Keyifli okumalar...
●●●
Emir'den...
Doktor, ben ve Alisa odadan çıkıp başka bir odaya geçtik. Aniden aklıma gelen şeyle Alisa'ya yaklaşıp, önünde eğilerek bir dizimi yere koydum.
"Sevgilim, benim bir şirkete gitmem lazım. En geç üç saate dönerim. Melisa birazdan gelecek zaten, yanlız kalmazsın."
Alisa gözleriyle birlikte gülümseyerek elini yanağıma koydu. "Benim yüzümden şirket ne haldedir, kim bilir. Acele etme işlerini bitirmek için. İyiyim ben." diyerek dudağıma küçük bir buse kondurdu. Dudaklarıma yer eden istemsiz gülümseme çölde su bulmuşum gibi hissettirdi.
Yanından kalkarak odadan çıktım. Fırat yanıma geldiğinde kısa bir süre sonra hastaneyi terkettik.
Fırat şoför koltuğuna geçerken arka koltuğa oturdum. Bir şey söylemeden gözlerimi kapatıp başımı koltuğun başlığına dayadım. Fırat nereye gideceğimizi iyi biliyordu.
Gözümü kapamamla kafamda Alisa'nın mezarlığı, döktüğüm gözyaşları canlandı. Onu kaybettiğim düşüncesiyle mahvolmuştum. İyi ki yaşıyordu. Sakat kalsa bile benim için bir sorun değildi. Ben onun kalbine aşıktım.
Hâlâ onun beni sevdiğine inanamıyordum. Beni seviyordu. Bu dünyada sevilmeyi en hakketmeyen adamı seviyordu.
Yüzümde istemsizce tebessüm oluştu. Beni kendi rızasıyla, kalbiyle öptüğü anı hatırladım. Sevgimi kendime itiraf ettiğim andan itibaren bunu bekliyordum, beni sevmesini. Küçük, masum kalbine, kötülükle harmanlanmış, karanlıkta kaybolmuş kalbimi almasını.
Belki ben o yaştayken ona aşk gibi bir duyguyu beslemem yanlıştı, ama kalbim düşüncelerime ışık tutmadı.
•••
Gözlerimi açtığımda depoya gelmiştik. Hemen arabadan inip emin adımlarla girişe doğru yürümeye başladım. Adamlarımdan ikisi deponun kapısını açtığında karanlıkta sandalyeye bağlı Engin'i gördüm.
Bu geçen birkaç günde ona çok iyi baktırmıştım. O piç kurusu bana sapasağlam lazımdı.
İçeri girdiğimde masam donatılmıştı. Bunu görmemle dudaklarım yukarı kıvrıldı. Masaya yumruk yaptığım elimi bir kaç kez vurup uyanmasını sağladım.
Gözleri yavaşça açılınca ilk önce bulunduğu ortama daha sonra bana baktı.
Karşısına bir sandalye koyup "Ee günleriniz nasıl geçti, Engin bey!? İnşallah sizi iyi misafir etmişizdir." dedim oturarak.
Engin gülümsedi. Daha sonra ciddileşip "Şov yapma, Kandemir! Benim yaptığım yanlış değildi! Ben benim canımı, babamı alan ve ona yardım eden insandan intikamını almak istedim! Senin dediğin gibi 'Bir insanın hatasının bedelini zaafıyla ödetmek!'" dedi.
"Doğru, Kılıç! Ama Alisa benim zaafım! Benim kalbim, canım! Anlıyor musun!? Benim! Zaafını kaybeden insanlar zaafı için üzülürken intikamı geciktirir. Benim zaafım elimden alındığı zaman tek düşündüğüm intikam olur." deyip sustum. Pantolonun dizlerini elimle temizliyor gibi yapıp "Bu gün ben soyadındaki kılıçla adını bu dünyadan sileceğim. Ne senin adın var olacak, ne de bedenin! Sen bu dünyada yaşamamış, var olmamış bir insan olacaksın!" dedim. Aklıma sevdiğim kadının psikolojik hali geldiğinde sinirlerime hakim olamayıp "Canımın, sevdiğimin, karımın gözünden akıttığı her damlanın hesabını bana vereceksin, orospu çocuğu!" diye bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz itiraf
Novela JuvenilOna bir daha onunla evlenmek istemediğimi söylediğimde sinirlenmişti. Yüzüme bakmamamak için çaba harcıyordu. Önümde boş boş dolanmaya başladı, gömleğinin yakasını açarak. Birden "Sen benimsin kadın! Bunu o kafana sok! Şimdiki hayatında da, sonraki...