2 yıl önce.
02.23
Saatlerdir sokakları arşınlamaktan ağrıyan ayaklarından birini yukarı atıp vücudunu pencereden içeri sarkıtırken onun önünden odaya atlamış olan çocuğun elini dirseğinde hissetti. Tırmanmasına yardım ederken bir yandan da alaycı bir gülümsemeyle izliyordu Ali'yi. Ağzının içine dolan küfürleri zar zor yutup nefes nefese içeri attı kendini.
Hala sırıtmaya devam eden çocuğu "Gülme." diye terslerken ayakkabılarını çıkarıp köşeye itti. Halil ise çoktan ayakkabılarından kurtulmuş ve neredeyse her gece misafir olduğu yatağa kurulmuştu.
Aldığı uyarıya rağmen Ali üzerindeki ceketi çıkarıp odanın kapısına monte edilmiş askıya asarken hala gülümsüyordu. Boyuna göre yüksek olan pervaza yetişememesi değildi keyfinin sebebi, suratındaki öfkeli ifadeyi izlerken hissettiği sıcaklıktı.
Hala anlaşılmaz fısıltılarla söylenen çocuk kazağını da çıkarıp katlayarak dolaba koyduğunda Halil'in zihnindeki bulutlar dağılarak bambaşka toprakların üzerinde birikti. Biraz önce güldüğü, alay ettiği hiçbir şey yoktu artık orada. Gözleri sevdiği çocuğun çıplak gövdesine kayarken boğazı da ağzı da kurudu. Artık eskisi gibi çekinmiyordu onu izlerken, ama hissettiği heyecan hala aynıydı.
Uzandığı yerde dikleşip otururken kuru bir fısıltıyla "Yine atlet giymemişsin içine." diye söylendi, ama niyet ettiği öfkeli ton sesinin yakınından bile geçmiyordu.
Ali o çatlak sesteki gizli heyecanı anında yakalayarak Halil'in yüzüne baktı ve aynı saniye içinde dudaklarında geniş bir gülümseme belirdi. Annesi sırrını onun omuzlarına yüklediğinden beri güldüğü sayılı anlardan biriydi bu. Sakladığı gerçeklerin ağırlığıyla her gün biraz daha çöküyordu, sadece Halil yanındayken bu kaygıdan sıyrılmayı başarabiliyordu.
"Sevmiyorum, kaşındırıyor."
Yatakta dimdik oturan çocuğa doğru yürürken boğazındaki adem elmasının yavaş bir tur attığını gördü. Her şeye alışabilirdi, ama onun bu hayran bakışlarına bir türlü alışamıyordu. Sanki aynaya baktığında görmediği bir şey görüyordu kendisinde.
Birkaç saniye öncekine göre daha buğulu bir sesle "Üşüyorsun ama," diye fısıldadığında çoktan yatağa ulaşmıştı, ama aradaki mesafeyi kapatmaya çekiniyordu. Tereddüdünü hissederek bileğini kavrayan parmakları "Gel ısıtayım." seni diye alay eden tatlı bir mırıltı izledi.
Toz gibi dağılan korkular yerini tekrar yüzünü aydınlatan bir gülümsemeye bıraktı. Çocuk gibi Halil'in kollarının arasına girip sıcak ellerini çıplak sırtına bastırmasına izin verdi. Yıllar geçtikçe onun vücudunun aksine gelişmeye devam eden iri beden onu koza gibi sarıp sıcaklığıyla ısıtırken huzurla yanağını sevdiğinin göğsüne yasladı.
Sırtındaki parmaklar usulca aşağı inip kalçasını hafifçe kavradı. Bacağındaki baskı sayesinde Halil'in ne istediğini çok önce fark ettiyse de anlamamış gibi davranıyordu. Zira birkaç gün önce yaşadıkları ilkten sonra hala vücudu tam olarak kendine gelememişti. İstemiyor değildi, ama Halil'e yalan söylemeye devam ederek gözleri dolmadan dokunamazdı tenine.
Boynuna inen sıcak dudakları hissettiğinde geri çekilip "Oğlum vurmana izin verdik diye öldürene kadar uğraşmasana." diye güldü. İşi dalgaya vurup sıyrılmaktan başka çaresi yoktu. Boynundaki dudaklar kıkırdayarak uzaklaşırken karanlıkta kömür gibi görünen gözler keyifle kısılmıştı.
"Doyamıyorum lan, ne yapayım?"
Dalga geçtiği belliydi yine de sesindeki özlemi gizlemiyordu. Gülerek omzuna yumruk geçiren çocuğu oyunbaz bir ifadeyle altına sıkıştırıp boynuna gömülürken iri bedeni kısık kahkahalarının etkisiyle sarsılıyordu. Art arda kondurduğu öpücükleri ıslak bir yol çizerek çenesine, oradan da kulağına uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madness
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.