| Ali |
Aynı gece.
00.24Zilin sesi gecenin karanlığını susturarak duvarlara yayıldığında saatlerdir aynı koltukta uzanıyor olmama rağmen hala uykuya dalamamıştım. Göğsümün içinde uyuşuk bir ritimle atan kalbim kısa bir an için beklentiyle tekledi. İstemediğimi söylerken bile aynı saçma beklentinin kollarında uzanıyordum.
Ayağa kalkıp kapıya yürürken zihnim henüz gerçekleşmemiş yüzleşmeyi onlarca farklı açıdan şekillendiriyordu. Kapıyı açıp karşımda annemi gördüğüm an tüm şekillerin çürük binalar gibi gürültüyle çöktüğünü hissettim.
Tek koluyla gövdesine yasladığı küçük bedeni zıplatarak iyice yukarı kaydırdıktan sonra "Ali." diye fısıldadı korkuyla. Çocukken bu seste can bulan masalları dinleyerek derin uykulara daldığıma inanmak çok zordu. Sanki anlattıkları değil de kendisi masalmış gibi hissediyordum artık.
"Ne işin var burada?"
Gözleri karanlığın altına gizlenmiş mahallede kısa bir tur attıktan sonra tekrar yüzüme kaydı. Yüzündeki tereddüt korkuya karışıyordu, buna rağmen gelmeye cesaret edebilmişti.
"İçeri girebilir miyim?"
Onun için değil, ama kucağında uyuyan minik için bir adım geri çekildim. Uykuyla uyanıklık arası bir çizgide gözleri hafifçe aralandığında başını annemin omzundan kaldırıp beni gördü.
Tombul yanaklarına kadar yayılan geniş bir gülümsemeyle "Abi," diyerek bana uzandığını görünce itiraz etmeden kollarımı açtım. Yaşına göre iriydi, bir değil de üç yaşındaymış gibi görünüyordu. Gerçek yaşını ele veren tek şey yüzündeki bebeksi gülüştü.
Geldiğimden beri yaşadığım duygusal çalkantılar küçük gövdesi göğsüme yaslandığı an hafifçe aralandı. Sessiz soluklarının rahatlatıcı etkisine boyun eğmekten başka şansım yoktu. Tekrar anneme bakmak için başını omzuma bırakıp ağır soluklarla uykusuna, tatlı rüyalarına dönmesini bekledim.
Kapıyı kapatmış olmasına rağmen hala girişte dikilmeye devam ettiğini görünce kuru bir sesle "Geçsene." diye fısıldadım. Başını usulca sallayıp oturma odasına yürüdü.
Kolilerin arasından geçerken kısa bir an bocaladığını fark ettim ama umursamak için fazla yorgundum.
Geldiğimden beri uyuduğum koltuğa oturup tedirgin bakışlarını odada dolaştırmasını sessizce izlerken koltuğun diğer ucuna çöktüm. Oturduğum an kollarımdaki ağırlık da bir parça hafifledi.
"Ünsal abi yok mu?"
Zar zor yutkunarak "Dışarıda bekliyor." diye kekeledi. Dudaklarımı esir alan alaycı gülümsemeyi saklamakla uğraşmadan direkt yüzüne bakmaya devam ettim. Bu eziklik ve suçlu duruş, elimden aldığı güzellikleri geri vermiyordu, ama içimdeki yaraya azıcık da olsa merhem oluyordu.
"Ee, neden geldiniz?"
Neden burada olduğunu bir anda hatırlamış gibi irkilerek dikleşirken "Seni almaya geldik." diye açıkladı. "Günlerdir seni bulmaya çalışıyoruz. Dün Halil arayıp söylemese hala arıyor olurduk."
Öyle bir güldüm ki uzun zamandır böyle, ta göğsümden yükselen bir kahkahayla gülmemiştim. Yavaşça kalkıp kucağımdaki çocuğu koltuğa yatırırken bile kısık kahkahalarım dinmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madness
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.