22. Bölüm "Saldırı"

19 7 0
                                    

OY VERİP YORUM ATMAYI UNUTMAYIN. 

*
*

Birkaç dakika geçti ve hiçbir Turuncu gelmiyordu. Sanırım Aleks anlaştığımız için geri çekilmeyi uygun görmüştü. Arkadaşlarım bana bakıp aynı şeyi düşündüğümüzü doğruladı. Rütbeliler ise beklemeyi uygun görüyordu. Bu bekleyiş herkesi geriyordu ama bizi sıkmıştı. Zira karşımızdan bir şey gelmeyeceğini biliyorduk.

"Neden bekliyoruz?" diye konuştu benimle beraber ceza alan acemilerden biri.

"Kes sesini asker!"

"Özür dilerim komutanım ama-"

Üzerimize doğru koşan bir Turuncu ordusunun çığlıkları sözünü kesti. Üzerimize akın akın geliyorlardı ve bunu hiç beklemiyordum. Zaten ruhsuz bir insandan,mutanttan demem daha doğru olur, ne bekliyordum ki? Duvarlardan mermiler yağmaya başladığında çoğu yere düşmeye başladı. Ama o kadar çoktular ki mermiler onları durdurmuyordu. Hepimiz kılıçlarımıza uzandık ve üzerimize gelen Turuncuların kafalarını kesmeye başladık.

Mermiler öncekine göre daha hızlıydı. Kafamın hemen üzerinden geçip gittiklerini hissedebiliyordum. Kılıcın ucu normalde kırmızı olması gereken turuncu kanla kaplanmıştı. Aslında Turuncuların kanları olmazdı. Vücutlarında azıcık bir kan kalırdı. Zira kalpleri çalışmazdı. Bir insanı enfekte eden şey ısırıktı. Isırılmadığınız sürece güvendesiniz.

Sayısını artık hatırlayamadığım kadar Turuncu öldürmüştüm. Bir zamanlar insan olduklarını virüsten haberim olsa tahmin edemezdim. Zira ten renkleri o kadar turuncu olması, gözlerinin o kadar gri olması ve de vücutlarının herhangi bir yerlerinden çıkmış kemikleri bu ihtimali anında eliyordu. Karşımda gece kabuslarınızda görebileceğiniz türden canavarlar duruyordu.

Bir Turuncu üzerime atlayıp beni yere devirene kadar yorulduğumun farkında bile değildim. Üstümden kalkmak yerine dişleriyle yüzümü ısırmaya çalışması yüzünden onu belimdeki silahı çıkarıp ateş ederek öldürmekte karar kıldım. Yüzüme beyninden birkaç parça düştüğünde kusmamak için zor durdum. Şu an böyle bir lüksüm yoktu. Savaştaydım.

Yerden kalktım ve bir sonraki avıma doğru koştum. Kılıcı salladıkça sallıyor, yere düşen kafaları ve etrafa sıçrayan kanı görüyordum. Yüz kadar asker öldürdükçe öldürüyordu ama nafileydi. Sayıları hiçbir şekilde azalmıyordu. Arkadaşlarım ve ben bir çember oluşturup birbirimize yakın durduk.

"İki dakika içinde adamı nasıl kızdırdın turuncu kız?"

"Kes sesini de birkaç Turuncu öldür." diye bağırdı Sıla. Cevap vermek için ağzımı açmak üzereydim ki ayağım bir bedene, cesede takıldı. Bedenin sahibi kuledeki subaydı. Bu görüntü duraksamama neden oldu.

Üzerime atlayan bir Turuncu beni yere mıhladı. Ellerimi başımın iyi yanına sabitledi ve ağzını kocaman açarak boynuma yöneldi. Bacaklarımla çırpınarak ondan kurtulmaya çalıştım ama işe yaramıyordu. Bu Turuncunun zekası vardı. Bir asker nasıl etkisiz hale getirebilir biliyordu. Bu zekayı Aleks'ten almış olabilir mi?Kimden aldığı önemli değil. Önemli olan boynuma geçen dişlerdi.

Acıyla çığlık attığımda birisi Turuncuyu üzerimden aldı ve bir çöp parçasıymış gibi fırlattı. Daha sonra üstüne ardı ardına mermi sıktı. Boynumdaki yaraya elimi götürdüm ve sıcak bir sıvı elimi kapladı. Kanla kaplanan parmaklarıma şok olmuş gibi bakıyordum. Bu gerçek olamazdı. Enfekte olmuştum. İşim bitmişti. Sinirle haykırdım.

"Eren! Eren bana bak! Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim, duydun mu beni?"

Omuzlarımdan tutup kaldırdı beni. Etrafımızda dönüp duran canavarları görmezden geldi ve yüzümü ellerinin arasına aldı. Gözlerini gözlerime sabitledi. Huzur bulduğum yeşiller bana güven verircesine bakıyordu.

Duvarlar - TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin