2.9

8K 593 59
                                    

| Halil İbrahim |

Cuma

Sabaha karşı eve dönüp annemi deliliğin sınırında bulduğum o gün bile içimde bu kadar derin bir boşluk hissetmemiştim. Babamın gittiğini söylerken titreyen ellerini tuttuğumda aklımdaki tek şey bundan sonra Ali ve bana ne olacağıydı. Üzerinden iki yıl geçmişti, şimdi önümde tabuta sarılarak ağlayan çocuğa bakarken de aynı şeyi düşünüyordum. Ölüm böyle bir şeydi, insanı ahşap bir kutuya sarılarak ağlayacak kadar aciz düşürüyordu. Titreyen ellerimi usulca Ali'nin omuzlarına yerleştirirken ne yaptığımı kendim bile bilmiyordum. Onu tabuttan ayırmakla tabutun yanında küçücük görünen vücudunu kollarımın arasına almak arasında gidip geliyordum.

"Dede." diye yalvardığı her iç çekişinde gözlerim yanıyordu. Terk edilmiş, bomboş kalmış bir bedene sesleniyordu ısrarla.

Her şey bulanıktı, onun dışında hiçbir şey göremiyordum. Alnını tabuta vura vura hıçkırırken elini omzundaki elime sardı. O parmaklarımı sıktıkça ruhum sıkışıyordu. Daha önce de ölmeyi istediğim olmuştu, ama bu kez farklıydı. Bu kez önümdeki sahneyi görmemek için yapmayacağım şey yoktu.

Kefene sarılmış bedeni toprağın altına koydukları ana kadar her şeyi buzlu bir camın arkasından izledim. Omzuma aldığım tabutun ağırlığı bile uyandıramamıştı beni daldığım uykudan. Ali küreği elime tutuşturup kenara çekildiğinde uyuşmuş gözlerle yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamadım. Haberi aldığımızdan beri tek kelime etmemiştik. Konuşamayacak kadar sonundaydık her şeyin. O yüzden küreğin sapını sıkıca kavrayıp toprağa daldırırken bir şey söyleme zahmetine girmedim.

Üzerine attığım toprak beyaz kefeni biraz daha örttüğünde sadece Salih amcayı değil, bizi geçmişe bağlayan son güzel şeyi de gömdüğümüzü biliyordum.

bundan sonrası için planladığım her şey dram, kalbi dayanmayan yol yakınken vazgeçsin.

venus.

madnessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin