11. Bölüm "Duvarların Dışında"

43 18 12
                                    


OY VERİP YORUM ATMAYI UNUTMAYIN. 


*


Tekrar yola koyulduğumuzda biraz rahatlamıştık. Her köşe başından düşündüğümüz gibi Turuncu fırlamıyordu. Bunun farkında olan mutantlar bize tedbiri elden bırakmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmıştı. Kendi aralarında konuşuyor, gülüyorlardı. Yüzleri o kadar gençti ki bir an yaşıtmışız gibi hissetmiştim.


"Kaç yaşındasınız?" Soru ağzımdan öylece çıkıvermiş saygısızlık yaptığımı hiç düşünmemiştim. Ama hiçbiri şaşırmamıştı.


"Yüzbaşı Dilek, iki yüz kırk, yüzbaşı Peri iki yüz dokuz, onbaşı Sinan seksen ve ben, rütbem henüz yok, elli yaşındayım." Esmer olan eğlenceli bir şekilde konuşuyordu. Gözlerimiz iri iri açıldı.


"Yani, hala mutant insanlar var mı?" dedi Yunus şaşkınca. Esmer olan başını salladı. "İçinizden biri mutant olabilir. Elbette bunu kırklı yaşlarınıza kadar anlamıyorsunuz. Bundan önce insan takımındaydım. Görev esnasında virüse maruz kalmışım. Farkında değildim tabii."


"Yeter bu kadar Kemal." dedi yüzbaşı Dilek.


"Mutantların yaşı kadar tecrübesi olurmuş. Kemal henüz çaylak sayılıyor o halde." Çağatay, düşüncelerini belirtmek için çok yanlış bir zaman seçmişti. Yüzbaşı Dilek güldü.


"Mutantları daha önceden tespit edemiyor musunuz? İlla Kemal gibi olana kadar beklemeniz mi gerekiyor?" Sıla meraklanmıştı keza ben de.


"Yapılan testler hep negatif çıkıyor. Sanki hiç virüs taşımıyormuşuz gibi. Ayrıca bir insanın çok genç yaşta mutant olduğunu öğrenmesi çokta doğru değil. Yaşaman gereken kısa da olsa bir hayatı oluyor ve tadını az çok çıkarması gerekli." Onbaşı Erhan iç çekerek konuşmuştu. Sanırsam bir mutant olarak Karalılar ekibine dahil olmak onu mutlu etmiyordu.


Yolculuğun geri kalanı sessizce geçti. Araba, alışık olduğum düz yollar yerine çukurlarla dolu yollardan geçiyordu ve bu beni rahatsız etmişti. Sanırım beni araba tutuyordu. Gülünç durumdaydım! Neyse ki bu durumu kimse fark etmemişti. İlk günün akşamında bir yerde durduk. Burada öncekinden çok daha yüksek ağaçlar olduğunu fark ettim. İki yüzbaşı da araçta kalmamızı emrettikten sonra indiler. Beş dakika sonra inmemiz emredildi.


"Bu akşam burada kalacağız. Çadırlarınızı kurun."


Tüm işi acemilere yaptırıyorlardı. Aslında bunun için onlara minnettar onlar da etrafta olabilecek herhangi bir Turuncu tehlikesine karşı bizim çevremizde bir güvenlik çemberi oluşturmuşlardı. Çadırlar aslında bildiğiniz türden değildi. Askeri araçların arka kasasını açıyorduk ve oldukça geniş, sekiz kişilik bir alan oluşuyordu. Eğer biz uyurken bir Turuncu bize saldırmak isterse önceliği zırhı delmek olmalıydı. Elbette bunu yapması imkansızdı. Bütün bunlar göz önüne alındığında kurmak için biraz süre gerekliydi. Hızlı hareket ediyorduk zira Güneş batmak üzereydi. Karanlıkta o kadar iyi görmüyorduk.


"Kuzeydoğu tarafında hareketlilik görüldü. Tamam." Telsizden gelen sesle irkildim. Hareketlilik demek Turuncu demekti. Sıla ile bakıştık. O da gergindi. Ama hemen kendimize geldik ve çadırı kurmayı bitirdik.

Duvarlar - TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin