İhanet

486 28 3
                                    

Sarp' ın gidişinden sonra beynim cevabını veremediğim binlerce soruyla dolmuştu. Kendimi bir anda yere bıraktım ve birkaç dakika öylece kaldım. Meraklı gözlerle beni izleyen insanlara bugün ders yapmayacağımizi söyledim. Minik öğrencilerim yarı korku yarı şaşkınlıkla bana bakıyorlardi. Bu bakışlar beni ilk defa böyle görmelerinden kaynaklanıyordu. Onların yanında hep şefkatli ve cici kız tarafimi gosterirdim. Bu tavırlarım bana gayet zıt olsa da içimde onlara karşı anlamlandiramadigim bir sevgi vardı. Çocuk sevgisi. Hepsi gözümde henüz kirlenmemiş beyaz kanatlı melekler gibiydi. Karanlık ve kirli dünyamdan bir tek onların yanindayken kurtulabiliyordum. Her ne kadar onlara iyi tarafimi göstersem de ben karanliktim ve ne yaparsam yapayım beyazın masumiyetinde kaybolamayacaktim. bu tavırlarım da her şeyim gibi sahteydi. Simsiyah bir kağıdı ne kadar beyaz bir fırça ile boyamaya çalışırsanız çalışın o yine siyahtı ve asla karanlığından taviz vermezdi. Benim ruhumu da ne kadar masum duygularla renklendirmeye çalışsam o hep dibi görünmeyen bir kuyu kadar uçsuz bucaksız ve karanlikti.
Artık herkes gittiğinde uzun bir süre aynaki yansimama baktım. Madem bu kadar karanlıktim, o zaman neden ona sonucu ne olursa olsun yalan söyleyemiyordum? Onun da benden istediği doğru veya yanlış o sevgi sözcüklerini duymak değil miydi? Ya da belki de karanlık falan değildim. Sadece kendimi kandiriyoridum. Iki türlü de burnumun boka batacagini bildiğim için, belki de tamamiyle kurtulmak istediğim için, Sarp' a akşam istediği cevabı verecektim.
Yerden yavaşça kalktım, son bir kez kendime igrenircesine baktım ve gidip uzerimi değiştirdim. Taksiye atlayıp evi tarif ettim ve ücreti ödeyip arabadan indim. Evime geldiğimde karnimin yaşadığım çelişkiler yüzünden aç olduğunu fark ettim ve mutfağa yönelip kendime bir sandviç hazırladım. Saate baktığımda geç olmuştu ve bir iki saat sonra hava kararacakti. Akşam Sarp' la barda konuşmaya karar verdim ve yine baştan aşağı siyah giyinip koyu bir makyaj yaptım ve evden çıktım. Bara geldiğimde kapidaki görevlilere selam verip içeri girdim. Merdivenlerden çıkmaya başladığımda burnuma her zamanki gibi ağır bir içki, pahalı bir sigara ve mide bulandirici bir ter kokusu gelmişti. Kenarda köşede yiyisen çiftlere bakmamaya ve kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak her zaman oturduğumuz köşeye doğru ilerledim. Pistte dans eden çiftler görüşumu engelliyorlardi ve bugünün her zamankinden daha kalabalık olduğunu fark etmiştim. Çoktan kafayı bulmuş dans eden insanlara carpmamaya özen gostererek masamiza biraz daha yaklastim ve gördüğüm manzara karşısında olduğum yere civilenmis gibi öylece kaldım. Gözlerim gördüklerine inanamiyormus gibi birkaç kez benden bağımsız olarak açılıp kapandı ana gördüklerim kesinlikle gerçekti. Beynim kendisine verilen sinyali idrak edemiyordu ve ne olduğunu anlamam uzun bir zamanımı almıştı. Sarp kucağına uzun çakma sarı saçları beline kadar uzanmış, giydiği mini elbisenin açılıp açılmaması umrunda bile olmayan bir kızı oturtmus, midemin bulanmasına sebep olacak şekilde