| Ali |
Salı.
14.30
•
Ali
Halil
•
Okulun arkasındaki masalara doğru yönelirken ayaklarım koşmaktan sızlıyordu. Yarım saattir okulun bakmadığım deliği kalmamıştı ve ayaklarımı sürüyerek bakılacak son deliğe doğru ilerlerken öfke içimden taşmak üzereydi.Köşeyi dönmeden yüksek sesli kahkahaları kulağıma çalındı. Durup gelmişine geçmişine sövmek istiyordum ama zaman yoktu. Hocalara enselenmeden götünü toplayıp bir deliğe tıkmam gerekiyordu.
Uzaklaşmak için attığım her adımda dönüp dolaşıp belanın içine sürükleniyordum. Ne zaman kurtulmaya çalışsam uyuşuyordum, adım atamayacak hale geliyordum. Binlerce kez siktir edip her seferinde siktir ettiğim şeylerde boğulurken nasıl kurtaracaktım kendimi? Gitmeyeyim, ne olursa olsun gözümün önünde olsun, diyordum ama gitmediğimde hiçbir şeyi değiştiremeyecektim. Kendimi bu cehennemden kurtarmak için elime bir fırsat geçmişti. Eğer bu fırsatı geri çevirirsem bundan sonra yüzüme inen her darbeyi kabullenmiş olacaktım. Şikayet etmeye, birini suçlamaya bile yüzüm olmayacaktı.
Ensesinden kavrayıp uzandığı bankta oturmasına yardım ederken dudaklarım hala "Derdini, tasanı sikeyim Halil." diye kıpırdanıyordu. Karşı bankta birbirine yaslanmış şekilde gülüşen Hamza ve Kadir'e ters bir bakış atıp Halil'i ayağa kaldırdım. Nerede it kopuk varsa bulup arkadaş oluyordu.
Ben onu taşımak için götümden solurken boş gözlerle yüzüme baktı. Kolunun altındaki bedenin bana ait olduğunu fark ettiği anda kaşları çatılırken "Bırak." diye söylendi ama bırakamazdım. Çünkü bir kez daha yakalanırsa okuldan atılacaktı. O benim hayatımı zerre sikinetakmasada ben onun nelerle uğraştığını çok iyi biliyordum.
"Yürü Halil, ağzını yüzünü sikeceğim yoksa."
Tişörtümün yakasını kavrayıp sıkarken "Bırak lan." diye çıkıştı. Benden daha güçlü olmasının etkisiyle hafif çapta sarsılsamda bırakmak yerine çenesini kavrayıp sıktım.
"Hayatını sikmek istiyorsan benim gitmemi bekle, tamam mı?"
Gözlerindeki öfke akıp giderken yerini yorgun bir ifadeye bıraktı. Usul usul başını sallarken gözlerini indirip ayaklarına baktı. Çenesini kavrayan parmaklarımı gevşetip yürümeye devam ettim. Başını kaldırıp gözlerinin içine bakmak istiyordum ama yaparsam yutamadığım o yumrunun nefesimi keseceğini biliyordum. Bastığım yeri görmeden yürümeye devam ettim. Gözlerim alev alev yanarken bana zorluk çıkarmadan ayaklarını hareket ettirmesi içimdeki sızıyı körüklemekten başka bir boka yaramıyordu. Her şeyi bu kadar kolay kabullenmesine, boynunu büküp oturmasına alışık değildim. Konuşması gerekiyordu, çünkü sustuğunda ağzının içinde nasıl bir zehir sakladığını unutacak kadar aptaldım.
Kazan dairesine girip kapıyı kapattıktan sonra Halil'i duvara yaslayıp dışarıdan gelen sesleri dinledim. Orhan hocanın kükremeleri Kadir ve Hamza'yı enselendiğine işaret ediyordu.
"Siktir olup gidebilir miyim artık?"
Gereğinden fazla yüksek sesle konuştuğunun farkında bile değildi. Elimi ağzının üzerine örtüp kısık sesle "Çeneni kapatmazsan temelli siktir olup gideceksin gerizekalı." diye söylendim. Söylediğim herhangi bir şeyi algılayabiliyormuş gibi görünmüyordu ama yine de konuşuyordum işte. Her seferinde bir işe yaramayacağını bile bile kendimi paralıyordum.
Dudaklarını avucuma sürterek derin bir nefes aldığında içimde ne varsa boşaldı. Bir saniye önce hissettiğim öfke uzay boşluğunda salınıp bedenimden sıyrıldı. Öylece yüzüne baktım, öncesi ve sonrası yokmuş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madness
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.