Benim hayatım da böyleydi işte. Hayat bana mutlulukları önce kaşıkla veriyor veriyor sonra bir gün verdiklerinin tümünü kepçeyle geri alıyordu.
Tanrı biliyor ya tüm bunlar olurken güçlü kalmayı deniyordum. Ama aldığım onca darbenin üzerine son olanlar artık tahammül sınırlarımı aşmıştı. Artık tüm bunlara bir dur demem gerektiğinin farkındaydım.
Kurdum benim sessizliğime ve kabullenişime şahit olmaya daha fazla dayanamıyor ve tavrlarıma müdahale etmek için adeta çırpınıyordu. İşte bu sebepten Yoongi ile eve girdikten sonra olayı daha fazla büyütmemek için kendimi doğrudan banyoya atmaya karar verdim.
Hissediyordum, bir adım daha ileri gidersem orada kıyametim kopacaktı. Yoongi'ye patlayacaktım. Üzerimde, özenle seçip giydiğim kıyafetleri yırtarcasına çıkarırken dişlerimi çenemi acıtacak kadar sertçe sıkıyordum. Çünkü Yoongi yatak odasına girmiş ve köşeden tutarsız hareketlerimi izliyor ve tabii beni hissediyordu.
Ruh eşi olmamıza da işte tam o anda lanet ettim. Açıkçası hislerimi bilmesini kaldıramadığım bir andı.
Çenem kasıldı, boğazlı ince kazağım da ceketimle yeri boylarken kemerimi çözmeye çalıştım ve bir yandan da banyoya yürüdüm. Yoongi birkaç adımda yanıma ulaşıp kolunu çıplak belime sardıktan sonraysa durmaktan başka çarem kalmadı. İnip kalkan göğsü sırtıma sıkıca yaslanmıştı. Belimi nazikçe tutuşuna hemen yumuşadım ama kurdum yenik düştüğüm bu savaş alanına girmek istiyordu.
Bunları hak etmedin. Savaşmadan bırakma. O yüzük senindi, alfa zaten hep senindi, neden tepki göstermiyorsun?
Herkesin seni küçük düşürmesine daha ne kadar tahammül edeceksin?
Keşke bir yolu olsaydı da yerlerimizi değiştirebilseydik. Acınasısın.
"Hayır," diye bağırdım çaresizce ama aslında tepkimin odağım kurdumdu, Yoongi'ye bir hiç için çatamazdım!
Yoongi hızlıca kolunu geri çekerek, "özür dilerim," dedi.
"Böyle yaparsan sana kızamam!"diye çıkıştım ağlarcasına. "Kızacak birine ihtiyacım var çünkü...çünkü yoruldum. Yoruldum Yoongi. Buna daha ne kadar devam edebilirim bilmiyorum. Alttan almaktan yoruldum, lütfen uzaklaş benden."
"Ne diyorsun?" dedi anlayışla, sesi kadife gibi iç okşayıcı ve yumuşacıktı. "Bana kızmak bağırıp çağırmak seni rahatlatacak mı, bebeğim?"
"Bilmiyorum," dedim küvetin sıcak suyunu sonuna kadar açıp kenarına otururken. "İçimde patlamaya hazır bir bomba var sanki ve artık onu içimde tutamıyorum."
"Eğer daha iyi hissedeceksen istediğini söyle bana, bağır çağır, buradayım, hak ettim zaten," dedi. Gözlerine baktığımda orada pişmanlık gördüm. "Buradayım, dök içini."