öpusuyordu. Kızın arka profili ilginç bir şekilde bana tanıdık geliyordu. Henüz birkaç dakika önce yaşadığım büyük şokun etkisini üzerimden atamamisken 2. bir şokla ayakta durmam guclesmisti. Bu kızı tanıyordum. Okulumuzun kaşar tayfasinin en güzel örneği olan Damla, Sarp' ın dudaklarından nefes nefese ayrıldığında yüzünün yan tarafını gorebilmistim. Kalbim, hayatımda aldığım 2. büyük darbenin etkisiyle sıkışmaya, gözlerim biriktirdigi zehri akitmak için beynimle savaş vermeye başlamıştı. Hayatımda değer verdiğim 2. erkek tarafından da ihanete uğramış olmanın verdiği aşağılanma duygusuyla ellerim titremeye ve başım dönmeye başlamıştı. Daha fazla bu igrencligi kaldiramayacagimi anlayıp hızla arkami döndüm ama Sarp' la göz göze gelmekten kurtulamamistim. Adımlarimi hızlandırmis hatta koşmaya başlamıştım. Gözlerimden benden bağımsız olarak akan yaşları elimin tersiyle silmeye çalıştım. Ağlama nedenim Sarp' a duyduğum aşk veya kıskançlık duygusu değildi. Tam tersine içimde o duygulardan zerre miktarda yoktu. Yüreğimin sizlamasjna sebep olan ihanetti. Her ne yaparsa yapsın, bana şiddet uygulasa bile böyle bir şeyi asla yapmaz dediğim babam bana ihanet duygusunu ilk kez aşılamisti. Daha lise çağındayken babamın telefonuna başka bir kadından gelen samimi mesajları okuduğumda, ihanetin ekşi tadını ilk kez almıştım ben. Babam o zaman sadece annemi değil, beni de aldatmisti. Bütün yaptıklarına rağmen içimde ona ayırdığım boşluğu nefret duygusu doldurmuştu ve bu ihanet benden hayatımda en çok değer verdiğim kişiyi çalmıştı. Aynı babam gibi Sarp' tan da böyle bir şeyi, hem de düşmanım olarak gördüğüm bir kızla, asla beklemiyordum. Bacaklarım kosmaktan yorulmuş ve isyan etmeye başlamıştı ama açıkçası umrumda bile değildi. Arkamdan gelen Sarp' ın bagirislarini duymazdan gelerek bilmediğim ara sokaklara doğru koşmaya devam ediyordum. Ve evet, ondan kaçıyordum. Bana bir açıklama yapmasını istemiyordum çünkü böylesi daha çok işime gelmişti. Belki de yıllardır yapmak istediğim ana yapamadığim şeye imkan sağladığı için ona bir teşekkür borcum vardı. İhanet asla affedemeyecegim bir şeydi ki babamdan bu derece nefret etmeme sebep olan da aynı şeydi. Hala arkamdan gelip durmami söylerken istediğini yaptım ve bir anda olduğum yerde durdum. Hızlı bir şekilde arkami döndüm ve gözlerimi kirpmadan yeşil gözlerine bakmaya başladım. Bu bakislarda hayal kırıklığı başta olmak üzere bir sürü şey gizliydi. Koşarken söyleyecek çok şeyi var gibiydi ama durduğumuzda bütün bildiklerini unutmuş gibi hiç konuşmadan sadece utancla
yüzüme bakıyordu.
- Ben... dedi devamını getirmeden. Sarhoş olduğu ayakta duramamasindan belliydi.
- Sen? dedim devam etmesini bekler gibi. Sen ne? Konuşsana Sarp! Neden susuyorsun? dedim bağırarak.
- Deniz ben.. Özür dilerim. dedi başını yere egerek. Son cumlesinden sonra sahte bir kahkaha attım.
- Özür mü dilersin? Dalga mı geciyorsun lan sen benimle? Bunun özrü mü olur? dedim tislayarak. Bir şeyler soylemesini bekledim ama, değil konuşmak, utanctan yüzüme bile bakamiyordu.
- Allah belanı versin, senden nefret ediyorum! deyip arkami döndüm. Gitmek için 1-2 adım atmistim ki konuşmaya başladı.
