pinhani- bilir o beni🌸
aradan geçen uzun çok uzun zamandan sonra tekrardan merhaba. nasılsınız bakalım? ben burayı çok özledim.
bölümlere kaldığımız yerden devam edeceğiz. iyi okumalarr yorumlarda buluşalım, oy vermeyi unutmayın :)❤
Nicolai
Yıllardır omuzlarıma binen bir diğer yük, Yaren'le birlikte bebeğimizi de koruyamamış olmamdı.
Lena kardeşi olacağını henüz bilmiyordu. Biraz el üstünde tutarak büyütülen bir çocuktu ve kardeş fikrine nasıl yaklaşacağını kestiremediğimiz için söylemeyi ertelemiştik. O lanet günden sonra da... Uzun bir süre ikimizde kendimize gelemedik. Ve bir süre sonra önemini yitirdi. Zaten annesini kaybetmişti, başka bir kaybı daha bilmesine gerek yoktu. Kaldıramazdı.
Ortaokuldan bu yana krizleri azalmıştı, son yıllarda iyiydi. Onu hem kendimden hem de içinde bulunduğum dünyadan uzak tutmuştum. Bu sayede yavaş yavaş iyileşiyordu. Ya da ben öyle sanıyordum.
Andrew'im ölümü onda bir şeyleri değiştirmişti farkındaydım. Daha asabi, daha vurdumduymazdı. Ama gözlerinin içindeki ormana bakınca ordaki yangını net bir şekilde görebiliyordum. Acı çekiyordu, acısını gizlemek için saldırganlaşıyordu. Sikeyim, bu da istemeden de olsa benim öğrettiğim bir şeydi.
Onu yıkan her şeyi görmezden gelip hiçbir şey olmamış gibi ilerlemeye devam ediyordu. Daha kötüsü olamazdı, ikimiz de bunu öğrenmiştik. Daha büyük bir acı mümkün değildi, en kötüsünü yaşamıştık.
Yine yanıldım, kollarımın arasında titreyişi yaşadığım hiçbir acıya benzemiyordu. Baba ben bununla şimdi nasıl yaşayacağım, diye sormuştu. O an Josh'la istemsizce göz göze geldik. Ve büyük bir korku bedenimi sardı.
O günden beri yalnız bırakamıyordum onu, sakin gözükmeye çalışsam da soğukkanlılığımı kaybediyordum yavaş yavaş.
"Gelmeni istemiyor Nico, zorlamasak mı çok fazla?" diyen Josh'ı dikkate almadım. Gelmezsem daha büyük hayal kırıklığını uğrardı. Söz vermiştim ve beni beklediğini biliyordum.
Sonradan bize katılan Alex kaşlarını çatarak Josh'a baktı. "Neden istemiyor bunu kendisi mi söyledi?"
"Ne söylediğinin ne önemi var beni bekliyor ve gideceğim." dediğimde Alex tereddüt etti. Kol saatime baktım, biraz daha burada oyalanırsak geç kalabilirdik.
"Emin misin Nico? Yıllarca uğraştığın imaj silinecek bu gidişle. Davette zaten dikkatleri üzerine çektin."
Lena'nın zarar görmemesi için ondan uzak kalmak zorunda kalmıştım, bu doğruydu. Ama artık sabrım taşmıştı. "Andrew öldükten sonra davet umrumda bile değil, korktuğumu mu sanıyorsun? Asıl diğerleri korkmalı çünkü kızımı üzecek tek bir şeye daha tahammülüm kalmadı." Gözlerimi huzursuzca kıpırdanan ikilinin üzerinde gezdirdim.
"Etraftaki adamların sayısını arttır, prestijli bir okulun seçmelerinde olsak da tedbiri bırakmayın." dedim ve takım elbisemin yakasını düzelterek etrafa kısa bir bakış attım.
Bir yılanın başını ezmem diğer yılanların varlığını unutturmamalıydı. Lena peşine artık koruma takmadığımı sansa da durum tam tersiydi. Gittiği yerlerde gördüğü rastgele insanlar onun için oradaydı. Sadece baskı altında olmaya daha fazla katlanamadığını fark etmiştim. Bu yüzden bu işi gizli ve temiz halletmiştim.
Londra benim şehrim değildi ve dostlarım olduğu kadar düşmanım da vardı. Bir an için bile tedbiri bırakamazdım, o hatayı yıllar önce yapmıştım tekrarı olmayacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | Farklı Milletler
Fiksi UmumÖnceden evimizin yanındaki donmuş gölde kayarken, yıldızların benim için parladığına inanırdım. Sonra kendi yıldızlarımı yarattım, bir gün ben de pistin içinde parlayan bir yıldız olacaktım. Tüm yıldızlar birer birer kaydı, gökyüzü karanlığa büründü...