iyi okumalarr oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn<3
❄
Londra
Uçaktayken hiç uyumadığımdan çıkan göz altlarımı kapatmak için güneş gözlüğümü takıp ilerledim. Londra'ya varmıştık ve eve gitmek üzere havalimanından ayrılmıştık.
Pars yanıma yaklaşıp gözlüğümü çekip aldı ve kafasına taktı. "Bana daha çok yakıştı." dedi ve önüme geçip ıslık çalarak yürümeye devam etti.
Sert bir nefes verdim. "надоедливый! (Gıcık!)" diye mırıldanıp yürümeye devam ettim. Neden bu da gelmek zorundaydı?
Arkamızda kalan Arın, Melih ve Can'ı beklemeyerek Pars'ın peşinden gittim. Ona yetişmemem için büyük adımlarla ilerliyordu. "Çocuk musun sen ya! Versene şunu!"
Omuz silkip bizim için ayarlanan arabanın şoför koltuğuna bindi. Sinirle olduğum yerde durdum ve Hector'a döndüm. Sorun ettiğim şey bir gözlük değildi, asıl sorun kim oluyordu ki bana öyle davranabiliyordu?
"Hadi Lena, gelsene abicim." diyen Melih'e aldırmadım.
"я не пойду с ними! (Onlarla gitmeyeceğim!)" Hector başını salladı, kulağındaki kulaklığa bir şeyler söylediği sırada yerden havalandım. Şaşkınlıkla olanları algılamaya çalışırken çığlık attım.
"Senden ben sorumluyum küçük kardeşim ve sen bizimle geliyorsun." dedi Pars. Omzundan aşağı sarkıyordum, hırsla sırtına bir yumruk indirdim.
"Bırak beni hayvan! Ne hakla bana dokunursun geri zekalı!" Omzunda debelenmemin bir faydası olmadığını fark ettim. Yardım istercesine Hector'u aradı gözlerim.
Güçlü eller tarafından geriye çekildim. "Hanımefendiye bir daha dokunursanız, patronun uyarasını görmezden gelerek size zarar vereceğim Bay Çağlar."
Pars hahlayarak Hector'u inceledi. Onun spor giyiminin aksine Hector siyah takım elbisesiyle ve daha iri vücuduyla karşısında dikiliyordu. Hector'un arkasına geçtim, bu savaşın kazananı belliydi sonuçta.
"Lena'dan abisi olarak ben sorumluyum. Benimle gelecek." dedi kararlı bir şekilde.
Hector beni öne çıkarıp ellerini omuzlarıma yerleştirdi. "Peki o zaman, siz Bay Çağlar'la gitme fikri konusunda ne düşünüyorsunuz leydim?" dediğinde başımı kaldırıp sırıtarak Pars'a baktım. Meydan okuyan bakışları sarsılmış gözüküyordu. Ne bekliyordu ki? İstemediğim bir şey için zorlanacağımı mı? Üzgünüm Pars, burada işler ben bir şey istersem alırdım ve istemezsem olmazdı şeklinde ilerliyordu.
"Burada daha fazla durmak istemiyorum." dedim. Arın üzülerek bana baktı, umarım beni anlardı. Pars'a tahammül edemiyordum.
"Abla," diye mırıldanan sesin sahibine baktım. "Sen de mi gideceksin?" Can'ın dolu gözleri oflamama sebep oldu. Kocaman bir ailesi vardı ve dağılmıştı, bu onun daha da içine kapanmasına sebep olmuştu. O senin kardeşin, diyen iç sesim vicdan azabından ölmemi istiyordu galiba.
Omuzlarım düştü. Arın'la bile dışarda buluşmayı düşünüyordum. Çağlar ailesinin ne yaşayış şekillerine ne de hakaretlerine daha fazla katlanabileceğimi sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | Farklı Milletler
General FictionÖnceden evimizin yanındaki donmuş gölde kayarken, yıldızların benim için parladığına inanırdım. Sonra kendi yıldızlarımı yarattım, bir gün ben de pistin içinde parlayan bir yıldız olacaktım. Tüm yıldızlar birer birer kaydı, gökyüzü karanlığa büründü...