Tehdit

339 18 3
                                    

Kabus görmüştüm. Belki de hayatımın en kötü rüyasından uyanmıştim az önce. Annem yaşıyordu. Babam o kadınla evli değildi. Eskisi gibi mutlu bir aileydik. Hayır, biz hiçbir zaman mutlu aile olamamıştık. Hep eksik kalan bir şeyler vardı. Ama rüyamda öyleydik. Ben gülüyordum, annem gülüyordu. Hatta şaşılacak şekilde babam bile mutluydu. Hep hayalini kurduğum gibi. Sonra bir anda annemin gülümsemesi soldu. Son kez gözlerime baktı. Bulut rengini alan zümrüt yeşili gözlerinden 2 damla yaşın suzuldugunu gördüm. Anne? dedim içinde her türlü duyguyu barındıran bir sesle. Bir anda yere yığıldı. Yanına çöktüm. Ben de ağlıyolrdum. Anne! dedim bu sefer korkuyla. Elimi boynunun altından geçirdim. Kan vardı. Her yer bir anda kan golüne dönerken bir el daha ateş edildi. kafamı sağ tarafa çevirdiğimde babamı gördüm. O da vurulmuştu. Gözlerinden hiçbir zaman eksik olmayan kibri bile silinmisti. Elimi annemden çekip babamın yanına doğru surundum bu sefer. Baba! Uyan! dedim yine acıyla. Babamın gözleri donuktu. O an kalbimde dehşet bir acı hissetmistim. İkisini birden kaybetmek omuzlarıma kaldiramayacagim bir ağırlık yuklemisti. Yerdeki kan bir şişe dolusu yayilirken bunu yapanı aradı gözlerim. Başımı arkaya doğru çevirdiğimde elindeki silahı bana dogrultmus Kuzey' in buz mavisi gözleriyle karşılaştım. Yüzünde korkunç bir gülüş vardı. Sanki o an, içinden bir canavar çıkacak gibi görünüyordu. Odanın içini kahkaha sesleri doldururken hala bana bakıyordu.
- Neden yaptın bunu? dedim.
- Oyun bitti prenses. Şansını kaybettin. dedi sert bir ifadeyle. Ölüm sana çok yakışacak. dedi son kez ve silahı bana dogrulttu. Canim yaniyordu. Ama korkmuyordum. Çünkü elimden her seyimi almıştı. Gözlerine son kez bir umutla baktım ama ne hissettiği anlasilmiyordu. Duyduğum patlama sesiyle bir anda sıćradim . Rüyaydi. Göğsümu parcalarcasina nefes alırken yattığım yere baktım. Dün oturduğum koltukta uyuyordum ve üzerime yumuşak bir battaniye ortulmustu. Üzerimde hala annemin elbisesi vardı ve terden sırılsıklam olmuştum. Battaniyeyi açıp bacaklarımi koltuktan sarkittim ve kabusun etkisini uzerimden atmaya çalıştım. Karşı koltukta dün beni yakalayan çocuk oturuyordu ve sanırım uzun zamandır beni izliyordu. Uyandı dedi telefonunu kulağına gorurup
Tamam. Konuşurken bile bana bakıyordu ve bakislarindan fazlasıyla rahatsız olmuştum.
- Günaydın, dedi gülümseyerek.
- Sen kimsin? dedim kabaca. Belki bana yardım edebilirdi.
- Tanışmak için bu kadar acele edeceğini dusunmuyordum, dedi yine aynı sesle . Samimiyetsiz hareketleri hoşuma gitmemisti. Başımı iki yana sallayarak yere bakmaya başladım.
- Tamam, tamam. Kızma hemen. Ben Emre. Kuzey' in arkadasiyim.
- Yandakçısısın yani, dedim imali imali.
- Öyle de denilebilir. Kuzey kadar olmasa da fazla yakışıklı bir çocuktu ve tehlikeli bir imaji vardı. Dağılmış kumral saçları ve kahverengi gözleri normal şartlar altında onu sempatik bulmama yardımcı olabilirdi ama yakalanmama sebep olduğu için ona karşı sinirliydim. Şu an sempatikten çok serseri gibi geliyordu gözüme.
