21

7.7K 798 248
                                    

merhabalarr yeni bir bölümle geldimm

şimdiden iyi okumalar

uzun bir bölüm oldu lütfen oy verip yorum yapın <3

"...Hector aradığında onu bu halde buldum. Uzun zamandır kriz geçirmemişti, psikiyatristine haber vermeliyiz."

Etrafımdaki sesleri algılamaya başladığımda kendime geldiğimi fark ettim. Elim güçsüzce bir ele tutunmuştu. "Papa..." diye mırıldandım, sesim çatallıydı.

Yanağımdan kirpiklerime dokunan ve okşayan elle birlikte gözlerimi araladım.
Görüşüm netleştiğinde üzerime doğru endişeyle eğilen babamı fark ettim. "не бояться, здесь детка. (Korkma, buradayım bebeğim.)" 

İçim acıyordu, can çekişiyor hissediyordum. Ama dışardan boş boş bakmaktan başka bir şey yapmıyor gibi gözüküyordum. Gözlerim kurumuş çöl gibiydi, dudaklarımsa düz bir çizgi halinde. Babamın dolu gözlerine bakmak yerine bakışlarımı hastane tavanına çevirdim.  

Babam eğilip dudaklarını şakağıma bastırdı. "İyi olmanı bekleyeceğim, küçük meleğim." Göz kenarımdan akan bir damla yaş yavaşça saçlarımın arasına karıştı.

En son Josh'un geldiğini hatırlıyordum, sonrası bulanıktı. Andrew... Ölmüştü. Ölmesi yeterli miydi? Benden aldıklarına, bana bıraktıklarına ne olacaktı? Midem hissettiklerimle yeniden çalkalandığında yerimde hızlıca doğrulup hastane odasındaki tuvalete koştum.

"Lena?" Babam koşarak yanıma geldi, "Josh doktoru çağır!"

İğrensem de klozetin kenarlarına tutunarak doğruldum. Sendelediğimde babamın yardımıyla lavaboya ulaşıp musluğu açtım. Elimdeki köpüğün gitmesi için suya tuttum ve avuçlarıma doldurduğum suyu rahatlamak için suratıma doğru vuracakken, gördüğüm şeyle çığlık attım. Elime bulaşan kandan kurtulmak için suya tuttukça daha da bulaşıyor gibiydi.

"Lena, bana bak Lena! Yok bir şey tamam geçti, geçti." Başımı babamın göğsüne gömüp hıçkırarak ağlamaya başladım. Hafızamın sildiğini sandığım anıların, zihnimin içinde yeniden can bulması beni tüketiyordu. Zayıf olmaktan nefret ediyordum.

"я скучаю по моей маме! (Annemi özledim.)" diye sızlandım. Sadece beş yaşıma kadar vardı yanımda yine de varlığı geriye kalan tüm yaşlarımda da benimleydi. Çocukluk anılarının çoğu hatırlanmazdı ama sevgi unutulmazdı. Hissettirdiği güven, sarılışı, bir bakışı, şefkati... Bunlar unutulmazdı.

Nico etrafıma sardığı kollarını sıkılaştırdı. Başını eğdiğinde çenesinin baskısını hissettim."я тоже скучаю по нему (Ben de onu özledim.)" diyerek iç çekti.

Sakinleştiğimden emin olduktan sonra sakin adımlarla beni yatağıma kadar götürdü. Odanın içinde tedirginlikle bekleyen Josh'a halsizce gülümsedim. Daha kötülerini atlatmıştık, bunu biliyordu.

"Eve ne zaman gidece-" cümlem Nico'nun göğsündeki kan lekesini fark etmemle yarım kaldı. "Baba..." dedim titreyen sesimle. Yaralanmış mıydı?

"Önemli değil, dikişleri zorlamış olmalıyım." dediğinde hüzünle ona baktım. Benim yüzümden...

"İçin rahat edecekse pansuman yapmalarını isteyeceğim, sonra da eve gideriz tamam mı?" dedi.

Babam gittiğinde Josh yaklaşıp yatağın boş kısmına oturdu. Önüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Daha iyi misin?"

"Her şey üst üste geldi, yorgun hissediyorum." dedim dürüstçe. Gözlerim gözleriyle buluştu, çökmüş görüntüsünü içimin burkulmasına sebep oldu. "Sen nasılsın? Neler olduğunu anlatmayacak mısın?"

BUZ | Farklı MilletlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin