*4*

1.4K 139 38
                                    

Keyifli Okumalar :)


İstanbul'a son bahar erken gelmişti. Daha ağustos bitmeden sağanak yağmurlar yağmaya başlamıştı bile. Son birkaç günde bozulan hava daha da bozulacak diye konuşuluyordu. En azından sabahtan beri açık olan radyoda...

Hande, ilk defa kendisini daha gün ağarmadan yollara atmış olması şaşılır bir durumdu. Gece hiç uyumamasına rağmen sabahta uyumayı tercih etmeyerek erkenden şirketin yolunu tutmuştu. Bugün toplantı yapacaktı. Her ne kadar bunu istemese de o kızla tanışmak zorundaydı. Becerisi var mı yok mu merak ediyordu. Kendisiyle yola devam edebilmek için en azından aynı dili konuşmak zorundaydılar. Farklı görüşlere sahip olsalar (ki kıza baktığında öyle olduğunu görüyordu) o zaman bu ortaklık yürümezdi. Kabul ettiği işin tazminatını öder daha fazla zarara uğramadan geri çekilirdi Hande.

"Günaydın Hande hanım."

"Günaydın herkese."

Asansörü bile beklemeden direkt merdivenlere yönelen Hande, kendi odasına girmeden ilk iş olarak kardeşinin odasına gitti.

"Günaydın Simge."

"Hayırdır birine bir şey mi oldu? İyi misin? Neden buradasın?"

Hande, odaya girer girmez gırtlağına çöken kardeşini yeniden koltuğuna oturtup kendisi de masanın bir köşesine oturdu. Simge hâlâ nefes almadan sorularını yağdırıyordu. Hande, bunalıp öleceğini anladığında işaret parmağını onun ağzına kapatarak susmasını sağladı. Odaya çöken sessizliği hiç bu kadar sevdiğini hatırlamıyordu. Simge kıpırdamaz hâle gelip tamamen sessizleştiğinde Hande elini ağzından geri çekti.

"Sen dokuz ay annenin karnında nasıl dayandın acaba? İki dakika ağzımı açmama izin vermedin ki? 1759386593 tane soru sordun."

"E kızım sen sabahın erken saatinde kalkmazdın ki? Ne işin var burada?"

Hande gözlerini devirdi. Bazen Simge'yle kardeş olduklarına şaşırıyordu. Bir şey olmadığını söylemesine rağmen Simge hâlâ heyecanlıydı.

"Burası benim şirketim Simge istediğim zamanda gelmem sence de normal değil mi? Ayrıca sabah kalktım çünkü canım öyle istedi. Hatta gece hiç uyumadım desem yeridir. Sen şimdi buna da takarsın baştan söyleyeyim. Hiçbir şey olmadı. Uyumadım çünkü onu da canım istemedi."

"Hay senin canına... Ruh hastası bir kardeşe sahibim. Senle aramızda bir yaş bile olsa yine de az fark var ama sen benden en az on yaş küçüksün Hande. Saçmalıklarınla insanı öldürüyorsun."

"Ben böyleyim, beğenmeyen çekmesin."

"Kendini ben böyleyim diye savunmandan nefret ediyorum. Öyle bok gibisin işte, değiş!"

Simge, koltuğundan kalkıp camı açmak için pencereye doğru yürüdü. Hâlâ dudağının altından mırıldanıyordu. Hande, onun bu hâlini izledikçe aslında hem eğlenip, hem üzülüyordu. Sonuçta kızı genç yaştan delirtmeyi başarmıştı. Yaşlı teyzeler gibi ne zaman baksa bir şeyler mırıldanıyordu.

"Madem bok gibiyim sende üstüme basıp kokutma o zaman. Kısacası beni rahat bırak ayrıca çıkarken Yasemin'e söyle bana kahvemi göndersin."

"Senin uşağın mı var? Ayrıca benim odam burası koltuğumdan kalkar mısın lütfen?"

Simge Hande'den kurtulmak için kendi kahvesini kendisinin hazırlamasının iyi olacağını düşünmüştü. Kapıya doğru yürüdüğünde ise sevimli kardeşinin pişkin pişkin kendisinden kahve istemesine cinnet geçirmemesi imkânsızdı.

"Hande bazen beni çıldırtıyorsun. Hayır, yani düşünmüyor değilim seni gırtlaklayıp hapse düşsem nefsi müdafaa diye kaç yılla kurtulurum acaba?"

Hercai / GxG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin