2 yıl önce.
Önceden parmak ucunda yükselerek ancak uzanabildiği cama zorlanmadan tıklarken gözleri tedirgince evin diğer pencerelerinde dolaştı. Saat daha gece yarısını vurmamıştı ama evdeki sessiz huzur yüzünden burada yaşayan herkes erken uyuyordu.
Bir karşılık alamayınca bir kez daha, bu kez daha sert tıklattı camı. Birkaç saniye sonra aralanan perdenin yanında dağınık saçları ve uykulu gözleriyle Ali'yi göründü. Halil'e yarı uyur gözlerle bakıp yavaşça camı açtıktan sonra başını kaşıyarak arkasını dönüp yatağına yürüdü. Alıştığı için sorgulama gereği bile duymuyordu. Halil onun ardından pervaza tırmanıp içeri atladıktan sonra ayakkabılarını çıkarıp kenara koydu.
"Camı açık bırakma, gece soğuk oluyor."
Emrine uyup ses çıkarmamaya özen göstererek camı kapattı. Perdeyi yavaşça düzeltip yatağa yürürken üzerindeki tişörtü sıyırıp masanın önünde duran sandalyeye astı.
O yatağa girmek için hamle yaptığında Ali çoktan yatakta sağa kayıp duvara yanaşmıştı.
"Annenle baban çıldırdı mı yine?"
Soğuk burnunu Ali'nin kokusuna bulanmış yastığa sürterek ısıtırken derin bir nefes aldı. Herkesin sessizce uykuya daldığı bu huzurlu evde büyüyen çocuğa kendi evinin duvarlarında cam bardakların patladığını itiraf etmek istemediği için "Uyu hadi, bölme uykunu." diye fısıldadı.
Ali ise onu dinlemek yerine yatakta yüzünü ona dönüp pırıl pırıl gözlerini onun gözlerine dikti. Küçük yatakta dizleri birbirine değerek uzanırken birbirlerine dokunmamak için gövdelerini olabildiğince uzakta tutuyorlardı. Çünkü gündüz sarılmakla gece aynı yatakta uyumak farklıydı. İkisi de bir adım sonrasında ters tepkiyle karşılaşmaktan korkuyordu.
Ali'nin ince parmaklarını kolunda hissedince istemsiz bir şekilde titredi. Sıcacık parmak uçları kolunu yavaşça tırmanıp omzuna kayarken dudakları aldığı şiddetli soluğun etkisiyle aralandı. Aynı parmaklar yoluna devam edip saçlarının arasına girdiğinde titreyerek yumdu gözlerini. Hissettiklerinin yoğunluğu çamur gibi iç organlarına yapışıyordu. İçinde tuttukça daha da kötüleşiyordu durumu.
Yatakta ileri kayıp bacağını Ali'nin bacaklarının arasına sokarken beyninin düşünebilen son parçasını da yitirdiğinin farkındaydı ama kendisine dur demekten sıkılmıştı. İçinde susmak bilmeyen bir ses sürekli, ya korktuğun gibi olmazsa, diye fısıldıyordu.
Başını yastıktan ayırıp çocuğun yüzüne doğru uzandı. Bir tepki vermesini, başını çevirmesini bekledi ama karanlığın içinde parlayan gözler sadece ona bakmaya devam etti. Eğilip titrek soluğunu onun dudaklarıyla buluşturana kadar ne yaptığının farkında değildi. Ilık dudaklar aralanıp kendi dudağını kavradığında uykudan uyanır gibi sıçradı. Korkuyla geri çekilip sonuna kadar açtığı gözleriyle sevdiği çocuğun yüzünü taradı. Yaptığı şeyden değil, bunun bu kadar iyi hissettirmesinden korkmuştu.
"Korkma."
Ali'nin fısıltısı içindeki son direnişi de parçaladı. Titreyerek tekrar eğildiğinde Ali'nin elini çıplak sırtında hissetti. Ağzından aldığı her derin nefes ciğerlerini acıtıyordu. Tereddüt ederek elini örtünün altından çıkarıp çocuğun saçlarının arasına daldırdı. Ciğerlerine sevdiği çocuğun nefesi dolana kadar bastırdı dudaklarını.
Dilini usulca alt dudağında kaydırırken doğru yapıp yapmadığını bile bilmiyordu, Ali'den başka kimseyi öpmemişti ki.
Heyecandan kesilen nefesi yüzünden geri çekildiğinde ne yapacağını bilemez halde ıslak dudaklarını yaladı. Onunkiyle karışan tadı daha güzel geldi diline. Gözleri bunun farkındalığıyla Ali'nin dudaklarına kaydı. Onun dudaklarında kendi izi vardı.
"Niye titriyorsun?"
Kesik bir nefes alıp "Sen niye titriyorsun?" diye soludu.
Ali konuşmak yerine başını yastıktan kaldırıp ona uzandı. Çıplak gövdesinde kalbinin hızla attığı noktayı bulup dudaklarını oraya bastırdı.
_____
ya sizi ayıran kalemime sokamçıldıracam
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madness
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.