SON

2.4K 94 14
                                    

Kimimize göre zamanın geriye akmasını istemekten başka çare yoktur. Hayat, bizim seçemediğimiz kadar zorluklarla karşımıza çıkar durur. Aynısı Damla için geçerliydi. Boşanma davasının ertelenmesi üzerine bir 3 ay daha beklemişti. İçten içe Robert'e hala deliler gibi âşıktı. Lakin affedecek nedenini kendisi bulamıyordu. Şimdi ise klozetin üzerinde oturmuş çift çizgi çıkan pembe iki çizgiye bakmakla meşguldü. 2 haftadır aralıklı gelen mide bulantıları, baş dönmeleri ve hastalık döneminin gecikmesi şüphelerini doğrulamıştı.

Banyodan çıktığı gibi salonda onu bekleyen kocasının yanına gitmeye başladı. Söylemek istedikleri canını yakacaktı belki, diğer taraftan bakılacak olunursa yüreğinde yanan ateşe su olup ferahlatacaktı.

Damla içeri girdiğinde kocası elinde tablet oturuyordu. Damla'yla olduğundan beri Robert'in işleri düzelmişti. Karısının isteği üzerine işlerini buradan yönetiyordu. Damla Robert'in yanına oturunca, Robert tableti masaya koyup Damla'ya döndü. Dalgalı siyah saçları yüzünü örtmüştü. Elleriyle kulaklarının arkasına sıkıştırıp yüzünü avuçladı.

Damla yutkunup, "Robert sana söylemem gereken bir şey var."dediğinde kocası başını salladı. "Dinliyorum hayatım."dedi.

"Ben... Ben hamileyim!"Robert karısının ne dediğini başta idrak edemedi. Hamile kelimesi ortada dönüp duruyordu. "Emin misin?"Robert sevinçten ne yapacağını şaşırmış karısına sımsıkı sarılmıştı. Mavi gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Tanrısı ona göre Robert'i affetmişti.

"Eminim."diyen genç kadın Robert'e sarılamadı. Elleri boşlukta kalakaldı. Söyleyecekleri bitmemişti.

"Söyleyeceklerim bitmedi."Robert karısından uzaklaşmış siyah-kahve arası gözlere aşkla bakıyordu. Damla gözlerini kaçırmadan, bir nefeste söyleyiverdi. "Boşanmak istiyorum."

Sevinci boğazında düğümlenen adam kaşlarını çattı. Ne demesi gerektiğini bilemiyordu. Gülmekle genç kadını sarsmak arasında gidip geliyordu. "Ne demek istiyorsun?"dedi tane tane. Karısının hamile olduğunu unutmaması gerekiyordu. Bu bebek onların mucizeleriydi.

"Dediğimi duydun. Senden boşanmak istiyorum. Devam edemiyorum, olmuyor."

"Ne demek olmuyor! Ben... Ben..."sinirle sarı saçlarını çekiştirdi. "Seni anlamıyorum Damla, bebeğimiz olacakken boşanmak ne demek? Aklını mı kaçırdın?"

Sinirle ayağa kalkan Damla ellerini beline koydu. "Aferin Robert deli damgası yemediğim kalmıştı."alkış yapıp sözlerine devam etti. "Seni istemiyorum. Affedemiyorum. Hem bu bebek senin değil benim. Bu da bana yaptıklarının bedeli olsun, şimdi evimden gitmeni istiyorum."

Robert ayağa kalkmış ateş saçan mavi gözleriyle karısının çenesinden tutmuştu. Damla debelenip kurtulmak istedikçe tutuş sertleşti. "Ne var biliyor musun? Bende kendimi affedemiyorum ama yoruldum. Bitsin diyorsan bitsin. Bebeğimi doğunca yanıma alacağım bunu unutma."

Damla'nın yanından giderken arkasından Robert'in genç kadın bağırdı. "Alamayacaksın! Bebeğimi almana izin vermem."sertçe çekilen kapının ardından sinirle ayağını yere vuran Damla, koltuğa çöküp elini karnına koydu. "Seni asla vermem. Vermem."gözlerinden yaşlar dökülürken ağladığı neyeydi, meçhuldü.

*

Gündüzü geceye kattılar derbeder halde. Hem pişmanlıklarını yaşadılar, hem sevgilerini, hem kaybedişlerini... Hayatta mutluluk sınırlarla olup biten bir döngüydü. Kaçırıldığı vakit bulunması zorlaşıyordu. Değerini bilmek gerekiyordu ama mutluluğun önüne set kurmuşsa nefret, o duvarlar yıkılıp aşılamıyordu.

AvcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin