Beraber Arsel'in evine gelmiştik ve ona baktıkça suçluluk duygum beni boğuyordu.
Her ne kadar ona belli etmemeye çalışsam da o da anlıyordu ve sorun olmadığını söylüyordu.Odasına çıkmak için yukarı yöneliyordum ki sesini duymamla durdum.
"Yerde cam kırıkları var şimdi girme."
"Sorun değil" dedim ve yukarıya çıktım.Kapıyı açınca gördüklerimle daha da kendimi kötü hissettim.Bütün vazoları parçalamış ve camı da boydan boya kırmıştı.
İçeriye girip büyük cam parçalarını toplamaya çalıştım.
"Saçmalama Janset gel buraya"
Sesini duyduğumda arkamı döndüm ve o da hemen yanıma geldi.Topladığım camlarla ayağa kalktım.
"Sadece büyükleri topladım." dedim ve aşağı mutfağa indim.Elimdeki camları çöpe attığımda geri salona döndüm.
Kapının çalınmasıyla ilk açıp açmamakta kararsız kaldım çünkü burası Arsel'in eviydi ve ona sormadan bunu yapmam ayıp olurdu.
Yukarıya baktığımda kapıyı işaret ettim ve açmam için ve olumlu anlamda kafasını salladı.Kapıyı açtığımda Ege hemen içeri girdi.
"ARSELİM ANNEM BABASIZ YAVRUM"
dedi bağırarak."AMAN DA KURBAN OLSUNLAR VERENE KURBANE KURBANE"dedi oynayarak ve kendimi engelleyemeyerek güldüm.
Arsel ise yüzünü buruşturdu."Senin için yiğidim kızlarla olan planımı bozdum.Dedim bu çocuk kimsesiz değil onun arkasında dağ gibi ben varım ben!"
"Kısa kes"dedi Arsel ve Ege tekrar konuştu.
"Kampa gidiyoruz.Göster o ormandakilere kralın kim olduğunu.Dosta güven düşmana korku salıyoruz."
"Gelmem" dedi Arsel aşağı inerek ve Ege birden arkama geçip kolunu boğazıma doladı.
"Gelmezsen kız ölür."
Ben ise şu an eğleniyordum ve Arsel'e baktığımda kaşlarını çatarak Ege'ye bakıyordu.
"Dokunma ona gerizeklı!"
Beni bırakarak Arsel'e yaklaştı."Gerizekalı ha? Vallahi soyunurum bak."
"Bence de gitmelisin."dedim
"Hey hey orada bir dur! Arsel'le birlikte sen de geleceksin."
"Olur" dedim ve Arsel bana şaşırmış bir şekilde bakıyordu.O reddeteceğimi bekliyordu fakat bu kamp eminim bana da Arsel'e de iyi gelecekti.
"Tamam" dedi Arsel de ve Ege Arsel'e dikkatle baktı.Bunu çok anlamasam da Ege yeniden konuştu.
"Yanındaki sert hatunu da getirsen mis gibi olur aslında."
"Söylerim ona ama geleceğini sanmıyorum."
"O iş bende" diyip gülerek buradan ayrıldı.
"Hâlâ nasıl bunla arkadaş kaldığıma şaşırıyorum."diye homurdanarak koltuğa oturdu ve ben de tam karşısına oturdum.
"Şanslısın."dedim ona bakarak.
"Ne konuda?"
"Ege... Her daim seni mutlu etmeye çalışıyor.Ege muhtemelen kendi sorunu olduğunda sana hiç yansıtmıyor çünkü Ege senin de endişelenmeni istemiyor.Senin bir sorunun olduğunda sen söylemesen bile anlıyor ve seni mutlu etmeye çalışıyor.Ege'nin yöntemi ise şakalar yapıp daima gülmek ve bu bence en zoru.Bu söylediklerimi yanlış anlayıp anlamamak sana kalmış."
"Belki de benim yöntemim de umursamıyormuş gibi davranarak ona da unutturmaktır.Uzun süredir arkadaşız ve Ege'nin sürekli şakalar yapıp gülmesi aslında bir rol.Onu en iyi ben tanıyorum çünkü günün sonunda başbaşa kaldığımız zaman asıl Ege oluyor."
"Bu çok güzel bir şey."
"Peki senin?"
"Ben tekim.Hep de böyleydi.Biriyle arkadaşlık kurabilmek çok güzel bir şey fakat galiba ben pek arkadaş olunabilecek biri değilim."
"Neden?"
"Kimseye güvenme herhangi bir sorunumu anlatmam belli bile etmem.Ben sadece dinlerim.Ne kadar konuşursa konuşsun dinlerim ve konuşmanın sonunda mesleğimi yaparım.Hiçbir zaman samimi olmam."
"Demek ki gerçek biri çıkmamış karşına."
"Aslında her şey kişidedir.Bir nevi yapıda.
Küçükken herkes oyun oynarken ben izlemeyi tercih ederdim.Bu beni oyuna dahil etmediklerinden değildi.Çünkü ben izlemeyi severdim ve onlar da her seferinde onlarla oynamak istemediğimi düşünürlerdi.
Onlar beni dışlamamıştı ben kendimi dışlatmıştım.""Nasıl bir çocuk olduğunu tahmin edebiliyorum."dedi gülümsedi ve bende buruk bir gülümseme sundum
"Tahmin edemeyeceğin kadar tuhaf."
"ince bir ruha sahipsin ve bu doğuştan sana bahşedilmiş bir şey.Her şeyi çok derin düşünürsün ve söylenen her kelimede bir anlam ararsın.Her ne kadar umursamaz olduğunu düşünsende alıngansın, kırılgansın.Sana olan bir söz bile tüm gün boyunca moodunu düşürür ve düşünmeni sağlar.Ne yaptım dersin? Yani bütün suçu kendinde arar kendini eleştirisin.Sen alkışlanmayı sevmezsin alkışlamayı seversin bunun için de gölgede kalmayı tercih edersin ama öyle parlak bir ışığın var ki değil karanlık aydınlıkta bile farkedilirsin.Milyonlarca ışığın arasında ben yine senin ışığını tanırım."
Beni bu kadar iyi tanıması korkutmuştu.Çünkü ben tanınmayı sevmezdim.Tıpkı filmlerde yoldan geçen insanlar gibiydim.Ne filmin akışını değiştirirdim ne de tanınırdım.
"Tanırsın."dedim gülümseyerek.Belki de beni tek tanıyan Arsel'di ve bu durumun ironikliği beni güldürmüştü.
"Geç oldu bu gece burada kal.Hem yarın zaten buradan kampa gideriz."
"Dönme-"
"Lütfen Janset.Hem artık tek kalmak istemiyorum."dediğinde bu itirafı beni şaşırtmıştı.Gözüm eline kaydığında çoktan karar vermiştim.
"Tamam"
Yukarı çıktık ve yan yana iki odada kalıyorduk.Şu an yatağın içinde yatmaya çalışıyordum çünkü durmadan olduğum yerde dönüp duruyordum.Kapının açılmasıyla içeriye Arsel geldi.
"Uyumadın mı?"
"Uyku tutmadı."
"Gel benimle" dedinde resmen yataktan fırladım çünkü sıkılmıştım.Bir üst kata çıktığımızda terasa geldik ve gökyüzüne baktığımda yıldızla dolu olduğunu gördüm.Arsel'in evi merkeze uzaktı ve bu civarda da nerdeyse kimse yaşamadığı için ışık yoktu.
"Çok güzel."
Bir şeyler mırıldandı fakat anlamadım.
Biraz daha işerleyince gördüğüm şeyle dudaklarım kıvrıldı.Yerde minderler vardı Arsel oturunca hemen yanıma oturdum ve ani bir kararla uzandım.O da yanıma uzandı ve aramızda az bir mesafe olduğu için rahatsız olmasın diye biraz daha uzaklaştım."Rahatsız etmiyorsun."
"Ya yanlışlıkla değersem."
"Bu beni korkutmuyor."
Ah bu onun için çok iyiydi.Korku gittikçe birine dokunabilme ihtimali artıyordu."Güzel" dedim ve gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.Son duyduğum şey "Sen de" olmuştu.
.
............
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altüst:Yeniden
Ficção Adolescente... "053***:Ve her canlı yaşattığını tadacaktır.Ya hayatla ya da yaraladığıyla tadacaktır.O üstünde haklarla gitti.Onu, orada bile rahat etmesin diye üstündeki kul haklarıyla öldürdüm."