" Mecburiyet "

153 11 1
                                    

Bu bölümde yılın en çekici 8. Erkeği Ahmet Kural' a gelsin.
İyi okumalar.

Gözlerimi açtığımda beni seyreden bir çift buz mavisi göz görmemle ürkerek geriye kaçtım. Yatağın tam ucuna gelince düşeceğim sırada Kuzey belime yapışıp beni tutmuştu.
Şaşkın bir halde ikimiz de birbirimize bakıyorduk.

- Senin ne işin var benim yatağımda? dedim hem azarlayan hem de ürkek bir ses tonuyla.

-Sen istedin ya, hatırlamıyor musun? dedi bana bir şeyi hatırlatmaya çalışırken. Hafızamla dün geceyi yokladım, tam yanımdan gideceği sırada koluna yapışıp benle uyumasını istemiştim. Dün yaşanan her şeyi hafızamdan silmiştim, arada bu da kaynamıştı demek ki.
- Ah, dedim avcumun içini hızla alnıma doğru savururken. Tamamen unutmuşum. Afedersin.
- Bir sapık damgası yemedigim kalmıştı, sayende o da oldu. Sağol .
Sitem eder bir sesle söylemişti bunu, haklıydı. Adama katil demiştim, ukala demiştim, öküz demiştim. Bir bu eksik kalmıştı.
- Ya özür dilerim. Dün yaşadığım her şeyi sildim hafızamdan. Bunu da unutmuşum.
- Her neyse, kalk artık. Bugün çok işimiz var. dedi kendisi örtüyü ittirip yataktan çıkarken. Uykulu bir halde gerindim ve yataktan kalktım. Kuzey odadan çıkınca banyoya doğru ilerleyip gözlerimi ovuşturdum. Aslında rahat bir uykuydu, yine de kendimi en fazla 1 saat uyumuş gibi hissediyordum. Duşa kabini ittirip küvetin içine girdim. Şohbenden sıcak su akarken üzerimdekileri çıkarıp kendimi kaynar suya bıraktım.
Elime lifi alıp bolca köpürttum ve dün yaşadığım iğrenç anların izlerini hem ruhsal, hem de fiziksel olarak bedenimden silmeye başladım. Özellikle boynuma gelince koparacak gibi bastırarak ovaliyordum, eminim boynum kıpkırmızı olmuştu. Ne kadar çok acırsa o kadar çok temizlenecekmisim gibi geliyordu o iğrenç lekelerden.

Kuzey yetişmese belki de şu an psikolojisi bozuk ve intihar planları yapan bir kız olacaktım. Belki de çoktan uçurum kenarına ya da inşaat tepesine çıkarmıştım kendimi, kim bilir?

Kuzey' e candan öte büyük bir borcum vardı artık . Böyle durumlarda bütün ömrun boyunca çalışsan da, kendini parçalasan da asla alnındaki kara lekeyi silemezdin. Bunun affı olmazdı, özrü olmazdı. Şu hayatta bir insanın koruması gereken en büyük şey namusu ve şerefiydi, bunları kaybettiğinde de geriye yaşamak için bir sebep kalmıyordu zaten.

Uzun bir süre banyoda oyalanıp havluyu bedenime sardım ve odaya geri döndüm. Büyük dolabın kapağını açıp içinden günlük bir şeyler çıkardım ve üzerime geçirdim. Saçlarımı kuruttuktan sonra odadan çıkıp merdivenlerden ağır ağır inmeye başladım. Kuzey salondaki geniş koltuklardan birine oturmuş telefon görüşmesi yapıyordu. Kaşlarını çatmıştı, mühim bir mesele olduğu belliydi. Ne olduğunu merak ediyordum, ama bana söylemeyeceğini bildiğim için sormaya gerek duymadım.

Beni görünce telefonu kapatıp kahvaltı masasına oturdu. Yanındaki sandalyeye ben de yerleşirken dikkatle yüzüne bakmaya başladım. Bir şeyler olduğu ya da olacağı belliydi, kafası karışınca yüzünde beliren bu ifadeyi tanıyordum artık .

- İyi misin Kuzey? Bir sorun mu var? dedim biraz tereddütte kalarak. Başını kaldırıp buz mavisi gözlerini gözlerime dikti, gülümseyerek olmayan yanağımı sıktırdı.
- Yok bir şey, sen beni merak mı ediyorsun yoksa?
Eli çok ağırdı, hafiften acıyan yanağımı tutarak sinirle ona baktım.
- Ne merak edeceğim seni be?
Yüzündeki gülümseme daha da genişlerken kendimi bir şeyleri açıklamak zorunda gibi hissediyordum.
Ne zaman böyle baksan sonunda mutlaka bir şeyler çıkıyor.
- Yok bir şey , seninle ilgili değil. dedi yine geciştirerek . Ustelemeden önümdeki kahvaltı tabağına döndüm ve küçük parçalara ayırdığım peynirin bir kısmını ağzıma atıp sinirle çiğnemeye başladım.
- Rahat uyuyabildin mi dün gece? dedi ardından gelecek alaylı bir sözü bana hafiften sezdirirerek .
- Evet, sen? dedim tek kaşımı kaldırarak.
- Valla şişko bir ayı yavrusuyla ne derece rahat uyunabilirse , öyle uyudum . dedi sırıtarak. Elimi yumruk yapıp omzuna geçirdim. Ayı yavrusu dediği yetmezmiş gibi bir de şişko demişti. Bu kelimeyi kullanması gereken son kızlardan biriydim sanırım. Sadece 50 kiloydum ve bunun 48 ini kemik ve kaslar oluşturuyordu. Geriye kalan 2 kilogramlık kısım vücudumdaki etlerin ve yağların oranıydı. Boyum uzun olduğu için bu kadar olabilmiştim, kısa olsam taş çatlasa 40 kiloyu geçmezdim.
- Ben miyim şişko? dedim kaşlarımı çatıp yüzüne bakarken. Sen kendine bak. Göbeğin çıkmış.
Göbek falan yoktu ortada, adam aşırı derecede fitti. Sırf onu sinir etmek için söylemiştim. Bunu söylememle t shirtinin alt kısmını kavrayıp göğsüne kadar sıyırdı ve baklavalı karnına bakmaya başladı.
- Ben ortada bir göbek göremiyorum. dedi muzipçe sırıtırken. Utanarak gözlerimi kaçırdım ama bu muhteşem bedenini görmeme engel olamamıştı, gözlerim saatlerce seyretmek isterken edepsiz gözlerimi azarlayıp kendime geldim.
- Tamam, indir şunu, dedim elimle ona doğru bir barikat kurarak.
Güldüğünü hissedebiliyordum, utanmam hoşuna gidiyordu. Tam bir şey söyleyeceği sırada evi dolduran zil sesi ile ikimiz de gelen kişiye baktık.

Intikamla DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin