Kaçak

382 19 0
                                    

Multimedya: Sarp- Deniz- Kuzey

Kuzey arabayı sürmeye devam ederken ikimiz de sessizligimizi koruyorduk. Fazlasıyla derin düşüncelere dalmış gibiydi buna rağmen gayet rahat bir şekilde araba kullanıyordu. Sonunda arabayı durdurdugunda boğaz kenarında bjr restoranta geldiğimizi gördüm. Sarıyer' de bir yere gidecegimizi söylemişti. Kesinlikle iddialı bir yer bekliyordum. Ama bu kadarı biraz fazlaydı. Sadece belli kişilerin girebildigi bir yere benziyordu ki bu da Kuzey' in saygın biri olduğunu gosterirdi. Araba durduğunda genç bir adam kapımı açtı ve yavaşça arabadan indim. Kuzey arabanın anahtarını çocuğa verdi ve çocuk park etmek için araca bindi. Kuzey' in yüzüne baktığımda koluna girmem için işaret verdi ve yanına giderek istediğini yaptım. Eskiden böyle mekanlara çok girip cikmisligim vardı ama ilk kez yabancı bir erkekle geliyordum. Kapıda bir adam Kuzey' e rezervasyonumuzun olup olmadığını sordu. Kuzey ismini söyleyince adam listesini kontrol etti ve içeri geçtik. Masalar değişik şekillerde dizayn edilmişti. Büyük bir yerdi ve tavandan sarkan avizeler bile mekanın ağırlığını ortaya koyuyordu. Iceide klasik müzik çalıyordu ve çok kalabalık olmadığını fark etttim. Cam kenarına yakın yuvarlak bir masa vardı ve yaklaşık 10 kişi bizden önce gelip oturmuştu. Kuzey' in yanında masaya doğru ilerlerken masadakileri suzuyordum. Genellikle orta yaşlı ve saygın görünümlü insanlardı. Tam karşımızda oturan adam ilginç bir şekilde bana tanıdık geliyordu. Bizi görünce ayağa kalktı ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
- Kuzey, dedi ona doğru dönerken ve erkekçe selamlastilar. Hoşgeldin evlat.
- Nasılsınız Tarık Amca? dedi Kuzey. Adamla saygılı bir biçimde konuşuyordu ki tipinde saygı duyulması gerektiğini belirten bir şeyler gizliydi
- Iyiyim evlat, seni sormalı? Bu güzel bayanla taniştırmayacak mısın bizi? dedi bana dönerek ve elini uzattı.
- Deniz, nişanlım, dedi Kuzey Tarık Bey' e bakarak. Başkaları tarafından tanitilmaktan nefret ederdim ama bu gece pek konusmamayi planlıyordum. Kuzey sevgili rolünü yapacağımı söylemişti ama beni nişanlısı olarak tanıtmıştı. Üzerime aldigim yükün ağırlığın artarken yanlış bir hareketimle pot kırmak istemediğim için sadece elimi uzattım ve gülümsedim.
- Demek öyle, dedi adam uzattığm elimi sıkarak. Ben Tarık. Kuzey' in amcası sayilirim.
- Memnun oldum efendim, dedim.
- Ben de güzel kızım. Geçin, ayakta kaldınız, dedi Tarık Bey masayı işaret edip. Herkese basimla selam verip Iyi akşamlar dedim ve Kuzey' in yaına oturdum. Kuzey' in yanında 50- 55 yaşlarında gösteren, yaşına rağmen iddialı ama zarif giyinmiş bir kadın oturuyordu ve bana doğru döndü.
- Demek bizim deli oglanı dize getiren şanslı kız sensin, dedi gülümseyerek. Hayatında verdiğin en doğru karar sanırım Kuzey' cim. Tebrikler. Böyle bir güzelliğe sahip olmak her erkeğe nasip olmaz, dedi Ardından Kuzey' e bakip.
- Teşekkür ederim, dedim kısaca.
- Inan hiç kolay olmadı Nalan teyze, dedi Kuzey kadına. Peşinden az kosturmadu beni.