- Bırakın gideyim. Babamın hatalarını bana mal edemezsiniz. dedim. Böyle konuşmam beni bencil bir insan gibi gösteriyordu ama amacım buradan kurtulup babamı uyarmakti. Ne yasarsak yaşayalım o benim babamdi ve o da olmasa şu hayatta yapayalnızdim.
- Buna ben değil, Kuzey karar verir. Ama yerinde olsam senin gibi bir güzelliği yakalamışken bir daha kacirmazdim. dedi. Hareketleri o kadar samimiydi ki insanın yerinde kımildayasi geliyordu.
Doğuştan sahip olduğum ölümcül bakışlarımi Emre' ye yollarken Kuzey' in sinirli sesi odayı doldurdu.
- Ona bir daha sakın iltifat etme. Duydun mu beni? dedi Enre' ye bakıp. Emre korkmus görünüyordu ve ayağa kalktı.
- Abi niye sinirleniyorsun? Güzel kız, sadece söylemek istedim.
- Bu seni hiç ilgilendirmiyor. Canın yansın istemiyorsan dediğimi yap.
Emre başını sallayıp dışarı çıktı ve Kuzey' le baş başa kaldık. Karşımdaki tekli koltuğa yayvan bir şekilde orurdu ve bana bakmaya başladı. Konuşmak ister gibi bir görüntüsü vardı ki şu an buna çok ihtiyacım vardı. Yine de bir şey soylemeyip yüzünü incelemeye başladım.
- Konusmayacak mısın? dedi bıkkın olduğunu belirten bir sesle.
- Ne konuşacağız?
- Bilmem, dedi aynı sesle. Bir şeyler sorabilirsin mesela.
-Bana napacaksin? dedim aklıma ilk gelen soruyla.
- Sana bir şey yapmayacağım. Senden istedigim bana babanı yıkmam konusunda yardımcı olman
- Bak, babam çok güçlü bir adam . Arkası da saglamdir. Ben Konservatuar öğrencisi kendinden başka kimseye hayrı olmayan aptal bir kızım. Babamı dans ederek mi yıkmami istiyorsun benden?
- Sandigindan daha çok işime yarayabilirsin. Ayrıca emin ol, babandan çok daha gucluyum. Benim kaybedecek hiçbir şeyim yok onunsa bir tanecik kızı var. Sence hiçbir zaafı olmayan bir insan mı daha güçlüdür, yoksa daha acıyı tatmamis bir adam mı? dedi tek kaşını kaldırarak.
- Peki bu iş ne zaman bitecek? Birimizden birimiz ölünce mi? dedim. Bunun cevabını gerçekten merak ediyordum.
- Şunu kafana sok. Bu bir kaçırılma vakası değil. Sadece gerçekleri görmene yardımcı olmaya çalışıyorum. Ve ikna olup dediklerimi yapana kadar benimlesin.
- Peki ya yapmazsam? dedim meydan okurcasina.
- O zaman, dedi yaslandigi yerden hafifçe dogrularak. İşte o zaman çok kötü şeyler olur. Çevrendeki herkesi gebertirim. Tek tek. Ve bunu yaparken emin ol, gözümü bile kırpmam.
- Yapamazsın, dedim. Şu an yaptığım aptalliktan başka bir şey değildi. Elbette yapabilirdi, o çok güçlüydu. Bunu onu tanımayan bir insan bile tek bakışıyla anlayabilirdi. Sinirlenmise benziyordu. Bir anda ayağa kalktı ve bilegimden tuttu.
- Yapamam öyle mi? Gel benimle. dedi ve beni ciftligin içine doğru suruklemeye başladı. Çiftlikte bir sürü insan çalışıyordu. Ama eminim hepsi Kuzey' e sadık insanlardı ve hiçbiri bana yardım edemezdi. Hem Kuzey de söylemişti. Beni kacirmamisti. Dışarı ciktigimizda at kisnemeleri daha yakından geliyordu. Birkaç seyis atları yularindan tutmuş gezdiriyordu. Birisi citleri boyuyordu. Kadınlar da kendi hallerinde bir şeylerle ilgileniyordu. Kuzey birini durdurup Bana Hasan' i getirin. dedi. Adam kafasını sallayıp yanımızdan uzaklasirken Kuzey gözlerini gözlerime dikmis korkunç bir ifadeyle bana bakıyordu. Biraz sonra yanımıza az önceki adamla çiftçi olduğu belli olan fakir görünümlü bir adam geldi.
- Buyur beyim, dedi adam merakla.
Kuzey bir şey demeden silahını belinden çıkardı ve adamı yer ecokmeye zorladı. Adam bir şey anlamayarak isteneni yaptı ve yere çöktü. Kuzey silahı adamın kafasına dogrulttu ve tekrar bana baktı.
- Beyim bir kusurumuz mu oldu? Napiyorsunuz? Kuzey adamın dediklerini hiç duymuyordu. Sadece gözlerime odaklanmıştı. Adam korkudan neredeyse tutriyordu. Hiçbir şey anlamadığı belliydi. Herkes işini bırakmış olanları seyrefiyordu.
- Çok kişi öldürdüm, dedi Kuzey konuşmaya başlayarak. Bu ilk olmayacak. İnsan öldürmek benim için sinek öldürmek kadar kolay. Bana inanman için böyle masumlari katletmem mi lazım?
- Blöf yapıyorsun. Sen kimseyi oldurmezsin. dedim. Sesim kendimden emin çıkıyordu ama beynim acabalarla dolmuştu. Yapar mıydı? Masum birini öldürebilir miydi?
- Sen bilirsin, dedi ve namluyu adamın kafasına bastırdı. Bir tarafım yapamayacağını söylüyordu ama yaoma ihtimali de yüzde elliydi. Acabalarim yüzünden masum birinin hayatını kaybetmesine sebep olmak beni dehşete düşünüyordu. O an Kuzey' in gözlerinden öyle bir ifade geçti ki, ne kadar cesur ve kararlı olduğunu anladım. Haklıydı. O çok gucluydu. Çünkü kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.
- Dur, dedim bir anda elimi silahı tutan elinin üzerine koyarak. Tamam. Seninleyim. Ne istiyorsan yapacağım. Söz. Yeterki kimseye zarar verme.
Adam birkaç dakika içinde yaşadığı ani olaylar yüzünden ve belki de korkudan mosmor kesilmisti. Kuzey yavaşça bana baktı ve silahı tekrar beline koydu. Büyük adımlarla çiftlik evine doğru ilerlerken peşinden gittim. Arkama baktığımda herkesin Hasan denen adamın başına toplandigini gördüm. İyi misin Hasan emmi? dedi genç bir adam. Hasan ona dogrultulan suyu içerken bana bakıyordu. Başımı önüme çevirip yürümeye devam ettim.
Kuzey' in arkadaşlarımı oldururkem de bu kadar soğukkanlı olacağı düşüncesi tuylerimi irpertmisti. Gözümün önüne simalari düşerken bu durumda ne yapacaklarını merak ediyordum. Özellikle de Sarp' ın tepkisi ne olurdu, bu konuda hiçbir fikrim yoktu.
- Manyaksin sen. Engel olmasam adamı öldürecektin. dedim içeri geçerken.
- Bu konuda seni uyarmistim. Ama dinlemedin. Masum ya da suçlu. Hiç fark etmez. Gözümü kırpmadan olduremeyecegim kimse yok. dedi. Sesi ruhtan yoksun çıkıyordu. Yürüyerek karşısına oturdum.
- Ee, hadi inandir beni. Babamın suçlu olduğuna inandir. Inandir ki burada durmam için bir srbebim olsun.
- Daha çok vaktimiz var, sana her şeyi tek tek ispat edeceğim, dedi.
- Bak, beni kacirmadigini söylüyorsun ama, insanlar öyle düşünecek. Okuldakiler, arkadaşlarım. . Böyle hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolmam başka nasıl açıklanabilir?
- Defne ' yi aramana izin vereceğim. Tabi bir şey çaktırmaman şartıyla. Telefonun sağlam. Yeni bir hat taktım içine. Kısa süreliğine bir tatile çıktığını ve kafa dinlemek istediğini soyleyeceksin.
- Tamam, ver arayayim, dedim elimi uzatarak ama bir şey vermedi.
- Bu görüşmeyi ancak guvenimi kazandığın takdirde yapabilirsin.
Ne kadar zor bir yola girdiğimi yeni yeni anlamaya başlamıştım. Psikopat bir katılın yanında sonunu hiç bilmeden bir yola girmiştim ve tek isteğim bu işten kimsenin canını yakmadan kurtulabilmekti..

Intikamla DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin