"Merhaba babacığım ben de tam seni arayacaktım."Derin nefes aldığını işittim. "Eminim öyle yapardın Lena."
"Kullandın mı?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Sadece bir kez soracağım cevap ver bana!"
Ağlamaktan sızlayan gözlerimi yumdum. "Tanrım gerçekten... Tabikide kullanmadım baba, öyle bir yer olduğunu bile bilmiyordum!" dedim sabırsızlıkla. Pars dikiz aynasından bakıp dediklerimi dinliyordu.
"Ben tamam diyene kadar gece hayatını unutuyorsun, evden kaçmaya çalışırsan ilk uçakla İtalya'ya büyükbabanın yanına gidersin" dediğinde inledim.
"Ama..."
Yanımda olmasa da gözlerini kısıp işaret parmağını bana salladığını hayal edebiliyordum. "İtiraz etme hakkın yok yeter, çok ileri gittin."
Kızgınlığının fazla olduğu belliydi. Bundan sıyrılamayacaktım galiba. "Benim bir suçum yok baba!" dedim isyanla. Açıklama yapmaya çalıştığımda lafı ağzıma tıkıyordu.
"Ben güvende olman için seni farklı ülkeye gönderiyorum şu olanlara bak. Önce hastane şimdi de karakol. Daha nerden toplayacağım seni Lena?"
Dilimi ısırdım, sakin ol Lena küçük bir çocuk değilsin. "Sana benim hatam değildi diyorum, sadece eğlenmeye gitmiştik. Çok az içtim onun dışın-"
"Alkol almak için yeterince büyükmüşsün gibi konuşma sana bunun için izin vermedim!" dediğinde telefonu istemsizce sıkmaya başladım. Kendimi tutmaya çalıştıkça üstüme geliyordu. Ayrıca bu konuda ona hesap vermek zorunda değildim. Arın elimi tuttu, göz göze geldiğimizde dudaklarını oynatarak 'sorun yok' dedi.
"Sakinleştiğinde devam edelim, konuşmak istemiyorum." diye mırıldandım. Suratıma kapattı. Omuzlarım düştü.
"Noldu?" dedi Arın.
Cevap vermedim, hem ne diyecektim ki? Konuşmama izin bile vermemişti resmen.
Araba durduğunda Pars inip kapımı açtı, beni kucağına almak için hamle yaptığında kendimi geriye doğru çektim.
"İstemiyorum."
Gözlerini devirdi. "Merak etme seni yemeyeceğim. "
"Geciktim mi Katherine?"
İmdadıma yetişen Josh'a minnetle gülümsedim. Havalandığımda başımı omzuna yasladım.
•
Duştan çıktıktan sonra banyoda dikkatlice üzerimi giyindim. Josh beni Çağlar'larda bırakmak yerine, Türkiye'ye ilk gelişimizde kaldığımız rezidansa getirmişti.
Bu babamın isteğiydi elbette.
Saçımı havluya sarıp iki kişilik yatağa bıraktım kendimi. Kollarımı başımın altına koyup sargılı ayağımı incelemek için havaya kaldırdım. En azından iyileşiyordu.
Ayağımı indirdim, bu sefer ellerim karnımı buldu. Aynanın karşısına geçtim hızla. Badimin uçlarından tutup karnımı açtım.
Beklediğim gibi ince belim yerini minik bir göbeğe bırakmıştı. Günlerce sağlıksız beslenip yatınca bu duruma şaşırmamam gerekiyordu ama yine de moralim bozulmuştu.
"Napıyorsun?"
Göbeğimi incelemeyi bırakıp bakışlarımı kapı pervazında dikilen Josh'a diktim. "Kilo almışım."
"Ne var bunda verirsin gider, bundan daha önemli bir meselemiz var?"
Kaşlarımı kaldırdım, "Daha önemli ne olabilir ki?" dediğimde homurdandı.
İçeriye girip deri koltuğa oturdu. Hep giydiği takım elbise yerine eşofmanlarıyla görünce yadırgamadım değil.
"O çantanın senin olmadığını biliyorum," dedi gözlerime bakarak. "Ama bu siciline işlerse neler olabileceğini düşündün mü? Biz olayın üstünü kapatırız ama ya birgün bu sana karşı kullanılırsa?"
Sertçe yutkundum, bunu nasıl düşünemedim?
"Yıllarca emek verdin, en iyisi olmak için çabalıyorsun Katherine! Yeni bir yarışma için hazırlanırken tüm emeğin uyuşturucu skandalına karışırsa ne olur sence?"
Gerginlikle boğazımı kaşıdım, "Silinirim, sektörden silerler beni Josh bir şeyler yap lütfen."
Josh ayağa kalkıp büyük adımlarla dibimde bitti. "Hiçbir zaman iyilik meleği olmadın. Çantanın senin olmadığını ve Kaan'ın uyuşturucu almak için oraya gittiğini ititraf edeceksin."
Hiçbir zaman iyilik meleği olmadın... Doğru başkaları için kendimi asla geri plana atmazdım. Ama Dila'yı ve Kaan'ı ifşa edebilir miydim? Üstelik Kaan'ın aksine Dila'nın hiçbir suçu yoktu.
Kargaşanın arasında Kaan'ın cebindekileri çantamıza atıp kaçacakken fark etmiştim ve çantayı çekip almıştım. İçindekileri uzanıp atacakken içeriye giren polisler buna engel olmuştu. Haliyle bende patlamıştı.
"Tahlillerim temiz çıktı, ama üzerimde bulunması sıkıntı oldu. Dila'yı harcayamam ama..."
"Bir fikrin var mı?"
"Avukatı buraya çağır, onu oraya koyanın Kaan olduğunu söyleyeceğim." dediğimde memnuniyetle gülümsedi.
"En başında bunu yapman gerekiyordu."
"Hala kızgın mısın?" dedim çekinerek.
Beni kendine doğru çekip sarıldı, kollarım anın şokuyla havada asılı kaldı. Arından beline doladım, ona sarılmayalı yıllar olmuş gibiydi.
"O piçlerin seni fark ettiğini sandım, aklımı kaybettim, çilli."
"Çilli mi?" kıkırdadım. "Sonsuza kadar hanımefendi diyeceğini sanıyordum."
Geriye çekildi, huysuz tavrıyla ağzının içinde bir şeyler geveledi. Sanırım babama küfrediyordu.
❄
Selam bölümler daha kısa olacak ve daha sık atacağım, uzun ama aralıklı atarak günlerce sizi bekletmek istemiyorum. yazdıkça atacağım part part.
Oylarınızı eksik etmeyin <3
![](https://img.wattpad.com/cover/284935723-288-k908607.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | Farklı Milletler
General FictionÖnceden evimizin yanındaki donmuş gölde kayarken, yıldızların benim için parladığına inanırdım. Sonra kendi yıldızlarımı yarattım, bir gün ben de pistin içinde parlayan bir yıldız olacaktım. Tüm yıldızlar birer birer kaydı, gökyüzü karanlığa büründü...