| Halil |
Hastanenin bahçesine ulaşmamla eş zamanlı olarak elim kotumun cebine sıkıştırdığım telefona kaydı. Aradığımda muhtemelen görmezden gelecekti, ki görmezden gelmese bile tersleyeceğini adım kadar iyi biliyordum. Bazı şeyler kriz anlarında bile değişmemeye mahkumdu. Parmağım isminin üzerinde oyalanırken içinde boğulduğum tereddüt kendini dudaklarımda diş izi olarak dışa vuruyordu. Ne yapacağımı bilemez halde cam kapıya doğru yürüdüm. Belki içeride birilerine sorarsam onu rahatsız etmeme gerek kalmadan nerede olduğunu öğrenebilirdim.
Otomatik kapı açıldığında gözlerim kısa bir an kapının yan tarafındaki kafeteryaya kaydı. Onlarca insanın arasında bile gözüme ilk çarpan yüz onunkiydi. Adımlarım oturduğu masaya yönelirken titreyen elinde sallanan sigarayı dudaklarına götürmesini izledim. Tırnaklarındaki diş izlerine kadar belliydi tükendiği. En çok da bu huyunu seviyordum, ne sevgisini gizleyebiliyordu ne öfkesini. Bu yüzden konuşmadan yanına oturduğumda yüzünde oluşan o ifadeye bakarken içim titredi. Her şeye rağmen, beni gördüğünde gözleri kısa bir an için de olsa rahatlamış gibi bakıyordu. Ondan başka kimse bana böyle bakmamıştı, onun dışında kimsenin beni adam yerine koymadığı gibi.
Bakışları yavaş yavaş değişirken yüzündeki ışıltı solup yerini yorgun bir ifadeye bıraktı. Konuşmayacağıma söz vermiştim bu yüzden masanın altından uzanıp elini tuttum. Sorgular gibi baksa da uzatmadı. Elimi çevirip parmaklarını benimkilerin arasına geçirirken titrek bir nefes aldı. Kaçamak bakışlarla yüzüme attığı her bakış tereddüt ettiğini ortaya koyuyordu ama her zaman olduğu gibi bana hayır diyemiyordu. Buz kesmiş parmak uçlarını elimin sırtına iyice bastırıp gözlerini yumdu. Minik burnunu çekip dudaklarını titreten bir dalgayla kirpiklerinden süzülen yaşları omzuna silerken kendini durdurmak için art arda yutkunuyordu. Sandalyemi onunkine yaklaştırıp diğer elimi boynuna attım. Hissettiği yalnızlık benimkine eklenerek canımı her zaman olduğundan daha fazla yakıyordu.
"Sıkma kendini."
Başını sallayarak söylediklerimi onaylarken titreyen çenesi küçük bir çocuk gibi titriyordu. Islanan gözlerimi görmesin diye yüzünü omzuma doğru çekip saçlarını okşadığımda diğer elini tutunur gibi sırtıma attı. Soğuk parmaklarının izi tişörtümün kumaşına rağmen tenimi yakıyordu.
Kollarımın arasında titreyerek gözyaşlarını bastırmaya çalışırken sanki daha sıkı sarılırsam derdini azaltabilirmişim gibi kollarımı sıktım. Başından beri onu yalnız bırakan, ağlamasına sebep olan hep ben olmuştum. Ne kadar sıkı sarılırsam sarılayım yaptığım hiçbir şeyin anlamı yoktu.
_____
venüs.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madness
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.