- Buna sevinmeli miyim sence? En azından bana karşı nefret de olsa bir şey hissediyorsun, dedi igneleyici bir ses tonuyla. Hiçbir şey hissetmemenden iyidir, değil mi? dedi ukala bir şekilde.
- Sen, gerçekten aptalsin, dedim kafamı iki yana sallayarak ama söyledikleri kalbimin acimasina sebep olmuştu. Seni hiç sevmedim! Duydun mu beni? Sana baktığımda hiçbir zaman sevdiğim adamı görmedim ben! Sana karşı minnetten başka bir şey hissedemedim. Bunu göremeyecek kadar körsün sen! Ne zaman sana bunu anlatmaya çalışsam beni susturdun. Benden bir cevap beklediginde bile gerçekleri görmek istemedin! Eskiden sana karşı en azından minnet duygusu besliyordum. Ama şimdi nefretten başka bir şey göremiyorum. Hatta dur, o bile yok! Sana karşı içimde en ufak bir duygu kırıntısı yok! O kadar bagirmistim ki, ses tellerimin koptuğunu sanmıştım.
- Teşekkür ederim, dedi gözlerimin içine bakarak. Bana ne kadar aptal olduğumu gösterdin. Bir daha hiçbir kadına yıllarca bağlı kalmamam gerektiğini öğrettin. Sağol. Söyledikleri kısa bir süreliğine ihaneti unutmama sebep olmuştu. Ama en acısı ne biliyor musun Deniz? Az önce kucağımda oturan kız, tek lafımla her şeyini bana verebilir. Onu ne kadar bir fahise olarak gördüğümü bilse de. Sana yıllarca neredeyse tapmama rağmen, bana aptal bir cümleyi bile soylemeyi gururuna yediremedin. Her ne kadar seni asla unutamayacagimi bilsem de, bir daha asla bir kadına guvenmeyecegim. dedi son kez bana bakarak ve arkasını döndü ve çekip gitti. Neden her şey bu kadar üst üste geliyordu? Neden o kadarını da yapmaz dediklerim tam olarak o kadarını yapıyordu?
Kafam o kadar doluydu ki, ne yapmam gerektiğini, nereye gideceğimi şaşırmış bir halde ilerliyordum. Saat çok fazla geç olmamasına rağmen sokaklar fazlasıyla ıssızdi  ve her ne kadar berbat durumda olsam da buralarda dolanmamam gerektiğinin farkındaydım. Bu halde eve gidersem muhtemelen ya intihar ederdim, ya da kafayı yerdim. O yüzden geri dönmeye karar verdim ve bara doğru ilerledim. Bu sefer daha havalı ve kendinden emin bir şekilde giriş yapmıştım çünkü kendimi hiçbir zaafı olmayan bir insan kadar güçlü hissediyordum. Güçlü olmak için zaaflarin olmamaliydı. Zaafı olmayan insanın kaybedecek bir şeyi de olmazdı ki benim de elimden her şeyim alınmıştı. Olmayan aşkım bile.
Bar taburelerine doğru ilerledim ve bana çarpık bir şekilde gülümseyen barmenden tekila shot istedim. Hızlıca içkimi koyup bana doğru uzattı. Arkami dönüp bizim masaya baktığımda ne Sarp' ı ne de Damla kevaşesini göremedim. Demek ki işi büyütmek için Sarp' ın evine gitmişlerdi. Ya da Sarp onu kovmuş da olabilirdi ki şu durumda ilk seçenek daha mümkün görünüyordu. Artık ikisi de umrumda değildi. Bu gece her şeyden uzaklaşıp kafamı dağıtmak istiyordum. sabaha kadar içmek ve deli gibi dans etmek. Şu an ihtiyacım olan tek şey buydu. Tekilayi tek dikiste bitirirken barmene bakıp aynisindan dedim.
- Hızlısın  güzelim, dikkat et çarpmasın, dedi gülümseyerek. Bakışları insanı rahatsız edecek tarzdandi ama şu an o bile umrumda değildi. Ard arda 5 tekila devirdikten sonra yavaş yavaş aklimdaki her şey dagilmaya ve kemdimi bulutların üzerinde ucuyormus gibi hissetmeye başlamıştım. Yavaşça bar taburesinden kalktım ve dengemi kaybederek sendeledim. Refleks olarak bar tezgahına tutunmustum ki aynı anda bir el beni belimden kavradi ve düşmeme engel oldu. Başımı arkaya çevirip belimdeki elin sahibine baktım ve kumral mavi gözlü gayet yakışıklı bir çocuk gördüm. 
- İyi misin? dedi gürültüde sesini duyurabilmek için. Aslında onun da kafası güzeldi ama buna alışık gibi bir hali vardı. Ben nadiren sarhoş olurdum ki olduğumda da yanımda mutlaka biri olurdu. Oysa şimdi  tek basimaydim. Normalde olsa çocuğa ters bir cevap verir kolunu çekmesi için onu uyarirdim ama içkinin verdiği rahatlıkla gülümsedim.
- İyiyim, dedim kıkırdayarak. Sen Superman misin yoksa?
- Eğer sen de istersen neden olmasın? dedi mide bulandirici bir gülümseme ile.
- Cık, cık , cık dedim işaret parmagimi sağa sola sallayarak. Az önce Superman' imi kaybettim. Sarışın bir kevaşe aldı elimden, dedim pişman olacağım şeyler söylerken.
- Seni bırakan malın aklına ben ... dedi.
- Boşver,  hadi dans edelim, dedim çocuğu dans pistine çekerek. Itiraz etmeden peşimden geldi ve deli gibi dans etmeye başladık. Dansçı olduğum için sıkıntı yasamiyordum ama karşımdaki çocuğun da dansa yeteneğinin olduğunu gördüm. Yavaş yavaş etradimizdakiler pisti boşaltmaya ve bizi aralarına aldıkları bir çember oluşturdular. Pistte saddce ikimiz vardık ve herkesin kolay kolay yapamayacağı hareketleri yapmaya başladık. İnsanlar elleriyle ritim tutmaya ve bizi alkislamaya başlamışlardı. Herkes alkolün de verdiği sarhoşlukla gayet eğleniyor gibiydi. Sonunda şarkı bittiğinde kendimi yorulmuş hissediyordum ve tabureye doğru ilerledim.
- Jack Daniels Honey, dedim barmene bakarak.
Sert içkiler söylemem hoşuna gidiyor gibi aynı şekilde gulumsuyordu. Aslında yakışıklı ve fazlasıyla cool bir tipi vardı ama şu an umrumda olduğu söylenemezdi. Dans ettiğim çocuk da çok geçmeden yanıma oturdu ve pahalı bir içki sipariş etti. Pahalı demişken yanımda ne kadar nakit olduğunu bilmiyordum ki böyle içmeye devam edersem hesabı odeyemeyecegim ortadaydı. Kafamdan her şeyi sildiğim için bu sorunu da takmadim ve eğlenmeye ddvam ettim. Aralıksız içmek istiyordum. Kendimce ritim tutturmus baş parmagimla kristal bardağa vuruyordum. Yanimdaki çocuk bana doğru döndü ve:
- Bu arada ben Semih, dedi bana elini uzatarak.
- Deniz, memnun oldum Superman,  dedim.
- Superman?  Sevdim bunu, dedi gülümseyerek. - Sana tavsiyem hiçbir şeyi sevme. Aynı benim gibi, dedim siritarak. Bak bana;  kendinden başka kimseyi sevemeyen bir egoistim ben. Hatta dur, kendimi bile sevemiyorum. O kadar beceriksizim yani. Sözlerim fazlasıyla doğruluk payı içeriyordu ve bu gerçek canımı acitmaya başlamıştı ama bunu da dert etmeyerek bir rafa kaldırdım. 
- Buradan bakınca mükemmel profili ciziyorsun ama, dedi . Çocuktan fazlasıyla rahatsız olmaya başlamıştım  çünkü baya sırnaşık nir tipe benziyordu.

Intikamla DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin