Yoongi
Jimin'le birlikte Daegu'da ünlü bir klinikteydik. Bu kez ters giden bir şey ve öğrenmek zorunda olduğumuz acı gerçekler yoktu. İyi bir şey için gelmiştik tam tersine.
Randevu saatinin gelmesini beklerken koridorda gergince dört dönen Jimin'i oturduğum yerden izlemeye devam ettim. Onunla öyle gurur duyuyordum ki anlatamazdım.
Birlikte zor yollardan geçmiştik ancak Jimin'in ben olmadan, tek başına aşmak zorunda kaldığı çok daha fazla zorlu yol olmuştu. Öyle yıpranmış ve öyle acılarla baş etmek zorunda kalmıştı ki karakterinde asla düzeltemeyeceğini düşündüğü gedikler açılmıştı. En basitinden kendini bozuk olarak tanımlakmaktan asla vazgçemeyişini örnek verebilirdim.
İki hafta önce kabusları, uzun bir aradan sonra geri dönmüştü. İkimiz de bunun olmasını beklemediğimizden epey hayal kırıklığına uğramıştık. Kabusların dönüşünü tetikleyen tam olarak neydi bilmiyordum ama bildiğim bir şey varsa o da artık profesyonel ellere ihtiyacı olduğuydu. Uykularının arasında gözlerinden yaşlar aka aka ağlayışlarını, onu nazikçe uyandırsam dahi korkuyla sıçrayıp benden kaçışını, ürkek bakışlarını bir noktaya sabitleyişini, sayıklaya sayıklaya toparlanışını görmezden gelemezdim artık. Hiçbir zaman sorunlarını görmezden gelmek istememiştim ama öyle ya da böyle bunu yaptığım da barizdi.
Onunla konuşmaya çalıştığımda içine kapanıyor ve her şeyin yolunda olduğunu söylüyordu. Ama bir keresinde-ki bunun onu üzdüğünün elbette biliyordum- yavrumuzun olamayışını atlatamadığını kaçırmıştı ağzından. Bu üzücü haberi aldığımızda Jimin beklediğimden daha hızlı yol kat etmiş ve beni şaşırtmıştı ama bu da bir yalandı aslında, şimdi ortaya çıkan bir yalan. Sadece rol yapmıştı belli ki. O acı ve o kayıp hissini derinden duymaya devam etmiş, her şeyi içinde yaşamıştı. Kendini işe yaramaz hissettiğini biliyordum ve ben ne dersem diyeyim öyle hissedecekti, bir yerden sonra kelimelerimin de bir önemi kalmayacaktı yani. Kendi kendimize düzeltip yoluna koyamayacağımız bazı şeyler vardır. Bunun farkında vardığımda terapi konusunu açmaktan başka yol bulamadım.
Beni şaşırtan bir tepki vererek kabul etti teklifimi. Ben savaşır ya da öfkelenir sanmıştım. Ama yine de evimizden uzakta bir kliniğe gelebilmek haftalarımızı aldı. Önce yalnız gitmek istedi ancak buna izin veremedim.
Jimin tırnaklarını kemirerek yanımdaki sandalyeye oturduğunda, "iyi geçecek, sakinleş," dedim dizine elimi koyarak.
Bana bakmadan, "ya geçmezse," diye sordu. "Ya terapist berbat biriyse ve beni aşağılarsa-"
"Hey," diyerek sözünü kestim. "Bu imkansız. Seni dinlemek onun görevi, buraya gelmeden önce bir sürü araştırma yaptım. Kore'nin en iyi psikoterapistlerinden biri, ona güvenmiyorsan bana güven." Bu konuşmayı kaç defa yaptığımı tanrı bilirdi. "Lütfen, Jimin. Senden istediğim tek şey bu düşünceyi kafandan atman."