- Peşinden kosmana değmiş ama, dedi isminin Nalan olduğunu ogrendigim kadın. Fazla iltifattan nefret eden bir insandim ve biraz daha böyle giderse kusacagimi düşünüyordum. Insanlar bakışlarını bizden çekip sohbet etmeye başladılar. Kuzey' le Tarık Bey koyu bir muhabbete dalmisti ki sikilarak masadakileri incelemeye başladım. Karşımda bana delici bakışlar yollayan esmer ve fazlasıyla güzel bir kız oturuyordu. En fazla 20- 21 yaşlarında göstermesine rağmen derin göğüs dekolteli bir elbise giymisti ki aynı zamanda elbisenin mini olduğunu görmek beni şaşkına uğratmıştı. Cesaretten hoşlanan bir tipe benziyordu ki bu bakislardan Kuzey' le geçmişte bir şeyler yaşadıklarını tahmin etmek çok da zor değildi. Bakislarimiz buluştuğunda utanarak gözlerini başka bir tarafa çevirdi. Zaten diken üstünde duruyordum ve böyle bir insanın varlığı beni daha da huzursuz etmişti.
- Hangi üniversitede okuyorsun canım? Dedi Nalan Hanım sıkıldigimi anlayarak.
- Kadir Has' ta, dedim ona doğru dönerek. Kuzey konuştuğumu görünce yanlış bir şey soylememem için sohbetlerini böldü ve bizi dinlemeye başladı.
- Hangi bölüm?
- Konservatuar, dememle kadının umursamaz bir hımm çekmesi bir olmuştu. İnsanların bu bölümde okuyanlara kucumseyerek bakmasindan nefret ediyordum. Her insanın bir şeylere karşı yeteneği vardı ve bu bölümde okuyanlarin yüzde doksani yeteneği doğrultusunda seçim yapmıştı. Normalde iyi bir hukuk ya da psikoloji fakültesine yetecek kadar yüksek bir puan almıştım ama bu bölümde okumanın beni daha mutlu edeceğini düşünüp konservatuvara gitmiştim.
- Cemre ile tanıştınız mı? dedi az önce bakistigimiz kızı işaret ederek. Cemre benim kızım. Hukuk Fakültesinde okuyor, dedi hukuk fakültesi ne baskı yaparak.
- Deniz, memnun oldum; dedim basimla selam vererek.
- Ben de, ded i kız sahte bir gulusle. Kuzey' le nisanlandigina göre baya güçlü bir kızsın demektir, helal olsun. Herkes Kuzey' in isteklerini karsilayamaz. Ima ettiği iğrenç şeyleri anlamamlamla içimde bir yerlerde laf sokma isteğim kabarmisti.
- Sanırım zamanında birileri onu bu konuda tatmin etmiş. Benden istediği sadece aşka dair şeyler. Fazlasına gerek duymuyoruz, dedim ve kızın yüzü bir anda farklı bir hal aldı. Tainimde yanilmiyordum. Kuzey ile bu kızın arasında hatri sayılır bir şeyler yaşanmıştı.
- Baban ne işle uğraşıyor? dedi Tarık Bey. Bu konuda konuşmak istemiyordum ve Kuzey bana bunun hakkında bir şey soylememisti.
- Deniz Levent Ulusoy' un kızı, dedi Kuzey cevap vermedigimi görünce. Bunu nereden öğrendiğini bilmiyordum. Sarhoş olduğum gece fazlasıyla ileriye gitmiş olmaliydim ki hakkımdaki her şeyi bilmesi bir tek böyle açıklanabilirdi. Tarık bey babamın adını duyunca bir an duraksadi ve şaşkınlığıni gizlemeye çalışıyordu.
- Baban çok eski bir dostumdur Deniz, dedi bana bakarak. Uzun zamandır görüşmüyoruz ama. Yine de selamımı iletirsen sevinirim.
- Iletebilecegimi pek sanmıyorum, dedim. Babamla uzun süredir görüşmüyorumn Iyi bir baba- kız ilişkisine de sahip değiliz, dedim. Masadaki bakışlar bana cevrilirken konuyu değiştirecek biri yok mu diye baktım ama kimseden çit çıkmıyordu. Kurtarıcım olan garson siparislerimizi almaya geldiğinde rahat bir nefes aldım. Önümdeki menüye göz atarken arada Kuzey'' e bakıyordum. Egilerek kulağına fisildadim.
- Ne zaman gideceğiz?
- Sabret, yemek yedikten sonra kalkariz, dedi. Garson siparişleri aldığında yanimizdan ayrıldı. Kuzeyle fazla mesafeli duruyorduk. Kuzey de bunu fark etmiş olmalı ki elini oturduğum sandelyenin arkasına koydu. Bana dokunmuyordu ama bu bile beni fazlasıyla rahatsız etmişti. Cemre' nin sinsi bir şekilde bize baktığını gördüm. Yemeklerimiz geldiğinde herkes yavaş yavaş yemekleruni yerken birbiriyle sohbet ediyordu. Kuzey' in kulağına doğru egildim ve kimsenin duyamayacagi bir şekilde konuşmaya başladık.
- Karşımdaki kız beni birazdan parçalara ayıracak sanırım dedim Cemre' yi işaret ederek.
- Takma sen onu, dedi Kuzey sakince.Birazdan kıskançlık krizlerine falan girer bu,dedi gülerek.
-Ne alakaniz var? Eski sevgilin falan mi? Dedim kızdan gözlerimi çekerek.
- Yaşadık işte bir şeyler. Orasını boşver sen.
- Bu Kız seni unutamamis yalnız. Öyle görünüyor.
- Tekrar birlikte olmayacagimizi biliyor. O yüzden sorun yok. Nefes aldığına dua etsin fahişe, dedi.
- Neden ayrıldiniz?
.- İhanet, dedi buz gibi bakışlarla. Bana kimse ihanet edemez. Edenin de sonu kötü biter. Bu karşında oturan kizi ölmekten beter ettim emin ol.
- Karanlık adamlar gibi konuşuyorsun.
- Ben karanlığım zaten. Dedi gözlerimin içine bakarak.
- Birbirimize çok benziyoruz o zaman. dedim gülerek.
- Hayır, sen kötü olduğuna kendini inandirmaya çalışıyorsun. İçinde bir yerlerde kirlenmemis masum bir melek gizli. Bense bu karanlığın içinde çoktan kayboldum. Artık istesem de ruhum aydınlığa kavusmayacak.
Sesindeki tini gerçekten tehlikeli çıkıyordu ve bakışları kaya gibi sertti. Sözleri ben tehlikeliyim imajı iceriyordu ki ne diyeceğimii bilemeyerek sustum ve tabagima odaklandım
Iştahım kesilirken önümdeki kadehe uzanıp bir yudum aldım. Yudumlarim artarken beynimin mayhoşlaslamaya başladığını hisedebiliyyordum. Kuzey elini kadehin üzerindeki elimin üzerine koydu ve;
- Yeter, dedi. Geçen geceki gibi başıma bela olmanı istemiyorum.
- Başına bela olmam hoşuna gidiyor sanırım, böyle bir davete benimle birlikte katıldın . dedim. Gözlerini yere dikti ve başını hafifçe sağa doğru çevirdi.
Sen benim başıma daha çok bela olacaksın diye mırıldandi.
- Efendim? dedim yüzüne bakarak.
