2.0

9.2K 655 36
                                    

| Halil |

Çarşamba.
23.40

Üşüyordum. Bunun sebebi ne üzerime yağan yağmurdu ne de yüzümü ısıran rüzgardı. Bütün hayatım bir şeylerden kaçarak geçmişti. O kadar çok koşmuştum ki artık nerede durduğumu bilmiyordum. Kaçarak yalnızca kötü şeyleri değil, iyi şeyleri de arkamda bırakacağımı bana kimse söylememişti. Elime bakıp koca bir hiçle karşılaşana kadar bundan haberim bile olmamıştı.

"Sigaran var mı?"

Uyuşan parmaklarımda asılı duran ıslak sigarayı yere atıp deri ceketimin iç cebinden paketi çıkardım. Ona uzattığımda direkt paketi alıp sallayarak kalan tek dalı dudaklarının arasına sıkıştırdı.

"Ateş?"

Arka cebimden kibrit kutusunu çıkarıp açık bekleyen eline bıraktım.

Yakmayı beceremediği üçüncü kibriti yere atarken "Siktiğimin kibriti." diye söylendi. Ayağa kalkıp kutuyu elinden aldığımda boş gözlerle yüzüme baktı.

"Elini siper et." Tek seferde tutuşan kibriti elimin arkasına gizleyip dudaklarına çıkardım. Sigarasının ucu ateşe karışırken gözlerim aldığı derin nefesin etkisiyle içe çöken yanaklarına takıldı. Kibriti sallayarak söndürüp çöpe attıktan sonra eski yerime oturup rahatça tüttürmesine izin verdim. Anlaşmamız buydu; konuşmayacaktım. Onu sinirlendirmeye ve kovulmaya niyetim yoktu.

Yanıma yerleşirken dik bakışlarını yüzümde hissedebiliyordum ama karşılık vermek yerine başımı eğdim.

"Daha ne kadar burada oturmayı düşünüyorsun?"

Sigarasından derin derin soluyup dumanı yüzüme doğru üflerken beni kışkırtmaya oynadığını çok iyi biliyordum.

"Siz eve dönene kadar."

Gülerek saçını karıştırırken sigarasını tekrar ağzına dayadı. Ani bir hareketle sigarayı yere atıp ayağa kalktığında irkilerek yüzüne baktım.

"Kalk."

Hareket etmek yerine anlamayan gözlerle ona baktığımı görünce öfkesi bir parça daha arttı. Yakamı tutup ayağa kalkmam için çekiştirirken "Kalk." diye bağırıyordu. Daha fazla uğraştırmamak için yavaşça ayağa kalktım. Beni iterek yürütürken dudakları histerik bir şekilde "Siktir git." diye kıpırdanıyordu.

Direnmeden beni bahçe kapısına sürüklemesine izin verdim. Nereye kadar sürüklerse sürüklesin geri dönecektim çünkü. Söz konusu o olduğunda evinden kilometrelerce uzağa bırakılsa da yuvasına dönmenin bir yolunu bulan köpeklerden farkım yoktu.

Hissizleşmiş bedenimi kapıdan çıkardığı anda yakamı bırakıp yumruklarıyla gövdemi hırpalayarak "Gelme bir daha." diye bağırdı. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı. O kadar çok ağlamıştı ki gözlerinin hala ıslanabiliyor olduğunu görmek içimi yakıyordu. İlk defa bir direnç belirtisi göstererek bileğini kavradım. Sarılmak için kendime çektiğimde hırsla itti.

"Gelme amına koyayım! Siktir git, bir daha da gelme!"

Umutsuzca asılmaya devam ettim ama direnci bir saniye için bile kırılmıyordu. Gidersem yalnız kalacaktı. Gidersem yalnız kalacaktım.

Gücü yavaşça sönüp azalırken gözlerinden taşan yaşların miktarı artıyordu. Kalan son gücümle bedenini kendime yaslayıp kollarımı sıkıca omuzlarına sardım. Daha önce de ağladığına şahit olmuştum ama bu kez farklıydı. Aldığı her nefes kulaklarımı tırmalayan bir hıçkırık olarak dışarı çıkıyordu.

"Yalnız bırakmam seni."

Kollarımdan sıyrılıp bedenimi iterek uzaklaşırken yüzüme hırslı bir tokat geçirdi. Islak yüzünü koluna silerek kurularken gözlerinde saf öfkenin izi vardı.

İçimde bir şey alev alev yanan yanağımdan daha çok acıyordu.

"Ben hep yalnızdım."

Arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşırken dudaklarım "Ben de öyleydim." diye kıpırdandı. İçeri girmesini bekleyip biraz önce oturduğum banka yürüdüm.

_____

madnessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin