Tuzak

378 19 2
                                    


Multimedya: Defne- Emre- Gökhan
İyi okumalar. ;-)
- Sen ciddi misin? dedi Emre iki saattir süren kahkahalarina bir yenisini daha ekleyerek. Inanmıyorum. Sen mi? Ahahahah....
- Evet ben. Begenemedin mi? dedim sinirlenerek. Emre ile aramız düzeltmeye başlamıştı ve birbirimize yavaş yavaş ısınıyorduk. O benimle kaynaşmak için zaten dünden hazır gibi bir görüntü sergiliyordu ama benim ona alışmam biraz zaman alacaktı. Dün gece gördüğüm rüyayı anlatmaya başladım ve daha ruyamin konusunu duyunca bile gülmeye başlamıştı. Rüyamda bu sefer ben Kuzey' i öldürüyordum ve gerçekten acinacak bir vaziyetteydi. Rüyada da olsa Kuzey Arazgil' i öldürebilme şerefine nail olmak gerçekten güzeldi. Ah onu oldurebilmeyi ne kadar çok isterdim. Beni böyle bir belaya bulastirdigi için ona çok öfkeliydim. Intikamını daha sicakken alsa bu oyunların içinde bulmazdım kendimi. Keşke babasını kaybettiği zamanin üzerinden çok geçmeden bitirseydi bu işi. Beni öldürmek için kaçırmış olmasını ne kadar da isterdim oysa. Babamın suçunun bedelini yıllar önce canimla odemek şimdi böyle nereye varacagi belli olmayan bir yola girmekten daha nefis görünüyordu gözüme.
- Böyle yapacaksan bir daha hiçbir şey anlatmam sana. dedim.
- Tamam, tamam. Sustum. dedi kahkahasini yarıda keserek. Ama gerçekten imkansız bir rüya gormussun. Yani Kuzey' i tanisan ne demeye çalıştığımı anlardin.
- Niyeymis?
- Çünkü Kuzey çok belali adamlara kafa tuttu zamanında. Pis işlere bulaştı. Hala bulasiyor ama bugüne kadar dayak yediğini bile görmedim. Senin gibi narin bir kızın Kuzey' i öldürme ihtimali bile çok komik geliyor kulağa.
- Dedigim gibi rüyaydi. Abartmana gerek yok. dedim geçiştirerek. Ayrıca kimse yenilmez değildir. Elbet bir bir gün Kuzey Arazgil' i de alt edecek birisi çıkar.
Dedikkerimi duymasını isteyeceğim son kişi her zamanki gibi bütün güzelliği ve karizmasiyla merdiven basamaklarını iniyordu.
- O kadar emin olma istersen.
Kuzey' un demir kadar sert sesinden kendinden eminlik ve korkusuzluk akiyordu. Sözlerime sinirlenmis gibi bir halı vardı ama onun hakkında bu kadar yenilmez imajı çizmeleri sinirimi bozmaya başlamıştı. Sonuçta o
bir insandı ve eminim mağlup edileceği zamanlar olacaktı.
- Kendine fazla guveniyorsun Kuzey Arazgil. Bu kadar yenilmez profili çizme. Bir gün öyle bir düşersin ki, ayağa kalkamaman bile çok zoruna gider, dedim. Kuzey bütün dikkatini vermiş beni dinliyordu. Emre de cesaretime şaşırmış gibi ağzı açık bir halde bana bakıyordu.
- Biliyorum, bunu çok isterdin ama, beni düşürmeye herkesin yemez. Biraz sıkar yani. dedi havalı bir şekilde. Ayrıca, beni tanımadan böyle laflar etme. Canımı sıkan herkesi, her şeyi düşünmeden mahvederim. Eğer bunu sen yapmaya kalkarsan, canın fena yanar prenses.
Bakışları yine ölümcül bir hal almıştı. Buz mavisi gözlerindeki mavilik kaybolup geriye sadece koca bir buz yığını kalınca, söylediklerinde ne kadar haklı olduğunu anlayabiliyordum. Bu adam kesinlikle yenilmezdi.
Kuzey oturmadan evin çıkışına yöneldi ve üzerine montunu geçirdi.
- Emre, gidiyoruz. dedi ve Emre hızla ayağa kalkıp dışarı çıktı. Kapıdan çıkmadan önce son kez bana baktı ve;
- Akşam işimiz var. Sen de yardım edeceksin. dedi.
- Ne işi? dedim sasirarak. İlk kez beni bir işi için kullanacaktı.
- Babanın pisliklerinde parmağı olan biriyle buluşacağım. Yanımda olmanı istiyorum. dedi ve kapıyı kapatıp çıktı. Önemli bir iş olduğu belliydi yoksa beni cagiracagini sanmıyordum. Evin boş olmasını fırsat bilip yukarı katı dolaşmaya çıktım. Kuzey bana koridor sonunda büyük bir oda vermişti ama beni kaçırdığı günden beri koltukta sabahliyordum. Odaya sadece duş almak ve üzerimi degistirmek için girmiştim. Kuzey' in odası benimkinin yanındaydı ve oraya girip girmeme konusunda tereddütte kalmıştım. Merakim galip geldiğinde etrafta kimsenin olmadigindan emin olup yavaşça kapıyı açtım.
Beklediğim gibi klasik bir odaydi ve içeriye koyu tonlar hakimdi. Fazla eşya yoktu ama içeride sade bir şıklık göze çarpıyordu. Burası kendi odası değildi ama yine de dizayn konusunda titiz davranilmisti. Burası bile böyleyse İstanbul'daki evinin odasını gerçekten merak ediyordum. Hukuk Fakültesi öğrencisi olduğunu öğrendiğim için masanın üzerinde duran dava dosyalarını görünce sasirmamistim. Odanın içinde başka bir odaya açılan bir kapı daha vardı ki kapısına bile siyah bir film çekilmesi ne kadar özel olduğunu gösteriyordu. Gizli bir bölme gibi duruyordu ve eminim içeride çok önemli ve özel şeyler gizliydi. Kapıyı yavaşça ittirdigimde icerinin gündüz vakti olmasına rağmen karanlık olduğunu gördüm. Odada küçücük bir pencere vardı ve o pencereden süzülen az bir miktar ışık odayı aydinlatiyordu. Bilerek güneş görmemesi sağlanmış gibiydi . Odada kocaman bir kitaplık vardı ve tahmin ettiğim gibi hukuk kitaplarıyla doluydu. Alt rafinda birkaç edebi roman, Atatürk' le ve milliyetçilik ile ilgili birkaç kitap daha vardı. Eğer bunların hepsini okuduysa kesinlikle bir dahi olmalıydı. Ben de kitaplara hayran bir insandim ama benim okuduklarım omunkilerin yanında fazla masum ve çocuksu kalıyordu. Oysa sadece şunları okuyarak bile devlet adamı olabilirdiniz. Kitapları incelemeyi bırakıp biraz daha ilerledim. Sadece dava dosyalarının olduğu bir kitaplık daha vardı ve içlerinde kocaman olan bir tanesi ilgimi çekmişti. Dosyanın üzerinde yazan isim şaşırmama sebep olmuştu.
ERDEM ARAZGIL.
Kim olduğunu tahmin etmek çok da zor değildi. Bu adam, bu oyuna dahil olma sebebimdi. Adamın artık yaşamıyor olmasi ve buna sebep olanlar arasında babamın da oluşu içimde kötü bir şeylerin hareketlenmesine sebep olmuştu. Acıma duygusu. Şu an Kuzey' e gerçekten aciyordum. Babasına ne kadar değer verdiği onun yolundan gitmesinden belliydi. Hayranlık beslediğin bir insanı kaybetmenin acısını iyi biliyordum. Annem öldüğünde babamdan intikam almak için aceleci davranmistim. O an içimin bir tek onu öldürerek soguyacagini düşünüyordum. Ama herhangi bir intikam girişiminde bulunmamıştım. Hayatından çıkarak onu kendi haline bırakmıştım. Çünkü annemi kaybetmeme sebep olan kişi de kendi kanimdan biriydi. Oysa Kuzey intikam istiyordu. Bunun için 5 yıl gibi bir süre beklemisti ki intikam istediğinizde geçen her dakika bile size bir asır gibi geliyordu. Ona kizamazdim. Haklıydı. Üstelik istediği şey can almak değildi. Belki böylesi babamı ölümden daha beter bir hale sokacakti ama yine de can almaması ona büyük bir saygı duymama sebep olmuştu. Yerinde olsam bu kadar uzun bir süre bekleyebilir miydim bilmiyordum. Eminim bana baktıkça müthiş bir mide bulantısı ve kin duyuyordu ki bunu bakislarindan bile anlayabiliyordum. Babama benzemem bile onu bu konuda haklı konuma suruklerdi. Bana her bakisinda babasını görüyordu. Babamı görüyordu. Kaybettiği yıllarını görüyordu. Güzel günlerini, çocukluğunu, masumlugunu, nefretini geçmişini, geleceğini, her şeyini. Bu adamdan her şeyini çalmışlardı. Bir gün her şeyi bosverip kafama silahı dayasa, beni öldürmeye kalksa ona dur demeyecektim. Bu oyunda sonuna kadar yanında olmak istiyordum.

Intikamla DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin