20.Bölüm

2.8K 106 12
                                    

Votelerinizi ve yorumlarınızı alabilirsem çok mutlu olurum. Keyifli okumalar... Şimdiden teşekkür ederim... Multimedia'daki şarkı Ayza'nın sözünden yola çıkılarak :)

Ayza;

Sarılmanın çeşitleri vardı. Birine normal sarılırsanız o sizin için arkadaş kısmındadır. Ama sımsıkı hiç bırakmamak adına sarılıyorsanız işte o, aşık olduğunuz kişidir. Şuan Alex’in bana sarılması ne anlama geliyor bilmesem de, benim ona sarılmam aşkımdandı. Keşkeler kıskacında kalan hep bendim. Şuan da tam öyleydi durumum. Keşke aşık olmasaydım, keşke onu görmeseydim, keşke ve keşke… Uzayıp giden bir listenin ilk mürekkepli yazılarıydı bunlar.

Kollarının arasından ne kadar ayrılmak istemese de karnımın gurultusundan dolayı kalkmak mecburiyetindeydim. Kollarını çözüp o uyanmadan usulca kalktım.  Benim kalkmam ile koltuğa iyice yayıldı. Ona bakarken, boynumu oynattım. İki elimi belime yerleştirerek geriye doğru gerindim. Bunları yaparken hep gözüm Alex de idi. Sakallarıyla bile çok masum bir görüntü sergiliyordu. Bir ara sakallarını kesmemesini söyleyecektim. Masadaki telefonu alarak saate baktım. Daha 8.14 idi ve ben bu saatte kalkmıştım. Telefonu geri masaya koyarak bu sefer mutfağa yöneldim. Ona sürpriz bir kahvaltı hazırlayacaktım.

Asılı olan siyah, gri kareli önlüğü alıp üzerime geçirdim. Arkadan bağlayıp saçlarımı bileğimde hep taşıdığım lastik tokam ile topuz yapıp topladım. Dolabı açıp neler olduğuna baktım. Önce üç tane yumurtayı alıp tezgâhın üzerine koydum. Tavayı da bulduğum mutfak dolabından çıkararak, ocağın üzerine koydum. Yağı çok az dökerek yumurtaları kırıp omlet yapmaya başladım. Omletim olunca onu tabaklara bölüp koydum. Sıra taze sıkılmış portakala geldiğinde, dolaptan çıkarıp iki portakalı sıktım. Arada gözüm Alex’in üzerindeydi hemen kalkmasını istemiyordum. Diğer malzemeleri de çıkarıp masanın üzerine koydum. Geriye bir iki adım atıp gülümsedim. İlk defa huzuru hissediyordu göğüs kafesimin ardındaki kalbim. Ailemin yanındayken de huzurun içerisindeydim lakin şimdiki şeker tadındaydı.

“Ayza!” Alex’in sesini duyunca önlüğü çıkarıp yerine astım. Koşarak salona girdim. İyi ki koltuk mutfağı görmeyen taraftaydı.

Ben girdiğimde Alex o kuzguni karası saçlarını elleriyle dağıtmakla meşguldü. İç çekerek tam karşısında durdum. Beni görünce ensesine ellerini kenetledi. “Neredeydin?”diyerek sordu. Karşımdaki sanki ciddi anlamda sevgilimdi. Avcı ve av ilişkisi veya babamın yaptıkları yoktu. Normal bir çifttik de sabah beni yanında göremeyince merak eden bir adamdı.

“Gel benimle.”kaşlarını kaldırıp baktı. “Hadi ama.”diye ısrar edince ensesindeki ellerini çözüp dizlerine koyup kalktı. O kadar ağır geliyordu ki, “Önce elimizi yüzümüzü yıkayalım.”deyip sırtından banyoya doğru iteledim.

İlk önce o girdi arkasından ben. Elimi yüzümü güzelce yıkayıp çıktım. Alex’i göremeyince mutfağa gittim. Yüksek taburede oturmuş portakal suyunu içiyordu. Sinirle ayağımı yere vurup yanındaki tabureye bende oturdum. “Afiyet olsun!”sesimi soğuk tutmaya özen gösteriyordum.

Çatalımı alıp peynirden küçük dilim aldım. Tam ağzıma atacakken, “Ne o, seni beklemedim diye surat mı asıyorsun bana?”sorusu ile çatalım havada kaldı.

Peyniri ağzıma atıp çiğnedim. “Hayır! Surat asmıyorum nereden çıkardıysan artık.”dedim.

“Pekâlâ.”kahvaltısına geri dönünce bende etmeye devam ettim.

Zırhını kuşanan bu Alex’i sevmiyordum. Kendini geri çekip içine kapanmasını istemiyordum. Bir gün uzak, bir gün yakın olması canımı tahminimden daha çok yakıyordu. Kızgın volkanik lavların altında kalan toprak misali canım acıyordu. Ve bu acı beni tüketiyordu. İçten içe biliyordum ki özüm yok oluyordu.

AvcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin