14. Bölüm "Gerçek Arkadaş"

41 18 15
                                    

OY VERİP YORUM ATMAYI UNUTMAYIN.

*

Uyanır uyanmaz Sıla'nın yanında almıştım soluğu. Sorumluluklarıma dönmeden evvel onun iyi olduğundan emin olmak istiyordum. Ve şükürler olsun ki doktor, Sıla'nın evde dinlenecek kadar iyi olduğunu söyledi Onu eve götürüyorduk. Gerçekten çok hızlı toparlamıştı. Bu içimi rahatlatıyordu. Hayatımda en azından bir şey yolundaydı.

"Dikkat et annecim." dedi Aslıhan teyze. Sıla yataktan kalkıp ayakkabılarını giyerken. "Sıla yorulma ben bağlayayım ayakkabını." dedim. Ama o ikimizi de susturdu. "Ben iyiyim. Endişelenmeyin." dedi bıkkın bir sesle.

"Hastamızı son bir kez kontrol edeceğim. Sonra çıkabilirsiniz."

Kulaklarıma tanıdık bir ses dolarken olduğum yerde kalakaldım. Bu ses Feyza Özdoğan'a aitti. Üzerindeki beyaz önlükle çıkagelmişti. Sıla'ya gülümsedi ve gözlerine ışık tutarak parmağını takip etmesini istedi. Ardından birkaç soru sordu. Sıla da ona aynı onun gibi gülümseyerek cevap veriyordu. Aralarında çözemediğim bir samimiyet vardı ve samimiyetleri beni rahatsız etmişti.

"Eee, iyi miymiş hastamız?" Sinirimi gizleme gereği duymamıştım.

Feyza, bana döndü ve mavi gözlerini bana dikti. Soğuktu partide olduğu gibi. Ama şu anda ondan çekinmiyordum. Bakışlarına onun gibi karşılık veriyordum ve düşmanlığımı gösteriyordum. Mavi gözlerine baktıkça dün koridorda gördüğüm kadının o olduğunu fark ettim. Ama neden peruk takıyordu? Sıla'ya bir şey mi yapmıştı? İçimde büyüyen endişeyi hissettim.

"Evet. Hastamız gayet iyi." dedi ve odadan çıktı. Onun ardından ben de koridora çıktım. Kolundan tutup kendime çevirdim. "Sıla'ya ne yaptın?" adeta tıslamıştım ve buna gülmekle yetindi.

"Hiçbir şey. Ben onun doktoruyum, o da benim hastam. Hastalarıma karşı nazik olmam seni şaşırttı mı yoksa?" Dilini ağzının içinde yuvarlıyordu. Gözlerinden de bu durumdan zevk aldığını anlıyordum. Sinirle soludum.

"Benden ve ailemden uzak duracaksın. Yoksa seni buna pişman ederim." Güldü. Ve kolunu elimden kurtarıp yürüyerek uzaklaştı. Odaya girdiğimde de bu çıkışımı anlamsız bulan aileme baktım.

"Aklıma birkaç şey takılmıştı Sıla'nın durumuyla ilgili. Ama sorun yokmuş." ve gülümsedim. Hayatımda en zorlandığım gülümseme buydu.

Eve geldiğimizde hepimiz Sıla'nın kulu kölesi olmuştuk adeta. Elimizden gelse onun yerine yürüyecektik. Halil abi Sıla'yı kucağına alarak odaya çıkardı ve ben de Aslıhan teyze ile ona yemek hazırlamaya başladım. Hakan amca da bahçeden gül getiriyordu. Bunca telaşın arasında kapı çaldı. Kimse bakmak istemiyordu. Her ne ise bekleyebilirdi. Ama kapı çalmaya devam ediyordu.

"Ben bakarım." dedim bıkkınlıkla. Kapıyı açtığımda karşımda siyah takım elbise giymiş bir adam vardı. Oldukça şık duruyordu. Bana yavaşça bir zarf uzattı ve ben alır almaz hızla uzaklaştı.

Zarfı aceleyle yırttım ve içindekini okudum. Beklediğimin aksine Kenan Baba'dan değildi bu zarf. İçinde bir davetiye yer alıyordu.

Sayın Eren Aytekin ve konuğu,

Ticaret bakanı Rahmi Özdoğan tarafından yemeğe davetlisiniz.

Tarih: 29.05.2421

Yer: Bakanın konağı
Saat: 18.00

Bakan beni neden bir yere davet ediyordu ki? Acaba benden mi şüphelenmişti? Yutkundum. Bu planlarımın arasında yoktu. Gitmek istemiyordum ama gitmezsem çok dikkat çekerdim. Zira benim gibi sıradan bir askeri özellikle davet etmiş olmalıydı. Belayı çorap söküğü gibi çekiyordum. Bir kere çektiğinizde gerisi geliyordu.

Duvarlar - TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin