Çok bekletmek istemediğimden kısa bir şekilde attım. Lüften yorumlarınızı veya beğenilerinizi esirgemeyin :) Çünkü yazmak çok zor.
Rüzgar tenimi yalarken hissizleşmemem anormaldi. Tek kalbimin kırılan parçalarını duyuyordum. Milyonlarca bölünen bir araya zar zor getirebileceğim parçalar… Güçsüzlüğüm burada kendini gösteriyordu. Ben ayağa kalkıp yıkılan duvarları inşa edebilecek kız değildim. Betona sert darbe vurduklarında ben samandan yapıyordum. Üflediklerinde uçuyor, öylece kalıyordum. Şimdi bir evim bile yoktu. Arena’ya beni isteksizce sürüyerek sokmuştu. Karşımdaki başından beri göremediğim çok güçlü bir rakipti. Nereden vurmasını bilen, acımadan zehrini sokan bir gladyatördü. Arena dan sah çıkamamıştım. Ben çıkmak da istememiştim gerçi. Orası mükemmeldi. Kusursuzdu. İçeriye ne soğuk olduğunda sıcak girebiliyor, ne de sıcak olduğunda soğuğu alıyordu. Ama alev alev yanıyordu.
Söyledikleri kulaklarımda uğuldarken beni attığı kapının önünde sıcak arayan kediler gibiydim. Kapıyı açıp her şeyin yalandan ibaret olduğunu veya şaka yaptığını söylediğinde kollarımı boynuna dolayacak kadar da yalnızdım. Kapıya sırtımı vererek dizlerimi karnıma çektim. Elbisemin eteklerini bacaklarımın arasına sıkıştırdım. Rüzgar uğuldayarak yüzüme vurdukça saçlarım uçuşuyordu. Her uçuşmasında kendimi özgür hisseden ben şimdi hücrede zincirlenen biri gibi hissediyordum. Kalbim bende değilken bendeymiş havasında davranmak zordu. Yanaklarımdan yaşlar süzüldükçe ellerim inatla onları silmiyordu. Eğer silersem izleri geçecek, bende Alex’i unutmak zorunda kalacaktım. Oysa unutmak istemiyordum.
Babama katil değişi kanımı donduruyordu. Kesinlikle babam öyle biri değildi. Kendi halinde yaşayan adamın tekiydi. Tek derdi ailesiydi. Ya da ben bu zamana kadar öyle sanıp kandırılmıştım. Gözlerimi oyarak, etimi lime lime ederek gerçeği gösteren Alex’ti. Bana kurt olacağımı bile söylemişti. İşte saçmalığın önde gideni buydu. Roman da yaşamıyorduk. Gerçek dünyada yaşayan varlıklardık. Her şeyi sormam gereken ailem evdeyken ben bu kapının açılmasını bekliyordum. Bencildim ben. Sülük gibi yapışıp paçasından atamayacağı biriydim. Çünkü bir adam tarafından sevilmenin ne demek olduğunu görmekti amacım. Alex’in aşkı, sevgisi neyse yalan olsa bile ben görmeden ikimizin yerine de severdim. Ona da öğretebilirdim. Çünkü ona alışmıştım. Şu bir ay içerisinde onsuz olamayacağımı anlamıştım. Alex bana farklı bir hayat sunmuştu. Altın kafesi açmış, uçmamı sağlamıştı. İlk defa o zaman nefes aldığımı anlamıştım. O olmadan nefessiz kalır ölürdüm.
Yeni yılıma böyle girmek beterdi. Ben nasıl girersen öyle olur tarzı zırvalığa inanmayanlardandım. Sevdiğim çocuğun gözlerine lise de bakarak girmiştim. Hani şimdi neredeydi? Yoktu. Şimdi de bağlandığım adam beni kapı dışarı etmiş, soğukta eve gitmemi istemişti. Hıçkırığım dudaklarımdan kaçtığında elimle kapıya tutunarak kalktım. Bir seçim yapmam gerekiyordu. Bütün olanları bilmeliydim. Yaşayıp da ölmek artık bana çok uzaktı.
Kollarımı kendime dolayarak paytak adımlarımla Alex’in kulübesinden uzaklaşmaya başladım. Saçlarımı savurmasa rüzgar onun varlığından bile haberdar olmazmışım. Şimdi uçursa beni hayır demezdim. Kurtulur kendime yeniden sayfa açardım. Beyaz sayfalarımın üzerine siyah dolma kalemimle tane tane işlerdim harflerimi. Beğenmezsem koparıp atar baştan yazardım. Ta ki mayasını tutturana kadar tekrarlardım. Fakat hayallerden ibaretti. Gerçekte sayfalarımın siyahlarla kaplı olduğunu bilmek korkunçtu.
Ne kadar süre de geldiğimi bilmediğim evimi görünce gülümsemek istedim. Mimiklerim dahi oynamıyordu. Yüz hatlarım bile yorulmuştu. Bedenimin diğer kısımları ne yapabilirdi? Merdivenlerden çıkarak zili çaldım. Kapının açılma sesini duyulunca annem ile göz göze geldik. Ağzından bir çığlık kopunca ruhum da bir karıncalanma oldu. Güç kazandığımı anladım. Güçsüzlüğüm aslında güçlü oluşumdandı. Sadece cesaret yerine esaretim vardı. O da bu gece kopup kanatlarını özgürce çırpıyordu. Kolumdan tutup içeriye sokulunca sıcaklık bedenimi yaktı. Soğuktan ürpermek yerine sıcaktan ürpermem komikti. Ama sıcak demek Alex demekti. Yanımda olmasa bile yakıcılığını bırakmıştı. Persephone’sini salsa bile onu uzaktan izliyor, bedeninde izlerini bırakıyordu. Cehennemine sokanı yakıyordu. Ben Alex’in cehennemine tam giriş yaptığımdan soğuk işlemiyordu tenime. Kavrulmak istiyordum. Sonsuza kadar yanıp kül olup, küllerimden doğmaktı tek isteğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı
FantasyO buz mavisi gözleri olan bir Avcı... Ayza ise yalnızlığında kavrulan biri... Onları bir araya getiren Alex'in içinde yanan intikam ateşi... Ayza'nın tek istediği aşktı ve bulmuştu... Alex de, kurtları avlayan aile soyunun gereğini yapan genç bir A...