şeye ihtiyacın olursa ara," doğrulup tekrar sarıldığında, "yeter bu kadar cıvıklaşma git haydi," diye yapmacıktan azarladım onu.
Herkesle vedalaşıp kapıyı kapattığımızda Yoongi ile başbaşa kaldık. Bu evde. Evimizde. İlk defa.
O andan sonra gerçeklik kafamıza dank etti sanırım. Aylardır öyle yoğun bir koşturmacanın içindeydik ki durup bir saniye düşünmeye zaman bırakamamıştık. Düşündükçe yanlış yollara gitmeye meyilli biri olduğumdan bu işime gelmişti.
Ama şimdi durup yarattığımız bu dünyaya, bize ait olan bu yaşama bakıyor ve kendimi düşünmekten alamıyordum. İyi düşünmekten, tabii.
Popomu koltuğun sırtlığına yasladım ve etrafı kolaçan edip kapıyı kilitleyen Yoongi'yi izledim. "Bir şey olacağından değil ama bu kapı kilitli dursun hep, tamam mı? Yani ne olur ne olmaz canım."