2 yıl önce.
Islak saçlarını parmaklarıyla dağıtıp kurutmaya çalışırken omzundaki ağır çantayı yere bırakıp soyunma odasına doğru "Hadi be." diye söylendi. Birkaç saniye sonra Ali de ıslak saçlarını dağıtarak kapıda belirdiğinde söylenmelerine "Kırklandın mı oğlum ya? İki saattir çıkamadın." diye devam etti. Çocuk gözlerini devirerek karşılık verdiğinde uzanıp ensesini sıktı.
"Bir de ağız burun eğme bana, döverim."
Halil'den kısa olmasına rağmen daha atik olan Ali, elinden kurtulup odanın diğer ucuna kaçarken güldü.
"Herkes senin gibi suyun altına girip çıkmıyor. Şampuan, sabun falan kullanıyoruz. Duydun mu daha önce?"
Top sahasının kenarından dolaşıp dışarı süzülerek karanlığa çıktılar. Sokak lambaları sönmüştü ama açık gökyüzü sayesinde sokaklar zifiri karanlık değildi.
"Çok acıktım ya."
Ağır ve tembel adımlarla yürümeye devam ederken çantasını açıp içinden bir torba çıkardı Ali. Torbadaki iki sandviçten birini ona uzatırken Halil uyuşuk gözlerle Ali'nin duru yüzüne bakıyordu. Bir insanı bu kadar uzun süre sevince hissedilen huzur bile nefes almak kadar hayati bir fonksiyon haline geliyordu. Her şey o kadar doğaldı ki çoğu zaman dalıp gittiğinin farkında bile olmuyordu.
Eli havada kalan Ali, başını çantasından kaldırıp dalgın bakışlarla kendisini izleyen çocuğa bakarken bir kez daha "Alsana." diye homurdandı. Karşılaştığı ifadeyle çattığı kaşları yavaşça gevşerken yavaşça yutkundu. Bir kez daha "Al hadi." dediğinde sesi biraz öncesine göre daha uysal, daha yoğundu.
Dudaklarında masum bir gülümsemeyle sandviçi aldı diğeri. Poşeti yırtarak açıp ekmeği ısırırken kaçamak bakışları yine onun üzerindeydi. Konuşulmamış, belki de hiç konuşulmayacak şeyler vardı. Ama tuhaf bir şekilde konuşmaya gerek de duymuyorlardı. Çünkü bazı sınırları aştıklarını biliyorlardı; ikisi de normal arkadaşların onların birbirlerine dokunduğu gibi dokunmayacağının farkındaydı.
"Yarın ne yapalım?"
"Ödev yapalım. Haftaya sınavlar başlıyor, bu hafta sonu yapmazsak proje yetişmez."
Ali olmasa ne dersler umrunda olurdu, ne ödevler. O olmasa bir gelecek bile görmüyordu önüne bakınca. Okul hayatı nasıl başladıysa öyle devam ederken ipleri tamamen bırakmamasının tek sebebi Aliydi, birlikte kurdukları hayallerdi. O istediği, yeter artık demediği sürece her yere peşinden gidecekti, bir tek bu konuda güveniyordu kendine.
"Tamam yapalım."
Sandviçini bitirdikten sonra paketini avucunun içinde buruşturup en yakındaki çöp konteynerini hedef alarak ayaklarının üzerinde yaylandı. Çöp yay çizerek konteynere girdiğinde Halil elini kaldırıp Ali'nin beşlik çakmasını bekledi. Refleks kadar doğal bir tepkiyle avcuna çarpan eli kavrayıp parmaklarını onunkilere kenetlerken yürümeye devam etti. İkisi de dönüp birleşen ellerine bakmadılar.
Kazandıkları maçın keyfine yeni yeni vararak kendini Halil'e yaslarken "Oğlum o değil de pazartesi günü baklava yiyeceğiz." dedi Ali.
Hala elindeki sandviçi dişleyen Ali'nin yüzündeki gülümseme içini ısıtırken parmaklarını ayırmadan, kolunu çocuğun omuzlarına sardı. Burnunu şampuan kokan nemli saçlara daldırıp derin bir nefes aldı.
_____
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madness
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.