Merhaba asklarım... Nasılsınız?<333
Bölümü geç attım çünkü ilk taslağım silindi ve en baştan yazmak zorunda kaldım. Okul dışında etüte de gidiyorum ve bulduğum her fırsatta ufak ufak yazmaya çalışıyorum. Çok uzatmadan bölüme geçelim o zamann
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın<333
Multi: Uğur
❄
"Neden geleceğini haber vermedin?" dedim kollarım hala ona sarılıyken. Saçlarımın arasına bir buse kondurdu.
"Haber verseydim sürpriz olmazdı." dedi muzip bir sesle. Kıkırdadım ve kendimi geriye çektim.
"Hoş geldiniz Bay Kuznetsov."
"Nicolai yeterli, Melih'ti değil mi?" dedi babam Melih'e. Melih gülümseyerek başını salladı.
"Oyuncu eksikliği kalmadığına göre ben gidiyorum." Kaan'ın bunu demesi ve salondan çıkması bir oldu. Son günlerde birden ortadan kaybolmaya başlamıştı. Yunus Bey dağılmış salona iç çekerek baktı ve tekli koltuğa attı kendini. Canı sıkkın gibiydi, herkesle iyi kötü bir şeyler konuşmuşken onunla hiç iletişime geçmemiştim.Hoş, böylesi benim için daha iyiydi.
Arın kolumdan tutup ikili koltuğa çekiştirince ofladım. Babamla birlikte bu ortamdan kaçmayı planlıyordum oysaki. "Sen Arın olmalısın genç adam. Hakkında çok şey duydum." Josh... Tüm bunların arkasında neden senin parmağın varmış gibi hissediyorum?
"Neyse ne, sonunda eve geçtiğimize göre niye burada olduğunu artık söyler misin Nico?" Yunus Bey'in gerginliği ister istemez beni de geriyordu. Babam ve Yunus Bey arasında kısa bir bakışma geçti. "Ona söylemelisin Nicolai, bilmeyi hak ediyor." dedi Nergis Hanım. Anlamadığım için başımı Arın'a çevirdim. Kaşlarını çatmış annesine bakıyordu.
Onu boşverip koltuğun kenarında yaslanan Can'a yanaştım. "Burada ne halt dönüyor?" Kararsız kalmış yüz ifafesiyle omzunu silkti. "Anlamadım ki."
"Lena," babam önümde dizlerinin üstüne çöküp ellerimi tuttuğunda yerimde dikleştim. Tamam... Bu tuhaftı işte. "Bu benim için çok zor ama şunu bilmelisin ki ne olursa olsun sen benim tek varisimsin." Gerginlikten ellerim titremeye başladı, bu lafın sonu nereye gidiyordu.
"Ölüyorum da veda konuşması mı yapıyorsun baba? Ne diyorsan de işte." diye alaya almaya çalıştım.
"Pekala... Ada benimle İngiltere'ye dönüyor. Ben de kısa süre sonra tekrar Rusya'da olacağım ama Ada gelmeyecek, eğitimini orada tamamlayacak. Sen ise burada kalacaksın." Güldüm, bunu zaten biliyordum ki. "Temelli olmasa da uzun bir süre." Gülüşüm suratımda asılı kaldı.
"Bunu yapamazsın! İstediğim zaman döbebileceğimi söylemiştin!" Ellerimi avuçlarının arasından çektim hızla. Çağlar ailesi suspus olmuş bizi izliyordu. "Lena lütfen sakin ol." diyen Melih'e aldırmadım.
"Yapamazsın! Burada kalıcı olmadığımı söyledin. Baba... Evime gitmek istiyorum beni öylece bırakamazsın!" Gözlerim dolduğunda saçımı çekiştirdim.
"Seni bıraktığımı mı sanıyorsun aptal, Rusya'ya dönmen güvenli değil. Senin içinde olduğunu düşünerek evi kurşuna dizmişler! Sana yaklaşmalarına izin vermeyeceğim." İşlerim yolunda değil derken kastettiği bu muydu? Annemin dediğini yapıp silah işinden çekilseydi ne annemi kaybederdik ne de bu halde olurduk. Gözlerimi kapatıp sakinleşmek için kendime birkaç saniye verdim. Sakin olmazsan onu inciteceksin sus Lena. Onu suçlama.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | Farklı Milletler
General FictionÖnceden evimizin yanındaki donmuş gölde kayarken, yıldızların benim için parladığına inanırdım. Sonra kendi yıldızlarımı yarattım, bir gün ben de pistin içinde parlayan bir yıldız olacaktım. Tüm yıldızlar birer birer kaydı, gökyüzü karanlığa büründü...