26.Bölüm "İtiraf"

29 6 0
                                    

OY VERİP YORUM ATMAYI UNUTMAYIN. 
*
*
*

Tanıdık bir yatakta uyandım. Evimdeydim. Bu sözcük beni gülümsetirken bir yandan da başıma vuran ağrı yüzümü buruşturmama neden oldu. Çok yorgun hissediyor ama aynı zaman da enerjiktim. Üzerimde rahat bir tişört ve eşofman vardı. Yatakta yavaşça doğruldum ve çekmecenin üzerinde yer alan suyu tek bir nefeste içtim. Bu bana ne kadar sıcak hissettiğimi fark ettirdi.

Odadan çıktım ve kulağıma anında dolan sesleri dinledim. Annem, babam, Sıla, abim, Yunus, Çağatay, Aleyna, Feyza ve Yakup. Hepsi konuşuyor ve bir şeyler söylüyorlardı. Bir şey anlamakta güçlük çekiyordum zira hiçbiri birisini dinlemiyordu. Ancak Çağatay'ın bakışları beni bulduğunda herkes varlığımı sezmiş gibi susmuştu. Çağatay ile aynı anda ayağa kalkan Yakup bana daha hızlı geldi ellerini yüzüme yerleştirdi.

"Daha iyi misin?"

"Bana ne oldu?" dedim meraklı bir şekilde. Yakup beni koltuğa annemin yanına oturttu.

"Sana verdiğim aşı biraz sorun yarattı. Henüz test edilmemişti, tam olarak nasıl sonuç verecek bilmiyordum."

"Ve?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Virüsü yavaşlatmış ama o hala içinde Eren." dedi hastasına üzücü haberi veren doktor gibi.

Annem beni kendine çekti ve omzuna yasladı. Sanırım ailem bu habere henüz hazır değildi. Ama ben hazırdım. Bu şekilde olmasa bile bir şekilde öleceğimi hep biliyordum. Bu zamana kadar da hayatta kalmak için her türlü çabayı sarf etmiştim fakat buraya kadarmış. Ayağa kalktım ve Çağatay'a seslendim.

"Seninle konuşabilir miyim?" Yakup kaşlarını çattı. Çağatay ise çevik bir hareketle oturmuş olduğu koltuğun köşesinden kalktı ve ona uzattığım elimi tuttu.

Mutfağın kapısından bahçeye çıktığımızda serin serin esen tatlı rüzgarı yüzümüzde hissettik, en azından ben. Zira vücut sıcaklığım dengesiz bir haldeydi. Yeşil gözlerini ne diyeceğimi merak edermişçesine bana dikmişti. Çıplak ayaklarımla çimenlerin üzerinde yürürken düşüncelerimi toparlıyordum.

"Her şeye değersin demiştin. Seni anladığımı söylemiştin. Birbirimiz için yaratıldığımızı ima ettin."

"Ne yapmamı istiyorsun?" dedi aceleyle.

"Hayır, hayır! Bir şey yapmanı istemiyorum. Sadece sana seni sevdiğimi söylemek istiyorum. Benim için gerçekten değerli olduğunu, söylediğin onca şeyde sana katıldığımı söylemek istiyorum. Sana baktığımda kendimden bir parça değil eksik yanlarımı tamamlayan bir ruh gördüğümü söylemek istiyorum." Gözlerimden akan yaşları elimle sildim.

"Eren, veda konuşması yapmayı kes. Seni hiç kimsenin, ölümün bile almasına izin vermem." Gülümsedim.

"Sana bir keresinde yeşil üniforma giyenleri sevdiğimi söylemiştim. Aslına bakarsan siyahı da sevdim. Daha doğrusu sevdiğimi sandım, beni kandırmasına izin verdim. Onun siyaha boyanmış kapkara okyanusunda nefessiz kaldım ve buna gıkımı bile çıkarmadım. Neden biliyor musun? Çünkü bu lanet olasıca hayatta her şeyimi kaybettim! Ailemi, bana yıldızları say diye saçma bir şekilde yanımdan ayrılarak ölümlerini görmemi istemeyen ailemi öncelikle. Daha sonra insanlığımı. Buraya geldiğimde herkes bana bir canavarmışım gibi davrandı. Dışlandım, dövüldüm, taciz edildim...."

Bir ağlama krizi geldiğinde nefessiz kaldım ve hıçkırmaya başladım. Çağatay beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.

"Lütfen ağlama. Acını dindiremiyorum ve bu içimi parçalıyor."

Duvarlar - TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin