iyi okumalar...
Arın'dan gelen görüntülü aramayı kabul ettim. Yorgun suratı ekranda belirdiğinde "Nasılsın?" dedim.
"Hiç sorma abim terör estiriyor." dedi bıkkınlıka. Benim gibi ev cezası almasa da Pars sıkı yönetim ilan etmişti.
"Can nerede? O iyi mi, anlattınız mı olanları?" Onun için endişeleniyordum.
Arın iç çekip başını iki yana salladı. "Annem gittiğinden beri sessizleşti, anlatmak iyi bir fikir değil. Kaan'ın arkadaşında kaldığını sanıyor."
"Sence de tuhaf değil mi? Ada için gittiklerini söylemişler ama ikisinin aynı anda gitmesi ve annenin Can'ı öylece boşvermesi?" Nergis Hanım'ı birazcık tanıdıysam Can'ı bırakıp gidecek birisi değildi.
"Bana da öyle geliyor Lena, off bilmiyorum her şey o kadar berbat ki!"
"Sakin ol Arın üstesinden geleceğiz tamam mı?"
"Umarım... Babanla konuştun mu?" dediğinde gözlerimi devirdim. Nico hala aramamıştı ve diken üstündeydim.
Laptopumu açarken bir yandan da Arın'a cevap verdim. "Hayır bekledikçe strese giriyorum ne yapacağı belli olmaz." Özellikle büyük babamın yanına göndermekten bahsedince tümden delirmiştim. Gitmek isteyeceğim son yer bile değildi.
Saçlarını geriye doğru çekiştirdi, "Kusura bakma ama Nicolai manyağın teki." dedi. Omzumu silktim belki biraz öyleydi, kimin ruhunda manyaklık yoktu ki zaten?
"Arın sana sesleniyorum duymuyor musun?" arkadan seslenen galiba Mert'ti. Arın oflayıp geliyorum, diye bağırdı.
"Tekrar ararım görüşürüz güzelim."
"Görüşürüz..."
Telefonu kenara koyup laptopun başına geçtim. Girdiğim sitenin aksesuar bölümüne tıkladım. Çok güzel gümüş yüzükler vardı, beğendiklerimi sepete ekledim.
Hayatım daha ne kadar kayabilir diye düşünmek yerine neon tabelayı, iki tane güneş ve ay temalı duvar halısını da ekledim. Bir duvarı anime posterleriyle kaplasam fena olmazdı sanki.
Siparişleri tamamladıktan sonra yavaş adımlarla iki gündür kapandığım odamdan çıktım.
Josh berjer koltuğa yayılmış, telefonuyla ilgileniyordu. Babam ona benimle kalmasını ve başımı beladan uzak tutmasını tembihlemişti.
"Aç mısın Josh?" dedim.
Göz ucuyla bana bakıp tekrar telefona odaklandı. "Yok." Meşgul gözüküyordu. Sen bilirsin, diyip mutfağa geçtim.
Dolaptan çıkardığım kabakları yıkayıp boyuna üçe böldüm. Tavuğu da almak için dolaba yönelenecekken kapı çaldı.
Josh benden önce davranıp koşarak kapıya ulaştı. "Hoş geldiniz efendim."
"Papa?" Bana haber vermeden gelmelere alışmıştı bu adam. "Senin ne işin var burada?"
"Seni özledim," dedi gözlerini kaçırarak. "Gelmemden memnun değilsin sanırım?"
"Yok ondan değil."
Gelmesini beklemiyordum, böyle iyi muameleyiyse asla. En azından surat asıp azarlardı. Ters bir şeyler olduğunu belli ediyordu zaten.
Şaşkınlığımı üzerimden atıp onu içeri aldım. "Yemek yapıyordum tam, acıkmışsındır." dedim. Yanlarından ayrılacakken babam kolumu tuttu hafifçe. "Boşver yemeği gel oturalım."
Kaşlarım istemsizce çatıldı. "Sen iyi misin?"
Başını belli belirsiz salladı, sonra Josh'a "Hazırlan, pijamajla gelmeyi düşünmüyorsun herhalde." diyip beni kendiyle birlikte koltuklardan birine oturttu. Karakol olayı yüzünden mi böyle diye düşünmeden edemedim.
"Özür dilerim, Kaan'ın bizi öyle bir yere götüreceğini bilmiyordum. İfademi de değiştirdim onun yüzünden orada olduğumuzu söyledim." dediğimde başımın üstüne dudaklarını bastırdı. Çenemi göğsüne yasladım yüzünü görmek için.
"Önemli değil bebeğim iyi olman yeter, onun dışında her şeyi baban halledecek." ardından aklına bir şey gelmiş gibi doğruldu. "Burada olduğunu kimseye söyledin mi?"
"Hayır, neler olduğunu anlatacak mısın?"
Dudaklarını araladığında Josh ikimizi böldü. "Ne zaman gideceğiz?" Gri kazağı siyah kot pantolonunu siyah deri eldiveni tamamlıyordu.
Normalde hep benimle olurdu, tek bırakmazdı. Şimdiyse gitmek için hazırlanmıştı.
"Kötü bir şey oldu. Değil mi?" Bakışlarımı ikisinin arasında gezdirdim hızlıca. Josh doğrudan babama bakıyordu, babam bir şey demeden konuşmayacağı açıktı.
"Senin Türkiye'de olduğunu öğrendiler." Bir çırpıda söylediği şeyle suratımı buruşturdum.
"Kim öğrendi?" Babam hırslı bir adamdı, bu yüzden edindiği düşmanlar fazlaydı. Ama onu korkutacak kimse yok sanırdım, bugüne kadar. Göz bebeğine yansıyan korkuyu hissedebiliyordum. Kaybetme korkusu.Bunu biliyordum daha önce görmüştüm.
Zihnimdeki sesler yükseldiğinde ellerimle kulaklarımı kapatmayı ve çığlık atmayı istedim. "Öldüğünü söylemiştin." En son beş yaşımda, nefesimin titreyişine kadar hatırladığım o lanet günden sonra geçti sanmıştım.
"Annemin katili hala yaşıyorsa onca sene karanlığa bulaşmanın anlamı neydi?" diye suratına hırsla bağırdım. Yıllarca silah işinden çıkmamış, aksine iyice dibe battığını ve güce bulaştığını biliyordum. Aptal değildim, tüm bunlara rağmen o orospu çocuğunu neden gebertmemişti? Ölmesi lazımdı, geçmesi, çığlık seslerinin dinmesi lazımdı.
"Katherine bana bak." Yüzümü ellerinin arasına aldı, siyah gözlerinde yansımamı görüyordum. "Her şey çok yakında bitecek tamam mı?" Başparmağıyla akan gözyaşımı sildi.
Başımı iki yana salladım. "Gitmeyin." Onlara bir şey olursa yaşayamazdım. Ömrümün sonuna kadar kaçacak olsam da sorun değildi.
Babam ısrarla çalan telefonunu kapatmak yerine bu sefer açtı. "Ne var Pars?" Bir süre karşı tarafı dinledi. "Hayır benden sonra ülkeye giriş yaptılar, eve giderlerse haberim olsun. Bu sefer kolay kurtulamayacaklar."
❄
Bölüm sonu...
Şimdi her şey bölük pörçük geliyor olabilir ama sonraki bölümde daha anlaşılır olacak her şey.
Sonraki bölümde başka bir karakterin ağzından daha yazacağım.
Nico, Josh ve Pars. en çok istenilen kişiden dinleyeceğiz size bırakıyorum.Kitabın kurgusu başta kafamda belli değildi yaklaşık 5 6 bölüm sonra iyice oturttum, en başta amacım kimsenin kimseyi kan bağı yüzünden sevmez veya nefret etmez; bunu açıklayabilmekti. kalp bağı çok daha önemlidir. bu yüzden biyolojik abilerin ilgisiyle dolu olması yerine üvey babanın sevgisi bana daha samimi geldi. bu bir gerçek ailem kitabı ama abi kitabı değil, kitabın açıklamasına da yazmama rağmen inatla bana yazılan bazı şeyler hoş değildi.
onun dışında sürekli bölümü geç atıyorum diye bana kızıyor olabilirsiniz, haklısınız. ama dışardaki hayatım, derslerim bazen çok yoğun oluyor. ve hala bu kadar okunmasına inanamıyorum. kesinlikle beklediğim bir şey değildi, 70bin'i geçtiğimizi görmek çok duygulandırdı beni. belki de ilk kurgum olduğu içindir bilemiyorum. bu kısım biraz iç dökme yeri oldu, nerdeyse attığım bölümden uzun olacak vkalclwlflşw bunun için de laf yemem umarım :Dsevgiyle kalın <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | Farklı Milletler
General FictionÖnceden evimizin yanındaki donmuş gölde kayarken, yıldızların benim için parladığına inanırdım. Sonra kendi yıldızlarımı yarattım, bir gün ben de pistin içinde parlayan bir yıldız olacaktım. Tüm yıldızlar birer birer kaydı, gökyüzü karanlığa büründü...