- Yok bir şey, sadece içme bu kadar, dedi ve kadehi elimden alıp masaya koydu. Can sıkıntısı ile etrafı izlemeye başladım. Boğaz Manzarası buradan inanılmaz gözüküyordu. Renkli ışıklandirmalar İstanbul' un eşsiz güzelliğine ayrı bir hava katiyordu. Her şeyi unutup sadece bu manzarayı seyretmeye başladım. Kafamdaki hayaller her ne kadar gerceklesemeyecek kadar guzel olsa da geriye doğru yaslanip düşünmeye başladım. Acaba annem yaşasaydı nasıl bir yaşantım olurdu? Az önce utanarak verdiğim cevabı göğsümu gere gere söyleyebilir miydim? Ya da şu an bu masada oturabilir miydim? Hayır. Annem yaşasaydı şu an kesinlikle farklı bir hayatım olurdu. Sarp' la tanışmazdim, tek başıma ayrı eve çıkmazdimm, hatta belki konservatuar bile okumazdım. Belki de babamla ilişkimiz yılların verdiği olgunlaşma ile düzelirdi. Birbirimizi kabullenebilirdik. Ya da aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayıp olmadığını görünce vaz geçerdik. Belki de aşkı tatma fırsatını elde edebilirdim. Yıllarca sevmediğim bir adamla sevgili rolü oynamıştım. Bu süreç içinde bir başkasıyla olmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Bu belki de ihaneti Sarp' a yakistiramamamdan, belki de kendime olan saygmidan kaynaklarıiyordu. Gözlerimi uzaklara dikmis ufku seyrediyordum ki bana yöneltilen soruyla kendime geldim.
- Ee gençler, hayirlisiyla düğün ne zaman?
- Henüz karar vermedik Tarık Amca, değil mi sevgilim? Dedi Kuzey.
-Evet, henüz erken olduğunu düşünüyoruz. dedim bana bakan meraklı gözlere.
- Haklısınız, gezin tozun, hayatınızı yaşayın . Gencsiniz daha. Bir gün evlenirsiniz; dedi Tarık Bey.
- Biz gençlerin işine karismayalim hayatım, dedi Nalan Hanim eşine bakarak.
- Ee Kuzey, gelecekteki planların arasında babanın yerini almak var mı? dedi masadaki başka bir adam.
- Yıllardır bunun için yaşıyorum zaten, dedi Kuzey. Onun kadar iyi bir avukat olabilir miyim bilmiyorum ama, babamın ölümüne sebep olan şerefsizlerin eceli olacabilirim, dedi Kuzey. Bunu söylerken Tarık Bey' e bakıyordu. Mavi gözlerinde görünmez alevler yukselieken şaşkınlığım yüzünden kendime gelmem zamanımı almıştı. Babasının öldüğünü, daha doğrusu öldürüldüğünü bilmiyordum. Hatta Kuzey' in hukuk Fakültesi'nde okuduğunu bile bilmiyordum. Hakkında hiçbir şey bilmediğim bir adamla birlikte hiçbir sebep yokken masum bir oyun oynuyordum. Ya da belki de masum değildi. Başıma geleceklerden habersiz onları izlemeye başladım. Kuzey kulağıma doğru gidiyoruz diye fisildadiginda cantami elime alıp ayağa kalktım. Ikimiz de kibar bir şekilde iyi akşamlar deyip yürümeye başladık. Kuzey Tarık Beyle vedalasip yanıma geldi. Mekandan çıktığımızda arabanın getirimesini beklemeyip park alanına doğru ilerledik. Tam binecegim sırada Kuzey kolumdan tuttu ve beni sürüklemeye başladı.
- Noluyo? Dedim ama beni duymazdan geldi. Küçük duvarın arkasına saklandik. Kuzey arada içeri doğru bakıyordu. Neden gitmedigimizi ve burada kimden saklandigimizi anlamamıştim.
- Kuzey neler oluyor? Napiyorsun? dedim merakla.
- Tarık denen pezevengin çıkmasını bekliyoruz dedi.
- Anlamadım?
- Birazdan anlarsın, dedi soğukkanlı bir sesle. Duvarın arkasından gelen giden var mı diye bakıyordu. Bir yandan bilegime yapismisti ki gitmemden korkarmis gibi çok sert biçimde tutuyordu. Rahatsız biçimde kolumu çekmeye çalıştım ama izin vermedi. Sonunda mekandan Tarık Bey telaşlı biçimde çıktı. Yanında garson kıyafeti giymiş bir çocuk vardı ve otoparka doğru ilerliyorlardi. Ne konuştuklarini bilmiyordum. Kuzey onları görünce saklandigimiz yerden çıktık ve yanlarına gittik. Garson çocuk adamın yanından ayrıldı ve Kuzey' e başiyla işaret verd i. Tarık Bey' in garsonun ardından Hey, nereye gidiyorsun? dediğini duydum. Çocuk hızla yanımızdan uzaklaştı. Kuzey bilegimi bıraktı ve hızlı bir şekilde Tarık Bey' in üzerine yürüdü.
- Kuzey, siz daha gitmediniz mi? dedu Tarık Bey şaşkınlıkla. En az onun kadar ben de saskindim ve neler döndüğü hakkında en ufaK bir fikrim yoktu. Buraya gelmekle büyük bir hata yapmıştım. Ortada bir şeyler döndüğü kesindi ve sesimi çıkarmadan onları izlemeye başladım. - Yaptıkların yanına mı kalacak sandın şerefsiz? dedi Kuzey ve adamın yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Tarık Bey sendelerken elini kanayan burnuna götürdü. Hala şaşkın bir ifadeyle Kuzey' e bakiyordu. Yediğiniz haltları bilmediğimi mi sanıyorsun?
- Neden bahsediyorsun evlat? dedi Tarık bey.
Kuzey adamın yüzüne ilkinin 2 katı sertlikte bir yumruk daha indirdi.
- Belki bu neden bahsettiğimi anlamana yardimci olur ha? dedi Kuzey hırlayarak. Şu an inanılmaz derecede korkutucu görünüyordu ve sanki bütün dünya gelse onu durduramayacak gibiydi. Babam. Babamı siz öldürdünuz. Sen ve Levent denen o pezevenk.
- Kuzey bak, açıklayabilirim. Bilmediğin şeyler var, dedi adam toparlanarak.
- Neyi açıklayacaksin lan neyi? dedi Kuzey.
- Yanlış bir şey yapmadan önce iyi düşün. Baban masum bir adam değildi Kuzey, dedi Tarık Bey. Kuzey son cümleyi duyduktan sonra adamı kaportaya yasladi ve sayısız yumruk indirmeye başladı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
- Babam masum değildi öyle mi? Suçunu bastırmak için babama iftira atma lan! diye kukredi. Yanına gidip koluna yapıştım ve engel olmaya çalıştım.
- Kuzey dur, öldüreceksin! diye bağırdım.
- Gebersin pezevenk, dedi. Son anda dikkatini bana vermesini sağlayacak bir sey yaptım ve bütün gucumle onu ittirip Tarık Bey' in önüne geçtim.
- Bana hemen neler olduğunu anlat! dedim.
- Çekil önümden, diye tısladi.
-- Cekilmeyecegim, öldüreceksin adamı! dedim hayretle.
- Çekil! diye bağırdı ama onu dinlemedim. Sinirle beni omuzlarumdan tuttu ve kenara fırlattı. Bir anda yere düştüm. Ayak bilegim burkulmustu ve acıyla inledim. Dehşet ve korkuyla olanları izlemeye başladım.
- Söyle lan, şu an seni burada öldürmemem için tek bir sebep söyle! diye bağırdı.
- Olayın iç yüzünü bilmiyorsun. Babanın ölümüne biz değil, kendisi sebep oldu. Baban ölümü çoktan hak etmişti. Adam bunları söyleyecek cesareti nereden alıyordu gerçekten merak ediyordum. Kuzey' in gözlerinden öyle bir ifade geçti ki o an yerin yarilmasini ve içine girmeyi istedim.
- Ne dedin sen? dedi adama tekrar yumruk indirerek. Bu kadar kolay ölmene izin vermeyeceğim lan. Acı çekerek gebereceksin. Sıra o Levent denen orospu çocuğuna da gelecek. Burada geçen Levent ismi beynimde soru işaretleri uyandirmisti. Bu kişi babam olabilir miydi? Eğer öyleyse babamdan alacağı intikam için beni silah olarak kullanacaktı. Korkuyla bir iki adım geriledim.
- Yerinde olsam burada bir dakika bile durmazdim kızım, dedi Tarık Bey. Ellerim titremeye ve beynim yavaş yavaş error vermeye başlamıştı. Adam haklıydı. Eğer kacmazsam sonum hiç de iyi olmayacaktı. Hizla ayagimdaki topuklulari fırlattım ve arkami dönüp koşmaya başladım. Nereye gidecegimi, ne yapmam gerektiğini hiç bilmeden kosuyordum. Kuzey' in arkamdan birisine Durdur onu! diye emir verdiğini duydum. Arkamdan gelen ayak seslerinden kovalandığımı anlamıştım ve karanlık ve dar sokaklara doğru ilerliyordum. Bacaklarım ne kadar güçlü olursa olsun peşimden gelen bir erkekti ve ona karşı yenilmemem işten bile değildi. Birisi bir anda kolumu kavrayinca aniden durdum ve kolumu kurtarmaya çalıştım. Karşımda benle yasit gibi duran uzun boylu esmer bir çocuk duruyordu ve kolumu sert bir şekilde kavramisti. Yürü, diye emir verdi ama direnmeye başladım. Bırak beni! diye bagirdigimda beni dinlemedi ve zorla cekistirerek yürümeye başladı. Çok gucluydu ve karşısında şansım hiç yoktu. Sonunda otoparka getirilmiştim ve Kuzey' in arabanın yanında sinirli bir şekilde yumruğunu sıktıgini gördüm. Tarık bey yerde kanlar içinde yatiyordu. Sanırım baygındi. Beni görünce üzerime doğru yürüdü.
- Benden kaçabilecegini mi sanıyorsun? dedi gözlerime bakarak.
- Bırak beni, benim hiçbir suçum yok! diye bağırdım. Beni yakalayan çocuk hala birakmamisti ve sert bir şekilde kollarimdan tutuyordu. Bu sefer Kuzey koluma yapıştı ve beni arabasına doğru yürümeye zorladı. Az önceki çocuğu güçlü sanıyordum ama yanilmistim. Kuzey' in yanında onun gücü bir hiçti. Beni zorla arabaya bindirdi ve kapıyı kapattı.
- Bu şerefsizi depoya kilitleyin. Ben onunla ilgilenecegim. dedi az önceki çocuğa bakıp. Çocuk kafasını salladı ve yerde yatan Tarık Bey' i suruyerek bir araca bindirdi. Kuzey dolaşıp şoför koltuğuna oturdu ve gazı kökledi. Hala çırpınip kapıyı açmaya çalışıyordum a.a kilitliydi.
- Biraksana beni manyak herif! Ben hiçbir şey yapmadım!
- Umrumda değil. Beni ilgilendiren babanın acı çekmesi. Biricik kızı için nelerini feda edecek bakalım? dedi sıritarak. Ruhsuz bir gülüştu ve korkutucuydu.
- Babamla ne derdin var?
- Babandan alınacak bir intikamım var; yetmez mi?
- Bu beni öldürmen için yeterli bir sebep değil. Babamın hatalarını bana mal edemezsin.
- Seni öldüreceğimi kim söyledi? dedi soğuk bir sesle. Sasirmistim. İntikam en güzel öldürerek alınmıyor muydu?
- Öldürmeyeceksen neden beni kaçırıyorsun?
- Sana ölümden daha beter şeyler yapacağım çünkü. Babanı ben değil sen öldüreceksin. Sence de bu babana daha büyük bir acı vermez mi?
- Ne? diye çığlık attım. Hayatta olmaz! Ne sacmaliyorsun sen?
- Duydun beni, şimdi sus. diye emir verdi. Araba durduğunda aşağı indi ve beni de kolumdan kavrayıp zorla dışarı çıkardı. Geldiğimiz yere baktığımda bir çiftlik olduğunu gördüm. Gelmemek için direndigimde beni omzuna alıp tasimaya başladı. Çiftliğin içinde küçük küçük 10 civarında ev vardı. Ama Kuzey beni en büyügüne doğru sürükluyordu. Sırtını yumruklamaya başladım ama etki etmiyordu. beni büyük bir eve soktuğunda yere indirdi ve kapıyı kapattı.
- Lütfen bırak gideyim. İstediğin şeyi yapamam. Babamla aramız kötü olsa bile ona zarar gelmesine dayanamam. Lütfen  bir şey yapma ona,  zarar verme. dedim yalvararak.
- Zarar vermeyeyim mi? dedi gülerek. Artık cok geç güzelim. Baban hem kendini hem de seni zor bir yola sürükledi. Ne yazık ki babanın korkakligi senin de burnunun boka batmasina sebep olacak.
- Korkaklik mı? dedim sasirarak.
- Evet, baban korkagin teki. Bu korkaklik benim babamın hayatına mal oldu.
- Bizden ne istiyorsun? Babam sana ne yaptı?
- Babamın ölümüne sebep oldu! Baban ve o Tarık iti. Kendi hatalarını babama odettiler. Ve ben şimdi hiçbir şey yokmuş gibi hayatlarına devam etmelerine izin vermeyegim.
Anladigim kadarıyla babasını kaybetmişti ve buna sebep olanlar arasında babam da vardı. Ama hala ne sebeple bu olaya dahil olduğumu anlamamistim.
Evin içi modern dizayn edilmiş bir bağ evini andırıyordu. Kenardaki büyük koltuklardan birine geçip oturdum ve başımı ellerimin arasına aldım. Aynı şeyi o da yaptı ve karşımdaki tekli koltuğa yayvan bir şekilde oturdu.
- Babam, dedi gözlerini karşıya dikerek. Başarılı bir iş adamıydi. Aynı zamanda Türkiye' nin hatri sayılır avukatlarindandi. 5 sene önce kaybettim onu.
- Bunun benim babamla ne ilgisi var?
- Babam, Levent Ulusoy ve Tarık Sezgin ortaklardi. Şirketin yüzde ellisi babama aitti. Yani diğer ikisinden daha çok söz hakkına sahipti. 5 yıl önce bir ihaleye girdiler. Ben lise sondaydim. Mafyanin da karıştığı bir işti. Babam ihaleyi almak istemedi ama işin ucunda çok para vardı. Babanla Tarık bu işten holdingin kârlı çıkacağını savunup kabul ettiler. Defalarca ikaz edildik. Bu ihaleden cekilmezlerse sonunun ölümle bitecegi gibi tehditler savurdular. Babamın şirkette daha fazla hissesi olduğu için ona daha çok bulastilar.
- Babamlar nasıl yırtti bu işten peki?
- Ikisi de fazla kurnazdi. Sen de bilirsin, bu dünyada hep iyiler kaybeder.
- Bilirim, dedim derin bir nefes alarak.
- Babamın başına ne geldiyse bu yüzden geldi. Ama ben onun gibi olmayacağım. Bize bunu yapanların eceli olacağım.
- Bunun için masumlari kullanma. Lütfen, dedim. Sesimden acizlik akiyordu.
- Bana yalvarmayi kes! Babam nasıl onların yaptığı hatanın bedelini odediyse sen de kendi babanınkini odeyeceksin.
- Tarık' ın da kızı var. Neden ona bulasm ıyorsun?
- Çünkü o aptal şımarık bir kız çocuğundan başka bir şey değil. Sen farklisin. O adamdan nefret ediyorsun. Babanın bir anda cokmesini saglayacaksin. Elinde ne var ne yok her şeyini kaybedecek. Ve bunun sebebi de öz kızı olacak. - Kafayı yemissin sen. dedim başımı iki yana sallayarak.
- Evet, yedim. Ama bu noktaya gelmeme baban da yardım etti.
- Bak, kime ne yapmak istiyorsan yap. Ama ben bu işte yokum. dedim ve hızla ayağa kalktım. Bir anda önüme geçti ve beni durdurdu.
- Hiçbir yere gitmiyorsun küçük hanım. Bu işte beraberiz
. Buz mavisi gözlerindeki nefret, bir gün beni yakıp kül edecekti. Ve eminim, o gün geldiğinde geriye bize ait tek bir parça dahi kalmayacaktı..

Intikamla DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin