uzun soluklu bir aradan sonra nihayet burdayım. nasılsınız?
karışıklık olsun istemiyorum
lena'nın arkadaş grubu: güney, uğur, yavuz, dila
çağlar kardeşler sırasıyla, pars, melih, mert, kaan, arın-lena, can
çok uzatmak istemiyorum asklarim iyi okumalar
❄
"Üzgünüm ama şu anda yurt dışındayım. Röportajı iptal etmek zorundayız," dedim bir yandan da Can'ın bana verdiği Türkçe kelime kartlarını inceliyordum. "Eğer gelmeyecekseniz görüşmeyi ikinciyle gerçekleştireceğiz Bayan Kuznetsova."
Konuk olarak davet edildiğim programa gidemeyecek olmak benim için kötü olsa da yapacak bir şeyim yoktu. "Anlıyorum, ikinciyle yetinecek olmanız üzücü." diyerek aramayı sonlandırdım. Sabah erkenden kalkıp sporumu yapmış ve kahvaltımı etmiştim. Benim gibi erken kalkan Can'la salondaki geniş koltuğa kurulup sohbet ederken ulusal spor kanalının aramasını almıştım.
Başımı Can'ın dizlerine koyup kelime kartlarını okumaya devam ettim. Kursa yazılmıştım ve yavaş yavaş Türkçe öğrenmeye başlıyordum. Zaten çevremde sürekli konuşulduğu için zorlanmıyordum.
"Abla bir şey diyeceğim." diyen Can'a gözlerimi diktim. "Eğer istersen burdaki kanallardan birine röportaj ayarlayabiliriz sıkma canını."
Ellerimi uzatıp yanaklarını sıktım. "Sen beni düşünme ufaklık, iyiyim merak etme." Kaşlarını çatıp ellerimi itmeye çalıştı, yanaklarının sıkılmasından hoşlanmadığını biliyordum. Can pes edene kadar yanaklarını bırakmadım. En sonunda gözlerini devirip saçlarımı karıştırdı. İkimizde birbirimize dik dik bakıp sonrasında dayanamayıp kahkaha attık.
"Şu koca bebeklere bak oy kurban olduklarım," dibimize gelip bizi öpen Nergis Hanım'la tebessüm ettim. Sevgisini hissettirmekten çekinmeyen bir kadındı. Onun arkasından gelen Kaan'la kaşlarımı kaldırdım. Kavga olayından beri benimle konuşmamıştı.
"En sevdiğin oğlunu neden unutuyorsun anne?" diyerek Nergis Hanım'ın omzuna kolunu attı ve onu kendine doğru çekti.
"Sen sus sıpa daha bana hesap vereceksin." Kaan muzipçe gülüp annesini göğsüne bastırdı. "Tabii sultanım nasıl istersen."
"Uzak dur lan annemden it!" diyip Kaan'ı ensesinden tutan Mertti. Diğerleri de gelmişti.
"Masa hazır Nergis Hanım," dedi çalışanlardan biri.
Pars'ın üzerinde askeri üniforma dikkatimi çekti. Bakışlarımı hissetmiş gibi başını bana çevirdi. Ciddi ifadesi kırılmasa da eski sertliği yoktu. Gözlerini ilk çeken o oldu.
Sesszice yanlarından ayrılmadan önce başımı anlık olarak arkaya çevirdim, Can'la gözgöze geldik. Beni anlıyormuş gibi bakıyordu. Hayır, gerçekten. 14 yaşında olmasına rağmen abilerinden daha olgun bir çocuktu.
İç çekip odama çıktım. Babamla en son iki gün önce konuşmuştuk. İngiltere'ye bir hafta sonra Ada'yla birlikte dönecekti. Sonrasında babam Rusya'ya geri gidecekti, Ada ise tek başına İngiltere'de ne bok yiyorsa yesin artık. Gerizekalı.
Telefonumu alıp yatağıma zıpladım. Sosyal medya hesaplarımdan gelen bildirimleri kontrol ettim. Çevrem genişti birçok arkadaşım, tanıdığım vardı ama hepsi takılmalıktı, beni ben olduğum için seven sayılı kişiler vardı.
İnstagramda dolaşırken üstten gelen mesaja baktım.
Babam: Seni almaya geleceğim yarım saate, hazırlan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | Farklı Milletler
General FictionÖnceden evimizin yanındaki donmuş gölde kayarken, yıldızların benim için parladığına inanırdım. Sonra kendi yıldızlarımı yarattım, bir gün ben de pistin içinde parlayan bir yıldız olacaktım. Tüm yıldızlar birer birer kaydı, gökyüzü karanlığa büründü...