*17*

1.5K 135 20
                                    

Keyifli okumalar herkese :)


"Seni hiçbir yere bırakmam Zehra önümüzdeki hafta bu salağın doğum günü var. Annem hepimizin bize toplanmamızı istiyor. Hande'ye sürpriz parti düzenlemekte ona yardımcı olacakmışız?"

"Bende mi?"

"Hepimizi bekliyor dedim ya tabi ki de sende geleceksin."

Zehra, başka şansının olmadığını anlayarak yutkunup koltuğuna iyice yaslandı. Bir saate kalmaz uçakları Atatürk havaalanına iniş yapacaktı. Bu da o demek oluyordu ki, eski sıkıcı hayatlarına geri dönme zamanları gelmişti. Hande yine aynı soğuk, itici kişiliğine geri dönecek, kendisi ise her fırsatta kızı kelimeleriyle linç etmekten geri kalmayacaktı.

Sanki Londra'da farklı mıydı?

İç sesinin söylediklerine gözlerini devirip dizlerinin üstüne bıraktığı dergisini yeniden eline aldığında, düşüncelerinden tamamen kurtularak gözlerini modellerin üzerinde gezindirdi. Son zamanlarda aklı hiç istemeyeceği kadar farklı yönlere kayıyordu ve buna bir dur demesi gerekirdi.

"İstanbul'u özlemişim."

Havaalanından çıkar çıkmaz karşılaştıkları nemli havayı ciğerlerine çeken Hande ellerini iki yanına açarak yüzünü gökyüzüne doğu kaldırdı. Gecenin simsiyah örtüsünün üzerinden yüzüne düşen soğuk damlalar boğazına doğru derin bir çizgi bırakıyordu. Bu haline herkes kendince memnuniyetsizliğini bildirse de Hande'nin keyfi gayet yerindeydi.

"Bir şey olmaz Simge. Ben kasım çocuğuyum, yağmuru severim."

Taksileri geldiğinde nihayet yakası açık olan montunu havada silkeleyerek üzerindeki damlaları yere akıttı ve arabaya doğru yürüdü. Yanına kim oturursa otursun, ıslaklıktan rahatsız olmasını istemiyordu.

"Annem neden herkesi eve topluyor?"

"Bilmiyorum."

Evlerinin bahçesinin girişinde adımlarını durdurarak çattığı kaşlarıyla önden yürüyen kardeşini süzdü. Yalan söylüyordu. Annesiyle iki yakın arkadaş gibiydiler ve her lafları, sırları birdi.

"Bal gibi de biliyorsun. Başıma bir çorap örmeyin de yalan söylemen önemli değil."

Nihayet arkadan gelenlerin de geçmesi için yürümeye devam ederek kapının yanında duran kardeşinin yanına vardı. Annesi daha ilk çalışlarında kapıda bekler gibi yüzünde geniş bir tebessüm kapıyı açtı.

"Kızlarım gelmiş! Minik filim."

Gül'ün hışmına ilk uğrayan her zamanki gibi Simge oldu. Hande annesinin kendilerini sevme şekline alışıktı ama yanında duran Zehra'ya baktığında, kızın gülmemek için bin bir surata girdiğini görebiliyordu. Gül'le Simge'nin büyük buluşması devam ederken Cansu'yla Zehra'nın beklemelerine gerek olmadığını ve içeri geçmelerini söyleyip, kendileri de kızların arkasından içeri girdi. Babası da koridorun başında bekliyordu. Hande, yüzünde kocaman bir gülümseme kollarını iki yanına açmış adama baktıkça bütün yol yorgunluğu geçiyordu sanki. Annesinden farklı olarak babası başkalarının yanında kendisine çocukluğundan kalma takma ismiyle seslenip, kendisini utandırmıyordu. Bunun için adama minnettardı.

"Babasının prensesi nasılmış bakalım?"

"Baba."

Sarılır sarılmaz çenesini adamın göğsüne yaslayarak yalvaran bir yüz ifadesiyle muzipçe güldü.

"Yapma lütfen."

İlerlemiş yaşına rağmen görüntüsüyle genç delikanlılara taş çıkaran adam bir eliyle Hande'nin saçlarını karıştırırken, bir taraftan da yanlarında duran kızlara göz kırpıp gülümsüyordu.

Hercai / GxG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin