Damla;
Güneş pencereden süzülürken Damla yüzünü ekşiterek çarşafın altına saklandı. Ama bölünen uykusunu geç yakalamışken çalan alarmla gözlerini açtı. Örtüyü tekmeleyip yataktan çıktı. Büyük bir isteksizlikle banyoya gitti. Yorgun yüzünün aynadaki yansımasına bakarken sıkıntıyla iç geçirdi. Klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdu. Bugün beşinci evlilik yıl dönümüydü. Tek başına, anılarla boğuşarak geçirilecek bir gün daha diye düşündü.
Hatırlamak istemediği tüm görüntüler yine zihninde canlanıyordu. Savaş bitiminde en başından beri laneti kaldırabilmek için onu kullanan insanların, ailem dediklerinin isteğini yerine getirmişti. Damarlarında gezen güçten kurtulabilmek için taşıyamayacağı bir yükü henüz doğmamış bebeğinin omuzlarına yüklemişti. Soğuk hastane odasında gözlerini umutsuzlukla açtığı anı hâlâ ilk günkü gibi hatırlıyordu. Hemen yanı başında öten makinenin sesi kulaklarına dolmuş, bebeğini sonsuza kadar kaybettiğini o an kalbinde hissetmişti. Bedeni yeterince iyileştiğinde hastaneden çıkar çıkmaz yaptığı ilk iş bavulunu toplayıp evi terk etmek olmuştu. Ancak Robert den boşanmamıştı. Amerika da herhangi bir sorun yaşamadan eğitimini tamamlayabilmek için adamın soyadını kullanmıştı. Anlaşmaları böyleydi. Okulunu bitirip modacılığa adımını attığı gün hayatı değişmişti. Diplomasını aldığı gün Amerika'yı terk edip evine, ülkesine dönmüştü. Ayrıca bu beş sene içerisinde ne Ayza'yı, ne Alex'i, ne de Robert'i aramıştı.
Türkiye'ye döneceğini bile haber vermemişti. Kalbindeki kırgınlık ve öfke ilk günkü tazeliğini koruyordu. Onlar için yaptığı fedakârlığı düşündükçe çıldırıyordu. Güvendiği, ailesi yerine koyduğu insanlar, sevdiği adam onu ve doğmamış bebeğini bir lanet için kurban etmişti. İlk zamanlar gerçekten delirmenin eşiğine gelmişti. Okula dönmesi, normal hayata adapte olması çok uzun zamanını almıştı. Yaşadıkları öyle inanılmazdı ki psikolojik destek için gittiği psikologa bile yalan söylemişti. Hikâyesini anlatabileceği kimse yoktu. Bir süre sonra ona kendisinden başka kimsenin yardım edemeyeceğini anlamıştı. Çaresizlik içinde hayatından kalanlara tutunmuştu. Tabi bu süreçte ayrılıklarının birinci yılı dolduğunda kocasının magazin dergilerinde mankenlerle çekilmiş fotoğraflarını görmesinin de etkisi vardı. O bebeğini kaybettiği güne saplanıp kalmışken başkaları hayatına kaldığı yerden devam edebiliyordu. Sayısını bilmediği kadar kadınla ismi anılmıştı Robert'in. Kadınların sürtük gibi giyinmeleri, sarışın sıfır beden manken olmaları ve muhtemelen Robert'in parası için yanında olmaları dışında ortak özellikleri yoktu. Robert'in başka bir kadına dokunduğunu düşünmek tüm öfkesi ve kırgınlığına rağmen midesini bulandırıyordu. Bu adamı nasıl sevebilmişti? Onun için sadece arkadaşına iyilik yapmak ve kurt adam lanetinden kurtulabilmek için hamile bırakması gereken sıradan bir kadın mıydı? Geçmişte yaşananların sebebi ne olursa olsun artık bir önemi yoktu. Damla Robert gibi değildi. Yıllar içinde hayatına girmeye çalışan her adamı hiç düşünmeden reddetmişti. Üstelik Ethan'ın vicdan azabını yaşarken, Robert'ten başkasının kendisine dokunmasına dayanamayacağını bilirken başka çaresi yoktu. Türkiye'ye dönünce de bu durum değişmemişti. 6 ay ailesinin yanında yaşayıp onlarla özlem giderdikten sonra biraz daha toparlanabilmişti. Çalışma hayatına ailesinin kanatları altındayken atılmıştı ve çalıştığı Şirket onu İstanbul'a yollamak isteyince aldığı terfinin getirdiği güvenle kendi ayakları üstünde durma hevesi içinde gelmişti. Ve şimdi Ortaköy'de bir apartman dairesindeydi.
Dinlediği şarkının sözlerini yüksek sesle mırıldanırken gözlerinden süzülen yaşları umursamadı "Artık kokun yok üstümde, sarılıp göğsünde ölmek isterdim."yüzünü elinin tersiyle silerek ayağa kalkıp duşa girdi. Bugün bir süre önce aldığı kararı uygulamaya gidecekti. Duştan çıkınca üzerine siyah takımlarını geçirdi. Yırtmaçlı eteği dizlerinin üzerindeydi. Beyaz gömleği, siyah ceketi ve sıkıca topuz yaptığı saçlarıyla kesinlikle eski Damla'nın asla giymeyeceği kıyafetler içerisindeydi. Giysilerinden, davranışlarına kadar kişiliği tamamen değişmişti. Daha olgun, daha tecrübeli ve insanlara karşı mesafeli bir genç kadına dönüşmüştü. Kol çantası ve çizim çantasını ayakkabılığının yanına koyarak topuklularını giydi. Üstünü kontrol etti, çantalarını alıp çıktı ve kapısını kilitleyip aşağıya indi. Babasının mezuniyet hediyesi olan Mini Cooper'a binerek randevu aldığı avukatın ofisine doğru sürdü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı
FantasyO buz mavisi gözleri olan bir Avcı... Ayza ise yalnızlığında kavrulan biri... Onları bir araya getiren Alex'in içinde yanan intikam ateşi... Ayza'nın tek istediği aşktı ve bulmuştu... Alex de, kurtları avlayan aile soyunun gereğini yapan genç bir A...