1.Bölüm "Özel Tim"

245 37 109
                                    

 Eren karakterinin cinsiyeti kadın.

*

"Eren!"

İki yakamda hissettiğim eller beni sarsıyordu. Bir yandan da kendime gelmem için hakaretlerle dolup taşan bir ağız yüzüme tükürükler saçıyordu. Ellerini üzerimden itip suratına yumruk atmak kulağıma fısıldayan şeytanın fikriydi. Ancak bunu yaptığım taktirde iki gece daha aralıksız nöbet tutmam gerekebilirdi.

"Eğer bir daha Sıla'nın yerine hedefe ateş ettiğini görürsem ölümün benim ellerimden olur!" Gözlerimin için sinirle bakan mavi gözlü aylak komutanımız kıpkırmızı olmuştu.

"Anlaşıldı efendim."

Sıla, kardeşim gibiydi. Çocukluğumda duvarların ardından beni alıp getiren Yakup sayesinde onunla ve ailesiyle birlikte yaşamaya başlamıştım. Abisi Halil, annesi Aslıhan teyze ve babası Hakan amca bana çok iyi davranmışlardı. Onlarla iken gerçek anne ve babamı asla ama asla aramıyordum. Duvarlar üçüncü çocuğa izin vermezdi ve ben onlara bir mucize gibi gelmiştim.

Sistem nüfusu kontrol atında tutmak için doğum kontrol uygulardı. Kadınların ilk adet oluşlarından üç yıl sonra bir ilaç ile bir daha adet olmamaları sağlanırdı. Rahimde yumurta oluşur ama vücuttan atılmazdı. İlk seferde hamile kesinlikle kalırdınız. İkincisinde ise sistem buna izin verirse şayet tekrar bir ilaç alırdınız. Ve büyük olasılıkla ikinci çocuğa izin verilir. Ama üçüncüsüne asla. Zira giderek artan bir nüfus sorunları da beraberinde getirirdi. Zaten insanlar artık daha da uzun süre yaşamaya başlamıştı ve ebeveynleri ölmeden çocukları da çocuk sahibi oluyordu. Sistem yakın zamanda ikinci çocuğa da izin vermeyecek gibiydi. Bunun tek iyi yanı, artık adet görmememiz. Zira çekilecek çile değildi.

"Eren gerçekten bunu yapmayı bırakman gerekiyor." dedi Sıla Aylak lakaplı Erdal binbaşı yanımızdan ayrılır ayrılmaz. "Kaç gece daha uyanık kalabileceğini düşünüyorsun? Üstelik benim çabalamama izin bile vermiyorsun! Ben de en az senin kadar asker olmak istiyorum. Bunu baltalama lütfen!"

"Aylak senin atılmana göz yumacaktı Sıla! Eğer benim yüzümden başarısız olduğuna inanırsa çalışman için daha çok vaktin olur diye düşündüm." Etrafımızda yankılanan kurşun sesleri sesini bastırmıyor gibi normal bir şekilde cevapladı. "Beni düşündüğün için teşekkür ederim ama bir eylemde bulunmadan evvel bana danışmanı tercih ederim."

Derin bir nefes aldım ve bana ait olan hedef tahtasına ilerledim. Silahımı elime tekrar aldım ve dürbün kısmına gözümü yerleştirdim. Hedefi tam on ikiden tek seferde vurduktan sonra sağ tarafımda kalan insan figürlerinin başına kurşunların saplanmasını izledim. Keskin nişancı olmak için doğduğumu hissediyordum. Bu his beni rahatsız etmiyordu. Bir canlının yaşamını bir saniyeden kısa sürede alabilmem içimde bir tanrı kompleksi oluşturuyordu. Bu his bir hazza dönüşüyordu. Gerçi öldürdüğüm şeyler yaşamıyorlardı. Ölüydüler.

"Eren, saha dışına çık!" Hoparlörden gelen Aylak'ın sesiyle sinirle soludum. Büyük ihtimalle bana yeni bir ceza bulduğu için kendinden geçiyordu.

Atış sahası oldukça geniş bir araziydi. Bir stadyumu andırıyordu. Bizi izlemek isteyen komutanlar stadyumun koltuklarına oturuyordu. Aylak gibi eğitmenler ise stadyumun gözcü kabininden bizi değerlendiriyor ve istediklerinde hoparlörden bize bağırıyorlardı. Atış sahasını terk ederken Sıla'nın hedef tahtasına bakıyordum ve sadece üç mermi izi olduğunu görünce bir iç çektim. Üç tanesinden ikisi bana aitti ve yarım saatte bir tane isabet ettirmiş olması bazı sorunları da beraberinde getirebilirdi.

Gözcü kabinine giden merdivenlerinden çıkarken merdivenler bana sonsuzluk hissi vermişti. Oldukça yavaş çıkmaya çalışıyordum zira. Eğer geçen haftaki gibi iki gecelik,gündüzleri de dahil olmak üzere, bir nöbet verirse bunun altından kalkamazdım. Bu son iki hafta çok yoğun geçiyordu. Askerlik eğitiminin ilk senesinin sonuna gelmiştik. Bunu takip edecek olan üç sene acemiliği bitirmemiz ve devamında gelecek senelerde rütbe atlamayı kapsayan zorlu bir süreci barındırıyordu.

Duvarlar - TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin