2 yıl önce.
01.23"Bu saatte ne işimiz var burada?"
Ali duyduğu sesle başını kaldırıp karanlığın içinden sıyrılarak kendisine yaklaşan bedene baktı. İçindeki sıkıntı gördüğü yüzle bir anda aralanırken, yoğun sisin ortasında bir ışık belirdi.
Dudakları doğal bir gülümsemeyle kıvrılıp yanağındaki iki hafif çukuru belirginleştirirken "İlla bir sebebi mi olması lazım?" diye fısıldadı.
Kendi dudaklarındaki kıvrıma eş bir kıpırdanma Halil'in dudaklarında da belirirken o da sırtını ağaca yaslayarak yanına oturdu. Tüm bunları yaparken gözleri bir saniye bile Ali'nin yüzünden ayrılmamıştı.
Konuşmadan geçen kısa bir sürenin sonunda Halil anlayışla kıstığı gözlerini Ali'nin yüzünde dolaştırıp "Dökül hadi." diye mırıldandı.
Annesiyle arasında geçen konuşma ansızın zihninin derinliklerinden yukarı süzüldüğünde yüzündeki gülümseme de kasıldı. Hissettiği sıkıntı bir kez daha, bu kez daha da katlanarak vücudunu sardığında Halil'in gözlerinin içine bakamadı. Omzundaki yük o kadar ağırdı ki, üzerindeki baskının etkisiyle kemikleri zonkluyordu. Kendisininkine eş bir yükü onun da omuzlarına yüklemek istemiyordu. Çünkü bu paylaştıkça azalacak türden bir yük değildi bu; aksine anlattıkça yükü katlanıyordu.
"Ali?" gözlerini daldığı noktadan irkilerek koparırken şaşkınca Halil'e baktı. Yüzündeki karmaşayı kontrol etmeyi öğrenemezse içindeki kaosu da ele verecekti.
"Gece yarısı evden kaçıp sana sığınmak benim işim. Sen öyle şeyler yapmazsın, söyle ne oldu?"
Karşısındaki çocuğun kaşları endişeyle çatıldığında derin bir nefes alıp yutkunarak boğazındaki yumruyu bastırmaya çalıştı. Bugüne kadar Halil'den hiçbir şey saklamamıştı. Etrafındaki şeffaf zar ilk defa perde gibi kalınlaşıp içine hapsettiği gerçeklerin üzerini örtüyordu.
Gerçekleri söyleyemeyeceği için kuru bir nefesle "Keşke kaçıp gitsek." diye soludu. Söylediklerinin anlamını ancak Halil'in bir saniye önce endişeyle çatılan kaşları aniden gevşeyip sıcak bakışlarına eşlik ettiğinde kavradı.
"İkimiz mi?" derken yüzünde tatlı, geniş bir gülümseme vardı. Ali'nin üç kelimeden oluşan cümlesi, onun zihninde sonsuz huzura giden kapıyı aralamıştı sanki.
Sadece başını salladı. Bu seçeneği ilk kez düşünmüyordu, çünkü aralarındaki şeyi burada, bu delikte özgürce yaşamalarının imkanı yoktu; ama ilk kez bu kadar yürekten istiyordu. Onlar yapmadan biz yapalım, diye devam etmemek için dudaklarını dişledi.
Yanağına yaslanan sıcak avucun varlığıyla ürperirken o sıcaklığı bir başka sıcaklık izledi. Dudaklarını örten yumuşak dudaklar ile can sıkıcı düşüncelerden ansızın sıyrıldı. Beklenmedik öpücüğün etkisiyle titreyerek Halil'in sıcak gövdesine yaslandı.
Hayatı boyunca Halil'in yanında nefes almıştı. Bu huzurun yokluğuyla hiç sınanmamıştı, ama bir kere mahrum kalırsa nasıl boş hissedeceğini bilmek için bu yokluğun içine düşmesine gerek yoktu. Sırf kollarında yaşadığı huzur için bile burada kalmak zorundaydı. Sonunda nefes nefese ayrıldıklarında alnında Halil'in alnını hissetti. Uzunca bir süre öyle kalıp sessizliği dinlediler.
"Lise bitince gideceğiz." Halil'in kısık soluğu ile anında dolan gözlerini göz kapaklarının arkasına gizledi. Başını sallayarak onayladı. Ama içindeki o ince sızının "O kadar vaktimiz yok." diye inleyen sesini susturamıyordu.
_____
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madness
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.